Türkiye Batı’ya sırtını dönebilir mi?

Kurd24

On Batılı ülkeye büyükelçiler üzerinden gözdağı vermek, Türkiye’nin Batı dünyasından kopmak istediği ve bir devlet olarak arzusunun bu istikamette olduğunu manasına yorumlanabilir mi? Bu gerçekçi bir yorum olur mu? Yoksa bu kendini köşeye sıkışmış hisseden bir rejimin, tuhaf panik ataklarından biri midir? ABD, Almanya, Fransa, Kanada, Hollanda, İsveç, Danimarka, Norveç, Finlandiya ve Yeni Zelanda büyükelçilerinin, Osman Kavala hukuksuzluğuna gösterdikleri tepki, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “Persona non grata” çıkışıyla karşılık buldu. Uzmanlara göre bu çıkış, diplomasi tarihinde ender görülen çıkışlardan biridir. Yine aynı uzmanlara göre, bir eylemin tahribatları çok büyük olur ve sadece rejim değil, devlet ve halk da ciddi biçimde bu zarardan payını alır.

Acaba meseleyi tersinden de okumak mümkün mü? Soru şu; Batı dünyası Türkiye’ye sırtını dönebilir mi? Halil Berktay’ın yazdıklarına bakılırsa, meselenin ağırlık merkezi de burası: “Kanımca Türkiye fazla zorladı Batı’yı, başta Amerika olmak üzere. Trump’a çok da gizlenmeyen sempati, tekrar kazanacağı umudu, S-400’ler, Rusya ile genel yakınlaşma, Kuzey Suriye, Libya, Mavi Vatan, Doğu Akdeniz, Kafkasya’daki savaşta Azerbaycan’a topyekûn destek… Kavala’dan önce de bir yığın başka dava ve tutuklama… Bu arada AİHM kararlarını tanımama, AB’nin uyarılarını duymazdan gelme… Hele son ikisi, bir bakıma Macaristan ve Polonya ile aynı kefeye koydu Türkiye’yi. Avrupa açısından, Varşova ve Budapeşte’yi görürken Ankara’yı daha fazla görmezden gelmeyi imkânsız hale getirdi.”

Uzun zamandır Türkiye, Batı tarafından artık taşınamaz yük haline getirildi. Özellikle AB ilişkileri, mülteci tehditliyle rehin alınarak açıkça hukuk dışı bir alana taşındı ve bu hukuksuzluğun bariz sembolü de Osman Kavala oldu. AHİM kararlarının tanınmaması nereye kadar idare edilecekti? Bu açık hukuksuzluğa kim hangi siyasi bahanelere bularak hasıraltı etmeye devam edecekti? Nitekim olmadı ve Avrupa hukuku adına büyükelçiler bir uyarıda bulundu.

On büyük ülkenin elçilerinin birlikte hareket etmesi Türkiye’ye ciddi bir uyarıdır ve ima ettiği şey de “Pozisyonlarımızı gözden geçiririz”dir. Hiç kimse büyükelçilerin haksızlık yaptığını ve iç işlere karıştığını iddia edemez çünkü mevcut anayasanın 9 ve 90. maddeleri, bu uyarıyı hukuki ve gerekli kılıyor.

Ortada somut bir gerçek var; Batı artık Erdoğan rejimini himaye etmek istemiyor; Erdoğan rejimi de Batı ile ilişkilerini sürdürmek istemiyor. Daha doğru bir ifade ile Batı’yla olan münasebetlerini, Batı’nın standartları seviyesinde sürdürmek istemiyor. Bir de bu çetrefilli soruna aynı oranda karışmış zihinleri eklersek, Erdoğan rejiminin Batı’dan kaçmak amacıyla maliyeti ucuz bir yol aradığını söylemek abartı sayılmaz.

Ama büyük ihtimalle Türkiye hariciyesi, şu an Erdoğan talimatını hasarsız bir şekilde atlatmak için çareler arayışında. Çünkü Erdoğan’ın resti öyle üst perde ve açıktı ki geriye dönüş neredeyse imkansızlaştı. Geriye dönüş açık bir yenilgi olarak yorumlanacağı için bu yol kapalı görünüyor. Doğrusu nasıl bir yol bulunur ben de çok merak ediyorum.

Ama her durumda Batı ile süreç bir krizde. Ve bu kriz pek kolay aşılmayacak. Büyük bir ihtimalle bu kriz Türkiye’yi bir erken seçime zorlayacak. Cumhur İttifakı Batı karşıtlığını kendi seçmen tabanının konsolide etmek için bir seçim stratejisi olarak bu sorunu merkeze alacak.

Özetle, Batı Türkiye’ye sırtını dönmeye başladı ve Erdoğan rejimi çok daha büyük bir krizle baş etmek zorunda.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir