Cevabını bilmediğim sorular

Kurd24

Hem birini sevip hem de onu ölesiye hırpalamam “sevgi adına” mümkün müdür? Eğer bu mümkün ise hem sevmek hem de hırpalamak hangi duygunun ürünü olur? Bir tek duygu hem sevmeye hem hırpalamaya yetebilir mi? Eğer ortada birden fazla duygu varsa bunu nasıl olur da sadece sevgi duygusuyla izah edebiliriz? Sevgi sözcükleriyle, kin ve nefret sözcükleri aynı zihnin bileşenleri olabilir ama bir tek duygudan ortaklaşmaları mümkün müdür? Seven bir zihin aynı zaman da nefret etmeyi de öğrenir mi? Sevgi ve nefret tek duygu mu? Yoksa birinden ötekine geçiş kapı komşusu kadar yakın mesafede midir? Önce hangisi gelir? Daha doğrusu önce hangisi zihne yerleşir? Zihin önce sevgiyi mi tanır ya yoksa nefret zaten orada yerleşik midir? İnsan zihni aynı zaman da hem sevgiyi hem de nefreti biriktirebilir mi? Sevgi ve nefret aynı duygu durumunun ürünüyse, onları saf sevgi ya da saf nefret olduklarından nasıl emin olabiliriz?

Birbirine dönüşme ihtimali olan iki şey, tek olarak tanımlanabilir mi? Saf sevginin beklentiye karşı kör ve sağır olduğu söylenir, eğer bu doğruysa, söz konusu beklentisizlik hali nasıl olurda karşıtını doğurur? “Sevgi” diyordu Terry Eagleton “Esasen yabancıya duyulan sevgidir”. Yabancıyı sevme potansiyeli beklentisiz olmak zorunda. Peki nefret neden aşina olana duyulur? Yabancıyı sevme potansiyeline sahip olan zihin, neden tanıdık olana kin ve öfke duyar?

Acaba diyorum, aslında soyut bir sevgi yok mudur? Daha doğrusu adına sevgi denilen duygu bütünüyle somut mudur? Eğer bu doğruysa herkes kendi meşrebince mi sever? Belki de hem sevmek hem de nefret etmek sadece bizcedir. Beklenti çıtasına bağlı sevgi ne tür bir sevgidir? Kişilik ve karakter sarmalına bağlı olarak pozisyon alan sevgi ne çeşit bir sevgidir? Aynı şey kin öfke ve nefret için de söylenebilir mi?

Birini ilk bakışta sevmek mümkün müdür? İlk bakış bizi mi anlatır yoksa sevilen nesneyi mi? İlk bakış bizim onun hakkında bildiklerimizden oluşmaz mı? Eğer bu bizim bildiğimiz bir şey ise, o sevmek nasıl olur da beklenti yaratır? İlk bakışta aşk denilen şey, aşk mıdır? Yoksa bizim hayallerimiz, ağız tadımız, estetik algımız yani bizim kendi ürünümüz değil mi? İlk bakışta aşk ya da sevgi, arzularımız ve ihtiyaçlarımızın dışavurumundan başka bir şey olabilir mi?

İlk kez görüp bu kadar güçlü duygular üretmek mümkün müdür? Mümkün ise bu nasıl olabiliyor?

Birini sevmek onu düşünmek değil midir? Ona özen göstermek, belki de bir parça merhamet beslemek anlamına gelmez mi? Birini sevmek en başta empati yapmakla eş anlamlı olmaz mı? Onun yerine geçip dünyayı onun zihninden okumak, onun baktığı yere yine onun bakış açısıyla bakmak arzusu değil mi? Ayrı yerlere bakan insanların, aynı duyguda ortaklaşmaları ne kadar isabetli olur? Bakış açısı aynı zamanda zihnin açısı değil mi?

Sevgi kötülük üretebilir mi? Kötülük üreten şey sevgiden dönüşen ve menşei sevgi olan bir şey olabilir mi? İyilik ve kötülük sevginin iki yarısı mıdır? Birinden ötekine geçiş bu kadar kolay mı?

Herkesi sevmeyen biri, birini sevebilir mi? Daha doğrusu insanı sırf insan olduğu için sevmeyen biri, sevgisini herhangi birinde odaklayabilir mi? Erich Fromm, “Sevgi, bilgi ilgi ve sorumluluktan oluşur” dediğinde ne demek istiyor? Alain Badio “Sşk bir ilişki değil, ötekiyle dünyayı deneyimlemektir” dediğinde neyi kastediyor? Aynı Badio, aşkı dört hakikat türünden biri olarak değerlendiriyorsa, o zaman aşkın içeriğinde nefret nasıl tutunabilir?

Aşk ve nefret birbirine bir adımlık mesafede mi dururlar? Eğer bu doğruyla o zaman huzur nerede? Huzuru nerelerde arayacağız? Huzur hangi duyguların ürünü? Kalbimiz ve yüreğimizin hangi tarafına düşer esenlik. Mutluluk nedir? Mutlu olmak mümkün müdür?

Hayat bu kadar kısayken, aynı yürekte aşkı, nefreti, sevgiyi, kini, öfke ve mutluluğu nasıl olur da bir arada tutabiliyoruz? Dahası onları bir arada tutmak ne işimize yarıyor?

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir