Kürdistan devleti konusunda arabayı atların önüne koşmak

Kurd24

Türklerde meşhur bir söz var. O söz de, “Arabaları atların önüne koşmak” sözüdür. Bu söz, arabaların atların önüne koşulması halinde, arabanın hareket etmeyeceği, yerinde duracağı anlamındadır.  Türk siyasetçileri bu sözü, tersini yapmak için sık sık kullanırlar. Ama kendileri de çoğu zaman aynı yanlışa düşerler, arabayı atların önüne koşarak, suyu bulandırırlar, gerçekleri alt üst ederler.

Bu söz, genel olarak çok anlamlarla örtüşür. Bir işi tersinden almak, gerçekleri altüst etmek, öncel olanı ikincil olarak ileri sürmek, suyu bulandırmak, öngörüsüzlük gibi birçok anlama gelir. Bu söz, bütün Kürtlerin davranışlarında ve yaklaşımlarında geçerli olsa da asıl olarak Kuzeyli Kürt aydınlarının, yurtseverlerinin davranışlarında ve yaklaşımlarında daha çok görülür. Kuzeyli Kürt aydınları ve yurtseverleri birçok temel meseleyi analiz ederken, değerlendirirken arabayı atların önüne koşarlar. Bu da ön açıcı, çözümleyici bir yol haritasının belirlenmesine yol açmaz.

Kuzeyli Kürt aydınları ve yurtseverleri, özellikle de devlet ile rejimler arasındaki ilişkilerdeki tartışmalarda bu konuma düşerler. Demokratik, şeriat, sosyalist rejimleri ön planda tutarak sadece devleti ikinci plana itmek değil, devlet istememe çizgisinde hareket ederler. Kuzeyli Kürt aydınları ve yurtseverlerindeki çarpıtma, belirsizlik, kafa bulanıklığı, Kemalist eğitim değerlerinin içselleşmesinden, başka bir kapsamlı ifade ile sömürgeci değerlerin kültür haline gelmesinden kaynaklanıyor. Bu özellikle de Kuzeyli sosyalistlerin bir kesiminde görülen bir zihin haritasıdır. 

Bundan dolayıdır ki Kuzeyli Kürt aydınları ve yurtseverleri, Kürdistan devleti konusunda hayli kafa karışıklığına sahipler. Tabi bu kafa karışıklığı rejimler konusunda da var. Bu iki konudaki kafa karışıklığı, devlet ve rejim ilişkilerinde “arabayı atların önüne koşmak” olarak tezahür ediyor. Bundan dolayı devlet olmadan, rejimlerin anlamlı olmadığı konusunda kafaları oldukça karışıktır. Ayrıca demokratik rejimle sosyalist rejimlerin nitelik olarak farklı rejimler olduğu, sosyalizmin demokrasiye alternatif bir sistem ve rejim olduğu bilincine sahip değiller. Bundan dolayı da sosyalist olunca demokrat olunacağı zan ediliyor. Oysa sosyalist ülkelerin geçmişteki tecrübeleri, bunun böyle olmadığını ortaya koyuyor.

Bilinmeli ki, milletlerin en ileri ve gelişkin, hem de doğal ve sahibi olması gereken örgütü devleti anlamadan doğru bir rotada yürümek olanaklı değildir. Devlet, milletlerin en son ve en kapsamlı güvenlik, egemenlik, iktidar örgütlenmesidir. Bütün milletlerin, devlet sahibi olmak için çalışması ve çaba göstermesi oldukça doğaldır. Milletlerin devlet örgütlenmesi ayrıca gerekli, milletin ihtiyaçlarını karşılayacak bir örgütlenme ve kurumdur.

Dünyada bütün milletlerin tecrübesi bunu da bize gösteriyor. Bundandır ki bütün milletler kendi devletlerin kurdular. Milletler, devletlerle, kendi topraklarını dış güçlere (emperyalistlere, sömürgecilere) karşı en iyi koruma imkânını elde eder. İçerde de iç yıkıma karşı da kendisini koruyan en ileri örgütlenmedir.

Devletler kurulduktan sonra, kuruluş sürecindeki mücadeleye ve birikime bağlı olarak rejimler edinmişlerdir. Devletler demokrat, sosyalist, monarşik, şeriatçı, faşist devletler olmuşlardır. Bundan dolayı, “demokratik devlet”, “sosyalist devlet”, “monarşik devlet”, “faşist devlet”, “şeriatçı devlet” milletlerin tarihine girdi. Devletlerin baskıcı olup olmaması, devlet istenmesine engel değildir. Engel olmamalıdır. Dünya tecrübesinde de bu gerçek ortadadır. Ama biliyoruz ki, dünyada sadece devletlerin belli bir kesimi, demokratik olmayan devletler, baskı ve zulüm yapmıyorlar. Benim görüşüme göre, demokratik olsun ve olmasın tüm devletlerde haksızlıklar, hukuksuzluklar, sömürü var.

Demokratik olmayan devletlerin her türü (Sosyalist devlet de içinde olmak üzere) içerde baskı ve zulüm yaptılar/yapıyorlar. Bu devletler sadece emekçilere değil tüm toplumsal kesimlere baskı, zulüm uyguluyorlar. Devleti yöneten elitin dışındaki herkes ve her kesim zulüm görüyor.

Demokratik emperyalist devletler de başka ülkelerde milletler ve halklar üzerinde baskı ve zulüm yapıyorlar. Demokratik olmayan devletler mutluluk getirmediler. Ama bu devletler yıkılmak istenmedi, rejimlerinde değişikler oldu. Almanlar, Araplar, Farslar hiçbir zaman demediler ki “Madem demokrasi yoksa devleti yıkalım” ya da “Demokrasi yoksa devleti ne yapacağız” demediler. Devletlerini savundular, ama devleti karakterini rejimini, yönetim biçimini değiştirmek için çalıştılar ve çalışıyorlar. Çünkü biliniyor ki Hitler dönemindeki faşist devlet, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra karakter değişti. Büyük bölümü demokratik devlet oldu. Küçük bölümü sosyalist devlet oldu. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Sosyalist Doğu Alman Devleti, demokratik devlete katıldı. Demokratikleşti. Doğu Avrupa ülkeleri demokratik devletlerdi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sosyalist devlet oldular.

İran devletinde monarşik diktatörlük vardı. Monarşik şah devletiydi. 1979’dan sonra devlet, şeriat devleti olarak değişti. Şimdilerde şeriat devleti var. Şeriatçı toplumsal kesimler, siyasi güçler, İran’daki milletler rejimi değiştirmek istiyorlar. Milletler ve özellikle Kürtler devletin federal fevlet olmasını istiyor. Farsların şeriata karşı olanlar, İran devletinin ortadan kalkmasını istemiyorlar. Demokratik İran fevletinin kuruluşu için çalışıyorlar ve mücadele ediyorlar.

Saddam dönemindeki devlet, faşist bir devletti. Ama Araplar kendi devletlerini yıkmak istemediler. Devletin demokratik ya da şeriat devleti ve hatta sosyalist devlet olması için çalıştılar. Sonuçta Irak Devlet, 2003’ten sonra demokratik federal devlet oldu. Federal devlet ihtiyaca cevap vermediği için, Kürtler Irak devletinin değişmesi, konfederal bir devlet olması için çalıştılar. 25 Eylül 2017’de bağımsızlık referandumu da bunun en somut göstergesidir.

Rusya monarşik bir imparatorluk vardı. 1917’de geçici olarak burjuva demokratik bir devlet oldu. Komünistler Ekim 1917’de darbe yaparak Rusya’yı sosyalist devlet haline getirdiler.

Çin devleti, emperyalistlerin işgali altındaydı. Milli Devrim gerçekleşir gerçekleşmez sosyalist devlet haline geldi. Şimdilerde sosyalizmin revize edildiği, demokratik de olmayan bir devlet.

Kürdistan Bölgesi’nin kuruluşlundan önce, Kürdistan’da statü ve bir tarz devlet olmak için mücadele edildi. Bugünde yaşandığı gibi, demokratik rejimin gerekleri yerine getirildi.

Bu gerçeklerin ışığında, Kuzeyli Kürtlerin kendi paradigmalarını devlet-rejimler ilişkileri konusunda değiştirmeleri gerekir. Kürdistan devletinde her Kürt’ün netleşmesi gerekir. Hangi ideolojiden olursa olsun her Kürt, devleti için çalışmalı ve mücadele etmeli.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir