İstanbul seçimi ve Kürtler (2)

Kurd24

“Gurur ve kibrin düşüşü, tevazu ve hoşgörünün yükselişi” ifadeleriyle İstanbul seçiminin siyasal sonuçlarından birini öne çıkarıyordu tweetinde İrfan Burulday. Bu doğru tespitin konumlandığı zihin dünyası elbette hakiki demokrasidir. Gerçek demokrasi de doğruyu temsil etmek pek önemli değil, doğruyu ötekilerle birlikte temsil etmek çok daha değerli ve doğrudur. Demokrat olmanın ölçütü doğru değil, doğrunun temsildir. Demokratiklik de bu temsil biçiminden başka bir şey değildir. Gurur ve kibir her şeyden önce demokrat olmayı kemirir ve demokratiklik, haliyle buharlaşır.

Kürtler açısından İstanbul seçimlerinin işaret ettiği başka birtakım siyasi sonuçlar da var. Bu sonuçların ilki, Kürtler için devasa bir siyaset alanının açılmış olmasıdır. Söz konusu alan o kadar büyük ki onu İstanbul ile sınırlamak büyük haksızlık olur. Söz konusu alan o kadar kocaman ki onu bir tek siyasi parti ile ifade etmek, büyük yanlışlık olur. Deyim yerindeyse, Kürt meselesi ve buna bağlı olarak Kürt siyaseti, belki de ilk kez kullanışlı araç olmaktan çıkıp, siyasetin gerçek merkezinde yer almaya başladı.

Bu durum AKP Parti için de büyük önem ve değer taşıyor, CHP ve Millet İttifakı için de gözardı edilemez karakter kazanmaya başlıyor. Kısacası, Kürt meselesi gerçek bir siyasi meseleye dönüşüyor. İstanbul seçimlerinin siyasi sonucu gösterdi ki Türkiye’de hiçbir siyasi merkez, Kürtlerin gönüllü katılımı olmadan, siyasi iktidarını güvenceye alamaz, siyaset yapma biçimine istikrar kazandıramaz.

CHP, İstanbul seçimlerinin psikolojik üstünlüğünü arkasına alarak yapacağı iktidar yürüyüşünde, Kürtlere ekmek su kadar ihtiyaç duyacaktır. Bunu tartışmak bile gereksiz. Hakkı Savunanlar Platformu’nun düzenlediği toplantıda Kılıçdaroğlu bu gerçeği açıkça ifade etti. Daha da ileri gidip, anadilde eğitim hakkını kısa sürede çözebileceklerini, genel olarak da Kürt sorununu parlamentoda çözmeye hazır olduklarını beyan etti. Bu açılımlar siyaset yapmanın önemli malzemeleri.

AK Parti, mevcut iktidarını sürmek için Kürtlere muhtaç olduğunu herkesten daha iyi biliyor. İstanbul seçimlerinin hezimete dönüşmesi, Kürtlere kapatılan kapıların sonucudur. Bu biliniyor. Son dakikada Öcalan kartını sahaya sürmeleri, bu konudaki manevra kapasitelerini belirliyor. Siyaseten hiç de elverişli bir kart olmamasına rağmen, bu konuda hiç tereddüt etmediler. Başka örnekler verilerek liste uzatılabilir.

Suriye’de ABD ile birlikte çalışmak, Kürtlerin rıza göstermesinden geçiyor. Rojava meselesinde ABD ile çalışma imkanı bulamayan siyasi iktidarın ömrü uzun olmaz. AK Parti iktidarı hem iç siyaset için hem de dış siyaset için Kürtlerin desteğine muhtaç. Alın size AK Parti nezdinde yapılacak siyasetin malzemeleri.

AK Parti’nin Öcalan kartı Kürt siyasetinde de etkisini gösterdi. İstanbul Kürtlerinin büyük bir bölümü adeta sivilleşerek, Öcalan'ın yorumuna itibar göstermedi. Bu durum kendi başına sivil siyaset için önemli imkan yaratmış durumda.

Kürt siyasetinde partilerin vesayeti sanki çözülme emareleri gösteriyor. Bu durumu çok önemseyenlerden biriyim. Kürtlerin sivil siyasette ısrar etmeleri, hem yeni siyasi imkanların çeşitlenmesine hem de Kürt siyasetinin demokratik karakterine büyük katkılar sağlar. Bana kalırsa İstanbul seçiminin kaderini belirleyen en önemli dinamik, sivil Kürtler ve onların vicdan siyaseti oldu.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.