Türkiye’de hükümet değişikliği Kürt-Kürdistan sorununu çözemez

Kurd24

Türkiye’de seçim platformuna erken girildi. Son genel seçimlerden hemen sonra mevcut Cumhur İttifakı İktidarına karşı muhalefet erken seçim bayrağı açtı. Ve her 6 ayda da bu erken seçim taleplerini mevcut iktidarın erken seçim olmayacak tutumlarına rağmen yenilediler. Son zamanlarda bu konuda ortam biraz soğumuş olmasına rağmen muhalefet halen bu konuda umutlarını koruyor. Son seçim kanunundaki değişikler, bu umudu tümden kırdı. Çünkü seçim kanunu değişikliklerinin bir yıldan önce uygulama alanına girmesi olanaklı değil. Bu sürede seçime 3 ay kaldığından son bulacak durumda. Buna rağmen Türkiye yarın seçim olacakmış gibi televizyonlarda ve yazılı basında yoğun bir genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi tartışması var. 

Seçim tartışmaları esas olarak Cumhur İttifakı ve destekleyenlerle, Millet İttifakı ve destekleyenler arasında sürmektedir. Bu iki ittifakın dışında kalan siyasi partiler, partili olmayan siyasetçiler de yoğun olmazsa da bu tartışmanın içindedirler. Bu seçimlerin ana merkezi, Cumhur İttifakı tarafından kendi pozisyonunu koruması, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri kazanması; Millet İttifakı ve dışındaki siyasetçilerin genel eğilimi ve ana merkezleri, mevcut cumhurbaşkanını tahtan indirmek, genel seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmaktır.

Cumhur İttifakı iktidarı hizmetleriyle ve cumhurbaşkanının kapsamlı açıklamalarıyla bir anlamda gelecekte ne yapacaklarına dair ipuçları veriyorlar. Millet İttifakı görünen o ki önce cumhurbaşkanlığı kazanalım, sonra da ne yapacağımızı, Türkiye’yi nasıl yöneteceğimize dair iktidar programımızı tespit ederiz havasındalar. Bunda da haklılar, eğer bugünden Türkiye’yi nasıl yöneteceklerini, temel konularla ilgili görüşlerini konuşmaya başlasalar korkuyorlar ki ittifak dağılmakla karşı karşıya kalır. Çünkü liberal dinci partilerin, Kemalist ve milliyetçi partilerle temel meselelerde anlaşma sağlamalarının da olanaklı olmadığını bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Bizim tecrübemiz, bırakalım temel program konulardaki ayrılıkları, bazı uygulama metotlarındaki farklılıkların bile ittifakların bozulmasına yol açtığını bize anlatıyor. 

Bundan dolayı Cumhur İttifakı kendince sağlam görünüyor. Millet İttifakının konumu kaygan. Cumhurbaşkanı adayı üzerindeki tartışmalar şimdiden önemli görüş ayrılıklarının ortaya çıktığını gösteriyor. Demokrat Parti Genel Başkanı’nın, 20 yıllık iktidar uygulamalarından sorumlu olanların cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıklaması, bununla ittifak ya da koalisyon içinde DEVA ve Gelecek Partisi’ni işaret etmesi ve sorgulaması; Saadet Partisi Genel Başkanı’nın “3. İttifak da olabilir” açıklamasıyla şimdilik Altılı İttifak da bir çatlağa yol açmış görünmektedir. Altılı İttifak, partili cumhurbaşkanlığı sistemine karşılık “güçlendirilmiş parlamenter sistem” demesine rağmen geçmişteki demokratik olmayan parlamenter sistemden farklı bir model ortaya koyabilmiş değiller. Ayrıca da siyasi sistemler pratiğinde “güçlendirilmiş parlamenter sistem” diye bir sistem yok. Ya demokratik olan parlamenter sistem vardır ya da demokratik olmayan adı “parlamenter sistem” olan otoriter ve faşizan sistem vardır.

Millet İttifakı ve Altılı Koalisyon partileri zaman zaman mevcut iktidarı ve özellikle liderini, cumhurbaşkanlığı sistemini otoriter, zaman zaman da diktatör olarak tanımlamaktadırlar. Buna karşılık düşen, demokrat ve otoriter olmayan cumhurbaşkanı, parlamenter sistem olur. Ama her nedense Millet İttifakı demokratik parlamenter sistem konusunda anlaşılır, ikna edici bir proje ileri süremiyor. En önemlisi de Türk devletinde sömürgeciliğe, faşizme, otoriterizme yol açan Kemalist, anti-İslam ve anti-Kürt devlet yapısını değiştirmekten hiç bahsetmiyorlar. Buna rağmen Türkiye’de hükümet değişikliği ile demokrasinin yapılandırılabileceğini, Kürt-Kürdistan sorununun çözümleneceğini düşünenler var. Bu konu üzerinde durmak biz Kürtler için çok anlamlıdır. Çünkü Kürt-Kürdistan meselesinin devlet yapısı ile güçlü bir bağı vardır. Çok açık ki mevcut devlet yapısı, Kürt-Kürdistan’ı sorun haline getirdi. Kürtlerin varlığı inkâr edildi. Bütün Kürt milli değerlerinin gaspını sağladı. Kürtlerin milli hak taleplerini kanla bastırdı. Katliamlara yol açtı. Kürdistan liderlerinin ve dava insanlarının öldürülmesini, idam edilmesini sağladı.

Haklı olarak herkes, her toplumsal kesim, her parti genel seçimlere de kendi hesapları açısından bakar. Biz Kürtlerin de genel seçimlere kendi milli çıkarlarımız açısından bakmak zorundayız. Eğer biz Kürtler kendi milli çıkarlarımız açısından olaylara, genel seçimlere yaklaşmazsak rotamızı kaybet durumunda kalır, milli çıkarlarımıza aykırı hareket eden siyasi partilerin ve güç odaklarının arkasına takılır, kuyruk oluruz. Bugüne dek çoğu zaman da biz Kürtlerin tutumu bu olumsuz duruma yol açmıştır.

Kürtler olarak genel seçimlerle ilgili tartışmalara taraf olurken, öncelikle dikkat çekici olan bir konu üzerinde durmalıyız. Kürt-Kürdistan sorunu Türkiye’nin en temel, en hayati sorunudur. Bu sorunun çözümlenmesi halinde diğer yapısal temel sorunların çözümlenmesinin söz konusu olacağını; bundan dolayı da Cumhur İttifakı ve Millet İttifakının Kürt-Kürdistan sorununun çözümünü kendileri için temel ve önemli bir sorun görmeleri için çaba sarf etmeliyiz. Bundan dolayı Kürtler olarak çıkarımız gereği yapmamız gereken şey, Türk tarafına ve Türk tarafını temsil eden siyasi partilerinin Kürt-Kürdistan sorununu kendileri için temel mesele haline getirmeleri konusunda uyarıcı olmamız, onların dikkatlerini çekmemiz, onları tartışmaya zorlamamız, onların Kürt-Kürdistan sorunu ile ilgili görüşlerini ve projelerini açıklamalarını sağlamamız gerekir.

Buna karşılık da bizim de Kürt-Kürdistan sorunu ile ilgili çözüm projelerimizi açık bir şekilde kamuoyuna, Türk tarafına ve onların siyasi partilerine sunmamız gerekir. Eğer biz Kürt-Kürdistan sorunun çözme konusunda net, ortak, tüm Kürtleri temsil edene projeler sunmazsak, Türk tarafınca ciddiye alınmamız olanaklı değildir. Türk tarafına öncelikle Kürt-Kürdistan sorununun devlet sorunu olduğunu kavratmalıyız. Bu yaklaşımla Türk tarafının devletin yapısının değişmesi konusunda çalışmasını sağlayabiliriz. Hükümet değişikliklerinin şimdiye kadar Kürt-Kürdistan sorununu çözemediğini, yeni hükümet değişikliğinin de Kürt-Kürdistan sorununu çözemeyeceğini kavratabiliriz. Bu konuda ısrarlı olmalıyız.

Devlet değişmeden demokrasinin de Türkiye’de bir yaşam ve idari yönetim tarzına dönüşmeyeceğinin de bilinmesi gerekir. Demokrasinin olmazsa olmaz şartlarından biri de Kürt-Kürdistan sorununun çözümü olduğu gerçeği görüldüğü zaman, Kürt-Kürdistan sorunu ile demokrasi sorunun Türkiye’de birbirine bağlı iki temel konu olduğu kolaylıkla görülebilir.

Kemalist devlet kurulduğu zaman, tek millete, tek otoriter fikre, kendine özgü tek din ve mezhebe göre otoriter ve demokratik olmayan tekçi bir devlet olarak kuruldu. Kürtler, millet olarak inkâr edildi. Kemalizm dışındaki tüm düşünceler meşru görülmedi. Böyle olunca da devlet, Türk milleti adına bir elitin devleti oldu. Devlet, Kürtlere karşıt bir devlet olarak kuruldu. Onun için ilk planda Kürt-Kürdistan sorununun çözümünde atılacak adımın, devletin Kürtlerinde devleti olacak bir şekilde değişmesini istemek, bunun için çalışmaktır. Bu da Irak’ta olduğu gibi yeni bir toplumsal sözleşme olan anayasa üzerinde Kürt ve Türk tarafının anlaşma sağlamasıyla olanaklı olur. O zaman Kürtler milli haklarına kavuşurlar. Kendi kendilerini yönetecek federal bir devletin sahibi olurlar. Federal devlet Türkiye’de demokrasinin de can suyu olur.

O zaman çok net olarak diyebilirim ki, Kürt-Kürdistan Sorunun hal edilmesi, demokrasinin bir yaşam ve yönetim tarzı olması, hükümet değişiklikleriyle değil, devletin radikal değişimi ile olanaklı olur.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir