Dalkurd 90+2’de güldü

Kurd24

Haninge maçında alınan galibiyet ve üç puan, zirve yarışından kopmamak için çok önemli ve değerliydi. Yarışmaların kader anları vardır ve Haninge maçı da bu kader anlarından biriydi. Eğer Dalkurd bu maçı galibiyet ve üç puanla kapatmasaydı, hakikatten durum bambaşka istikametlere doğru yol alırdı. Çünkü bu maçta da görüldü ki Dalkurd oyununun çok ciddi sorunları var ve bu sorunların hepsi de temel de futbol oyun prensiplerine uymamaktan kaynaklanıyor. Daha doğrusu bir organizasyonu organizasyon yapan temel ilkelerin hepsinde birikmiş sorunlar var. Eğer sorunlar bu kadar derin ve köklüyse, bu sorunları yolda çözmek mümkün olmaz. Hele bir de başarılı sonuçlar alamıyorsanız işiniz cidden çok zorlaşır.

Ama Dalkurd bu maçta aldığı galibiyetle hem moral buldu hem de rakiplerine, sorunlarına rağmen gözdağı verdi.

Dalkurd sorunlarının listesinde en başta, maçı ve oyunu çok geniş alanda oynaması geliyor. Bu hakikatten artık çok ciddi bir teknik direktör eksikliği gibi duruyor. Maçı ve oyunu bu kadar geniş alanda oynamak sadece kondisyonu tüketmiyor, bu durum hemen her rakibin iştahını açıyor. Bütün rakipler tek vuruşla Dalkurd ceza sahasına inebilme imkanı buluyor.

Mesela Haninge maçında, Haninge kalecisi, bütün kale vuruşlarını böyle kullandı. Üstelik bu vaziyet neredeyse Haninge’nin tek hücum planıydı. Daha kaleci topa vurmadan, Dilan, De Souza Silva ve Rassa Rahmani’de oluşan üçlü defans, geriye doğru çekilerek ve rakibi de beraberinde götürerek, Dalkurd kalesinin içine kadar, oyunun boyunu uzatıyorlar. Bu olmaz. Bu mutlaka engel olunması gereken yanlış bir futbol oyun davranışı. Dünya, rakipleri kaleden uzak tutmak için çok ciddi çabalarla kafa patlatırken, Dalkurd neredeyse davetiye ile rakibi, kaleye en yakın bölgeye davet ediyor.

Top rakibe geçtiğinde en temel futbol oyun ilkesi şudur; alanı daralt, oyunun boyunu kısalt. Hepsi bu.

Bu maçta da görüldü ki Dalkurd defansı, topu ikinci bölgeye aktarmakta sorun yaşıyor. Üçlü defansın önünde oynayan merkez ikili, uygun pas seçenekleri için alternatif olmuyor. Bu da yanlış. Eğer 3-4-3 oynuyorsanız ya da 3-5-2 oynuyorsanız, gerideki üçlünün kendi aralarındaki paslaşma, ortadaki ikiliye pas atarak sonlanmalı. Ama merkez ikili, bu pozisyona defansa seçenek olacağına, hücumun bir parçası olmayı seçiyor. Bu da yanlış. Hücumun bir parçası olmayı seçmek, defans ve orta saha arasında geniş ve derin bir boşluk yaratır.

Aynı şey orta sahanın kenarında de oluyor. Yine defansın önündeki kenar orta saha oyuncusu, çizgiye çekiliyor ve ortadan hiç kimse yardıma gidip pas alternatifi ya da opsiyonu olmuyor. Bu durum neye yol açıyor biliyor musunuz? Toplara uzun vurmaya. Peki; Haninge maçında hangi uzun top isabetli biçimde yerini buldu? Hiçbiri.

Dalkurd maçın ve oyunun boyunu uzatıyor; oyunun boyu uzadığı için uzun vurmak zorunda kalıyor ve her vurulan uzun pas isabet sağlanmadan rakibe ikram ediliyor. Haydi bakalım ayıkla şimdi pirincin taşını.

Hepimiz Man City Chelsea maçını izledik. Özellikle Chelsea’nin üçlü savunma ile nasıl oynadığını gördük. Thomas Tuchel, üçlü defansını hiç geriye gömmedi. Top Man City’ e geçtiğinde Chelsea üçlüsü iki saniyede beşliye dönüşüyordu. Tam tersine, top Chelsea’ye geçtiğinde savunma üçlüsü, ileri çıkıyor, onun önündeki merkez ikili, pas opsiyonu oluyor ve kenarlarda pozisyon alan diğer ikili kademe yaparak, geçiş için hem alan hem avantaj yaratıyordu.

Elbette Dalkurd bir Chelsea değil. Ama oyun fikri her yerde aynı. Dalkurd bu prensipten ilham alarak defansif organizasyonunu yeniden yapılandırabilir. Çünkü defansif organizasyon yapılanmadan, diğer sorunların çözümü pek mümkün ve akıllıca değil. Sözünü ettiğim savunma algısı yerleşik bir plan ve kurguya dönüştürülemese, Dalkurd hücum sorunlarını çözemez.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir