Kürtlerin Türk siyasi partilerinden soracağı tek soru…

Kurd24

Türk devletinde cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler 1 yıl sonra yapılacak. Buna rağmen çoktan seçim sürecine girilmiş durumdadır. Cumhur İttifakı partileri ve muhalefet olan Millet İttifakı partileri, iç siyaset ve dış siyaset konularını seçime tahvil ediyorlar. Yarın seçim olacak gibi iktidar ve muhalefet arasında çok sert bir kapışma var. İktidar ve muhalefet arasındaki sert tartışmalar, polemikler, siyasi etik kurallarının sınırlarını zorlar niteliktedir. Tartışmalarda ön açıcı, sorunları çözümleyici, yeni projeler sunucu bir nitelik söz konusu değildir. Özellikle de bu konularda üretken olması gereken muhalefetin durumu içler açısı. Bu nedenle iktidar partisi halen birinci parti ve Recep Tayip Erdoğan halen cumhurbaşkanlığı anketlerinde birinci konumda görülmektedir.

Türk devletinde tartışmasız iç içe geçmiş çok kompleks sorunlar var. Bu sorunların sıralanmasından farklı yaklaşımlar var. Bu sorunların başında ekonomi gelmektedir diyenler var. Bu tespit muhalefete aittir. Bir kesim de ekonomi sorununun yanında güvenlik sorunu da vardır diyor. Bu tespit de iktidarın tespitidir. Biz Kürtler de diyoruz ki Türk devletinin en temel ve can alıcı sorunu Kürt millet meselesidir. Kürt milletinin bütün milli haklarından mahrum olması, bu milli hakların iadesi sorunudur.

Bu da gösteriyor ki Türk devletinde Türkler ve Kürtler açısından seçimler açısından gündem farklılık taşımaktadır. Türk devletinde her sorun (başta ekonomi), hiç şüphe yok ki Kürtleri de ilgilendiren sorunlardır. Ama ekonomi, Kürtlerin birinci sorunu değildir. Kürtlerin birinci sorunu, gasp edilmiş olan milli haklarını kazanması, Kürdistan’ın bağımsızlaşması ve işgalden kurtulmasıdır. Bundan dolayı da Türklerin siyasi partilerden talepleriyle, Kürtlerin siyasi partilerden talepleri farklıdır ve farklı olmak zorundadır. Türkler, kendi milli haklarını özgürce kullanıyorlar; devlete, iktidara ve egemenlik hakkına sahiptirler. Bu nedenle Türkler için sorun, devletin nasıl yönetileceği, iktidarın kimler tarafından ve hangi parti ya da partiler tarafından yönetileceği, egemenliğin nasıl korunacağı sorunudur. Kürtlerin, her şeyin başında ve önünde, kendi milli haklarını konusunda yapılacakları dile getirmesidir. Bu kapsamda genel seçimler biz Kürtleri de ilgilendirmektedir. Türk siyasi partileri Kürtlerin oylarını almak için çaba sarf ediyor, Kürtlerle görüşüyorlar. Kürtlerin de Türk siyasi partilerinden isteklerinin olması gerekir. Soracağı sorular olması gerekir. Ne yazık ki Kürtler Türk siyasi partilerinden ne istediklerini bugüne kadar açıkça ifade etmediler, Kürtlerin önemli bir özne olduklarını bilince çıkarmadılar, seçimin genel olarak nesnesi ve altlığı oldular. Bir yıl sonra yapılacak genel seçimlerde soracağımız soruyu netleştirmek, taleplerimiz somut hale getirmek için geçmişe bakmak, tespitler yapıp sorunu analiz düzeyine çıkarmamız gerekir.

Kürt milleti, Ortadoğu’nun en eski ve güçlü değerlere sahip milletlerinden biridir. Sayısal anlamda da Ortadoğu’nun Araplardan sonra gelen en büyük milletidir. Kürt milleti ve Kürdistan, 1923 Lozan Antlaşmasına kadar iki imparatorluğun egemenliği altında yaşamak durumunda kaldı. Lozan Antlaşmasıyla birlikte Kürdistan dört parçaya bölündü. Kürt milleti de kaçınılmaz olarak dörde bölündü. Kürdistan, Türk, Irak, İran, Suriye sömürgeci devletlerinin işgali ve egemenliği altında yaşamaya başladı. Kürt milletinin dört parçaya bölünmesinden sonra, Kürtler için sosyal, siyasal, milli yaşam her parçada farklı bir mecrada yürüdü. Sömürgeci ve işgalci devletlerin Kürtlere yaklaşımlarında ve uygulamalarında, esasta farklılıklar olmamasına rağmen, detaylarda farklılıklar oldu. Türk ve Suriye devletinde, Kürtlerin millet olarak varlığı inkâr edilmesine rağmen, İran ve Irak devletlerinde böyle bir uygulama olmadı. O devletlerin bünyesinde de Kürdistan’ın işgali devam etti. Türk devleti, Kürdistan’ın kuzeyini Osmanlı İmparatorluğundan devir aldı. Kemalistler devlet sahibi olmadan önce Kürtlere imparatorluk döneminde olan Kürt özerkliğinden daha geniş özerklikler ve haklar tanıyacaklarını söylediler. Ne yazık ki Kemalistlerin devleti, ayakları basınca, halifeliği korumak için savaştıklarını söyledikleri halde halifeliği kaldırdılar. En önemlisi de Kürtleri tümden unuttular. Osmanlı döneminde sınırlı olarak var olan Kürt haklarını ortadan kaldırdılar. Kürt dilini, kültürünü, tarihini, gelenek ve göreneklerini yok etmek için büyük çaba içinde oldular.

Kürdistan’ın kuzeyindeki milli ayaklanmalar bu katı, ırkçı, sömürgeci ve işgalci politikanın sonucu; ona son vermek; Kürtlerin kendi milli haklarını kazanması; devletlerini oluşturması için güdeme geldiler. Ne yazık ki başarılı olamadılar. Katliamlarla, toplu sürgünlerle, idamlarla engellendiler. Devletin Kürtlere karşı inkârcı politikası, tek parti CHP ve tek lider Atatürk-İnönü diktatörlüğü döneminde de çok partili sisteme geçildikten sonra da Kürtler hakkından devam etti. Çok partili sistemde sadece insani anlamda CHP dışındaki siyasi partilerde ve hükümet dönemlerinde konjonktüre dayalı farklı yaklaşımlar oldu. Demokrat Parti (DP) ile başlayan ve devam eden muhafazakâr, göreceli liberal partilerin Kürtler ilgili yaklaşımları makalemin sınırlarını aşan bir durum. Bu konuda en belirgin farklı yaklaşımlar, Menderes’in Demokrat Parti’si, Özal’ın ANAP’ı, Erdoğan’ın AK Parti’si iktidarları döneminde oldu, demek yanlış olmaz. Demokrat Parti, Kürt milli direnişe öncülük eden ailelerle ilişki kurarak farklılık yarattı. Özal’ın ANAP’ı, “Türkiye 10 milyon Kürt vardır, hakları konuşulmalı, federasyon da konuşulabilir” diyerek, Kürdistan Bölgesi liderleri ve hükümetiyle somut ilişki geliştirerek, farklılık yarattı. Erdoğan’ın AK Parti’si de Özal’ın politikasını sürdürdü. Kürdistan Bölgesi Hükümeti, Kürt liderleriyle ilişkileri devam ettirdi. Bu ilişkiler inişli çıkışlı oldu. Kürt dili, Kürt edebiyatı konusundan adımlar attı. Kürtçe televizyon kurdu. Siyasi parti kampanyalarında Kürtçe ile propaganda yapılabilmesinin önünü açtı. Cezaevlerinde, resmi kurumlarda, mahkemelerde Kürtçe konuşma ve savunmanın önünü açtı. Daha başka açılımlar beklenirken, kapandı.

Kürtler, hiç şüphe yok ki her soruna Kürt milli çıkarları ve hakları açısından bakmak zorundadır. Bu olup bitenlerin ışığında bu genel seçim kampanyası döneminde Kürtlerin iktidar partisine de muhalefet partilerine de soracağı tek bir soru var. Diğer konuların hepsi demagojiden öteye bir şey olmaz. İktidar partisi AK Partiye sorulacak soru: “Siz Kürtlerle ilgili belli açılımlar yaptınız. Sizden daha çok açılım bekleniyordu. Buna rağmen açılımları durdunuz, kestiniz. Neden bu konuma geldiniz? Yeni iktidar döneminde Kürtlerle ilgili bir açılımınız ve projeleriniz olacak mı?”

Muhalefet partilerine sorulacak soru: “Sizler, özellikle CHP olarak, devletin kurucusu olarak Kürtleri millet olarak inkâr ettiniz ve tüm milli haklarını gasp ettiniz. Kürtlerin milli hak taleplerini katliamlarla bastırdınız. Bu politikadan vazgeçecek misiniz? Kürtlerle ilgili AK Parti’den daha ileri Kürtler ilgili yapacağınız bir somut açılım var mı?”

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir