Kerkük’te Kürtçenin yasaklanması ve Erbet Kampı sorunu

Kurd24

Dört sömürgeci/işgalci devlet, katliamlarla Kürtleri yok edemeyince katliamlarla birlikte toplu göçler ve sürgünler de yaptılar. Kürdistan’ı Kürtsüzleştirme stratejisini uygulamaya koydular. Kürtçenin konuşulmasını kesinlikle yasakladılar. Bu bağlamda da Kürtlerin tarihi, aynı zamanda katliamlar, toplu sürgünler ve göçler ile Kürtçeyi yasaklama tarihidir.

Kürdistan Otonomisinin zorbalıkla tasfiye edilmesinden sonra (1975), Enfal’le 182 bin Barzani’nin katliamı, Halepçe Katliamı; Arapların Kürdistan’a yerleştirilmeleri, Kürtlerin Kürdistan’dan Arap Bölgelerine sürgün edilmeleri bu Kürtsüzleştirme siyasetinin bir sonucuydu.

Irak’ta 2005 yılında referandumla kabul edilen yeni Federal Anayasada, Kerkük ve Kürdistan Bölgesi yönetimi dışındaki diğer Kürdistani bölgelerinin, kaderinin referandum yoluyla tespiti yoluna gidilmesi benimsendi.

Kerkük ve Kürdistani bölgelerin referandumunun 2007 yılından yapılmasına karar verilmesine rağmen, 15 yıldır bu referandum yapılmış değildir. Federal hükümetin tavrı, referandumu ertelemek oldu.

Kürdistan Bölgesi, Kerkük’ün kaderiyle birlikte tüm Kürdistan’ın kaderinin tayini için Eylül 2017’de bağımsızlık referandumunu yaptı. Sonuçta referandumla, Kerkük’ün de Kürdistan toprakları ve şehri olduğuna karar verilmiş oldu. Bu sonucun engellenmesi için Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı olan devletler, onların güdümündeki YNK ve Goran’dan belli grupların, PKK ve Kürt düşmanı ittifak sonucu Kerkük ve bazı diğer Kürt bölgeleri yeniden işgal edildi.

Kerkük’ün işgalinden sonra, Hewlêr’in ele geçirilmesi için saldırıya geçildi. Bu saldırılar, Pirdê’de, Pêşmerge’nin kahraman direnişiyle, ölüm ve kalım savaşıyla engellendi. Böylece Kürdistan Bölgesi’nin başkentinin ele geçirilmesi engellendi. Bu gelişmelerle, Irak’ta, Kürdistan Bölgesi’nin ortadan kaldırılması için kirli ve gizli bir amacın olduğu açığa çıktı. Kürtler de her zaman bu gerçeğin farkında olarak, yoluna devam ettiler.

Son günlerde federal devlet yapısının, parlamenter demokratik çok partili siyasi sistemin değişimi talebi, anlamlı ve tehlikeli bir taleptir. Bu talep ve isteğin hayata geçmesinin koşullarının yaratılması için bazı uygulamaların geleceği de bekleniyordu. Bu gizli ve karanlık isteğin sonucu olarak, Irak ordusu, son günlerde Kürdistan Bölgesi idaresi dışında kalan Kürdistani bölgelerde Kürtleri gözaltına alıyor ve tutuklama yapıyor. Irak ordusu 15 askeri araçla Kerkük’ün Dakuk ilçesinin güneyindeki Haftaxar bölgesindeki Mansuri köyünü kuşattı. 6 Kürt genci de gözaltına aldı. Irak ordusu tarafından tutuklanan insanlarımızın, “işleriyle meşgul olan ve hiçbir suçları olmayan insanlar olduğu” açıklandı. Bu tutuklamaların amacının, Kürtleri küçük düşürmek, Kerkük’te köyleri boşaltarak Kürtsüzleştirme siyasetini sürdürmek olduğu da çok açık görülmektedir. 

Kerkük’te insanlık ve hukuk dışı uygulamalar burada da durmadı. Kürtçenin yasaklanması yoluna gidildi. Dükkânların ve resmi kurumların üzerindeki Kürtçe kelimeler kaldırıldı. Bu durumdan daha tehlikeli, anayasayı ihlal eden, federal sistemi rencide eden bir başka gelişme olamaz. Bu uygulamalar oldukça keyfi, tahrik edici, tarihi gelişmeden, federal devlet yapısının dokusundan habersiz uygulamalardır. Devleti, eski üniter, tekçi, Arapçı yapıya döndürme çabalarıdır.

Görülüyor ki bu gelişmeler, 16 Ekim 2017’de Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Goran içerisinde bir kliğin, PKK’nın İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Irak hükümeti ile anlaşması ardından, Irak güçleri ve Haşdi Şabi milisleri tarafından Kerkük ve diğer Kürdistani bölgeleri işgal edilmesi; bu tehlikeli, keyfi, anayasaya aykırı gelişimin başlangıç noktası olarak tanımlanmaktadır Benim görüşüme göre bu uygulamalar, daha büyük bir amaca hizmet etmektedir. Bu uygulama, Irak federal devlet yapısına son vermeyi ve Kürdistan Bölgesi’ni yıkmayı amaçlıyor.

Kürdistan Parlamentosu’nun, Hükümetinin, Kürdistan siyasi partilerinin; Arap ırkçı ve federal devlete aykırı hareket eden güçlerinin, 16 Ekim olaylarından sonra devam eden bu uygulamalarını federal hükümetle anlaşarak sınırlaması gerekir. Kürdistan Bölgesi’nin yıkılmasına yönelik tehlikeli amaç görülerek tedbirler alınmalıdır. Bu gelişme, aynı zamanda çatışmanın ve savaşın koşullarını hazırlıyor. Federal hükümet ile Kürdistan Bölgesi ilişkilerini zehirliyor, olumsuzlaşmasına hizmet ediyor.

PKK, ERBET MÜLTECİ KAMPINI SİLAHLANDIRARAK KAMPIN DAĞILMASININ KOŞULLARINI YARATIYOR

Bilindiği gibi, Erbet Mülteci Kampı, Kürdistan’ın güneyinde Süleymaniye şehrine 15 kilometre uzaklıktadır. Suriye’de iç savaşının Arap Baharı sonrası başlamasıyla, bazı Araplar ve Batı Kürdistanlılar, Kürdistan Bölgesi’ne geçtiler. Erbet Kampına yerleştiler. Birleşmiş Milletler ve İnsan Hakları Örgütleri, Erbet’i, sivil bir merkez olarak tanımaktadır.

PKK, Erbet Kampı’nın içine gidiş gelişlerini son zamanlarda yoğunlaştırmış durumdadır. PKK’lılar bu kampta silahlı bir güç oluşturmak istedikleri, Kürdistan Bölgesi yöneticileri ve ilgili kurumları tarafından tespit edilmiş durumdadır. Bu kampı, Mahmur Kampına benzetmek istiyorlar. Bu durumunda kampın kapanmasına neden olabileceği de uzak olmayan bir alternatif.

Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin açıklamasına göre, Türk insansız araçları tarafından öldürülen Hatice Hazar, bu kampa geldiğinde izleniyor, dönüşte öldürülüyor. Bu da kamp açısından tehlikenin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. PKK’nın uzun zamandır bu kampta silahlı bir güç yaratma, kamptaki mülteci ailelerin çocuklarından silahlı eleman devşirme isteğinde olduğu da bilgiler arasındadır. Bu kampı canlı kalkan olarak kullanmak istediği de PKK’nın bugüne kadar olan siyaseti ve stratejisiyle bilinir bir haldir. Bununla birlikte PKK eylemlerinin Süleymaniye’nin birçok bölgesinde dağıldığı ve yayıldığı başka bir önemli gerçektir. Bu gelişmeler, alt alta ve üst üste konularak sentez yapılırsa,  PKK’nın yeni ve tehlikeli bir provokasyon hazırlığı içinde olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bu gelişme de PKK’nın, Kürdistan Bölgesi’ndeki varlığının, halkın ve bölge yönetiminin lehinde değil, aleyhinde olduğunu bize anlatıyor.

PKK’nın bu davranışı, on yıllardır Kürdistan Bölgesi’ne vermek istediği ve zararın son halkasını oluşturmaktadır. PKK’nin bu uygulaması, Mahmur Kampındaki uygulamasının bir devamıdır. PKK’nın Mahmur Kampından ne büyük toplumsal, siyasi, diplomatik olumsuz sonuçlara yol açtığı bilinmektedir. PKK’nın bu hareketi, Kürdistan Bölgesi yönetimini, kurumlarını, Kürdistan siyasi partilerinin meşruiyetini tanımamanın bir uzantısıdır. Hegemonik, müdahaleci bir hareket tarzıdır.

Kürdistan Bölgesi Hükümeti ve Süleymaniye idari yönetimin bu tehlikeli, provokatif gelişmeye izin vermemesi, engellemesi gerekir.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir