Trump - Erdoğan görüşmesi, Suriye ve Kürtler

Kurd24

Suriye denildiği zaman, dünyanın aklına Kürtler de hemen gelmektedir. Dünya, Suriye ve Kürtleri aktör olarak birlikte ele almanın önemi ve anlamı üzerinde durmaktadır. Bu bağlamda da Suriye ve Kürtler, dünyanın ve Ortadoğu bölgesinin önemli ve stratejik sorunları olmaya devam ediyor.

Amerika’da, Türkiye Cumhurbaşkanı ve ABD Devlet Başkanı’nın yaptıkları son görüşmeyi (13.11.2019) Suriye ve Kürtler bağlamı dışında tutmak olanaklı değildir. Türk ve Amerikan taraflarının, iki devlet başkanının yaptığı açıklamalardan da Trump - Erdoğan görüşmesinin asıl gündeminin de Suriye ve Kürtler olduğu tartışmasız ortaya çıktı.

GÖRÜŞMEDE ÇOK SIKINTILI BİR SÜREÇ YAŞANDI

Amerika ve Türkiye kamuoylarının, basın yayın organlarının, siyasetçilerinin, siyasi partilerinin, akademisyenlerinin son günlerden en çok konuştukları konu, iki devlet başkanlarının 13 Kasım’da yapacakları görüşme oldu. Bu görüşme daveti, Trump tarafından yapıldı. Bu davet, Amerika ile Türk devleti arasında Suriye’de güvenli bölge ve Amerika’nın askerlerini Kürdistan’dan çekmesine karar vermesinden sonra yapıldı.

Bu görüşmenin yapılıp yapılmaması konusu da Türk kamuoyunda çok tartışılan bir konu oldu. Siyasi partilerin bir bölümü, Erdoğan’ın Amerika’ya gitmemesinden yana görüş belirttiler. Bunun için de iki neden ileri sürdüler. Nedenlerden biri, Trump’ın Erdoğan’a yazdığı mektup. Bu mektubun Türk ulusunun gururunu incittiği, diplomatik ahlâka uygun olmaması, müttefiklik ve dostluğa da uygun düşmediğiydi. İkinci neden, Amerika Temsilciler Meclisi’nin, Türk devleti hakkında aldığı ekonomik yaptırım kararı ve Ermeni Soykırımı ile ilgili tasarıyı kabul etmesiydi.

Amerika kamuoyu da Trump’ın Türk Cumhurbaşkanı’na yaptığı daveti geri almasından yanaydı. Bu konuda birçok Temsilciler Meclisi üyesi ve senatör yazılı açıklamalar yaptılar, Trump’a başvuruda bulundular. Ayrıca Trump hakkında ABD Temsilciler Meclisi’nin kararıyla başlatılan azil (görevden alma) işleminin başlatılması da bu görüşme hakkında belirsizliklere yol açtı. Buna rağmen her iki devlet başkanı, telefon görüşmesinden sonra, yüz yüze görüşme yapma konusunda kararlıklarını gösterdiler. Görüşme bu bağlamda oldukça gergin, ilişkilerin hayli yıprandığı, uzaklaşmaların olduğu bir atmosferde yapıldı.

SORUNLARI ÇÖZMEDİ AMA İLİŞKİLERİ YUMUŞATTI

İki devlet başkanı ve heyetler arası görüşme, alışılmışın dışında 4 saatten fazla bir zaman sürdü. Ayrıca gelenek olmadığı halde, Türk devletinin politikalarına karşı olan, Türk devletine yaptırımdan yana olan senatörlerle toplantı yapılması, onların Türk Cumhurbaşkanı’na soru sormaları ve cevap almaları oldu.

Görüşmede; Suriye sorunu, Suriye bağlamında son Türk-Amerikan mutabakatı, S-400 füzeleri ve F-35 uçakları sorunu, Temsilciler Meclisi’nin ekonomik yaptırımları ve Ermeni Soykırımı hakkında kabul ettiği kanun tasarılar, Fethullahçılar ve PYD sorunu, ticaret hacminin 100 milyara çıkarılması konuları ele alındı.

Esas olarak iki taraf arasında Kürdistan’ın batısının işgalinden sonra yapılan mutabakatın uygulanması ve Suriyeli göçmenler konusu ve göçmenlerin Kürdistan’ın batısına yerleştirilmesi sorunlarının konuşulduğu görüldü. Amerika ve Türk tarafı karşılıklı görüşlerini birbirlerine, kendi kamuoylarına, dünya kamuoyuna açıkladılar. Bu açıklamalardan, Türk ve Amerika taraflarının görüşlerinde ve somut pozisyonlarında bir değişikliğin olmadığı açıkça görüldü.

Pozisyonun korunmasının ne anlama geldiğini biraz açacak okursak: Ne yazık ki Amerika, Türk devleti ile yaptığı mutabakata bağlı olacak. Buna göre, Türk devletinin Kürdistan’daki işgali devam edecek. Türk devletini güvenli bölgenin 30 km derinlikte Kürdistan’da oluşturulmasına destek verilecek. Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) bu güvenlik bölge dışına çıkarılması taahhüdüne devam edilecek. SDG’nin işaret edilen bölgeden çıkmamaları halinde, Türk devleti operasyon yapabilecek. Bu güvenli bölgede Suriyeli mülteciler için şehir yapılanmasına ve mültecilerin yerleştirilmesine, Kürdistan’daki nüfus demografisinin değişmesine destek olunacak.

Amerika tarafının SDG’yle olan ilişkileri devam edecek. S-400’lerin Türk devleti tarafından alınmaması için zamana yayılan çalışmanın başlatılmasına evet dedi. Türk devleti, şartların uygun olması halinde Patroit füzelerini almaya hazır olduklarını söyledi. Türk devleti bir anlamda Amerika’ya rüşvet teklif etmiş oldu. Bunun yanında, Trump-Erdoğan görüşmesinden sonra “Ermeni Soykırım Tasarısının” senatoda bloke edilmesi de Türk devletinin kazanç hanesine yazılacak bir enstrüman konumunda.

GÖRÜŞME BİR FİYASKO DEĞİLDİ

Trump-Erdoğan görüşmesinin bir fiyasko olduğunu ileri sürenler var. Ben bu görüşe katılmıyorum. Amerika ve dünya basınında görüşmeyle ilgili yorumlar, Türk tarafının istediğini aldığını, Erdoğan’ın dik durduğunu, Trump’ın alışılmışın dışına Erdoğan’a karşı sustuğunu, Trump’ın olağanüstü derecede Erdoğan’ı övmesinin Amerika tarafının başarısızlığının bir kriteri olarak değerlendirmeleri de görüşmenin tümden ve Türk tarafı için fiyasko olmadığını, Amerika için fiyasko olduğunu göstermekte.

Bana göre de bu görüşmeden sonra, Amerika’nın Suriye’de bundan sonraki gelişmelerde belirleyici bir büyük güç olma şansını kaybettiğini ileri sürmek, yanlış olmaz.

Görüşmenin, son yıllarda Amerika ve Türk devleti arasındaki olumsuz ve sert ilişkilerinde bir yumuşama sürecine yol açtığı kabul gören bir durum. Bu durumun da kalıcı olmayacağı hakkında haklı şüpheler ve veriler var.

SURİYE VE KÜRT SORUNUYLA İLGİLİ BİR ÇÖZÜM PROJESİ ORTAYA ÇIKMADI

Amerika tarafı, görüşmede Suriye’deki durumun çözümü için bir proje sunmadı. Kürtlerin hakları ve siyasi statüsü hakkında hiçbir görüş belirtmedi. 

Türk tarafı, Kürtlerle ilgili resmi görüşlerini belirtti. Kürdistan’ın güneyindeki Kürtler ve yönetimle ilişkilerinin iyi olduğunu, Suriye’de Kürtlerle sorununun olmadığını, PKK/PYD ile sorunlarının olduğunu, partisinde 50’den fazla Kürt milletvekilinin mecliste olduklarını; Suriye’den Türkiye yerleşen 350.000 Kürt olduğunu; hem basın toplantısında, hem de senatörlerle yapılan toplantıda açıkladı.

Türk devlet yetkililerinin tüm bu açıklamaları, Kürtlerin mevcut statünün devamından yana oldukları, Kürt milletinin milli hak gaspına devam edecekleri, Kürdistan’da işgali sürdürecekleri, operasyonlar yapmaya devam edeceği anlamına geliyor.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.