Kürtçe dil yasağı ve Kürdistan’da sömürgeci statü halen güncel

Kurd24

Bilindiği gibi 21 Şubat Günü Birleşmiş Milletler Örgütü kararıyla “Sömürgecilikle Mücadele Günü” olarak kutlanmaktadır. Aynı gün UNESCO’nun 1999’da aldığı bir kararla “Anadili Hareketi Günü” olarak da kutlanmaya başlandı. Bunun nedeni, Bengal dilinin özgürlüğü için yürütülen direnişin 21 Şubat’ta kanlı olaylara yol açmasıydı.

Bugün, dünya, özellikle Kürdistan ve Kürt milleti için daha somut bir anlama sahiptir. Kürtler olarak bizlere kendi gerçeğimizi yeniden bilince çıkarma, yapacaklarımız konusunda yeniden duyarlı hale gelme ve dünyaya kendi gerçeklerimizi anlatma imkânı sunmaktadır. Çünkü Kürdistan’da hem dil yasağı devam etmektedir ve hem de sömürge-sömürgeci statü varlığını bütün boyutlarıyla ve barbarlığıyla sürdürmektedir. Kürt dili dünyanın zengin dillerinden biri olmasına rağmen, Kürdistan’ın güneyinin bir bölümünün dışından eğitim-öğretim dili değildir. Genel anlamda bir yasakla karşı karşıyadır. Kürtler, 50 milyondan daha fazla bir nüfusa sahip büyük ve tarihi bir millet olarak, devletsiz bir halk olarak, sömürge statüsünde yaşamına devam ediyor. Bağımsızlık ve özgürlüğe kavuşması için milli mücadeleyi dünyada somut ve sıcak platformda devam ettiren milletlerin başında gelmektedir. Daha öncede ifade ettiğim gibi, Birleşmiş Milletler örgütü, 21 Şubat gününü “Uluslararası Sömürgecilikle Mücadele Günü” olarak ilan etti. BM, sömürgecilik olgusunu klasik sömürgecilik ve yeni sömürgecilik (neo-kolonyalizm) olarak kategorize etti. Ne var ki BM, sömürge-sömürgeci ilişkilerini “deniz aşırı” şartına bağlayarak, bu şarta uymayan sömürgecilik uygulamaları; özellikle de Kürdistan’daki sömürge-sömürgeci ilişkileri ve statüsü görmezlikten gelindi.

Oysa BM Antlaşması, San Francisco’da, 26 Haziran 1945 ilgili devletlerce imzalanarak yürürlüğe girdiğinde dünya ulusları arasında ortak bir hukuk oluşturmayı hedeflemekteydi.  

BM ilke olarak temel hak ve özgürlükleri, ulusların kendi kaderlerini kendi iradeleriyle tayin etmeyi esas alan bir örgüt olarak kurulmuştu. Bunun içinde sömürge uluslara hakkında; “Bütün halkların devredilmez tam hürriyet, egemenliklerini kullanma ve milli ülkelerinin tamlığı hakkına sahip olduklarına kani olarak, sömürgeciliği bütün şekil ve tezahürleriyle çabuk ve şartsız olarak sona erdirme zaruretini resmen ilan eder ” diye kuruluş felsefesini ilan etti. Bu olumlu bir felsefeyi ifade ediyordu

Ayrıca BM,  (Anti-Sömürgeci) yasasını ise, 1960 tarihli 1514 ve 1541 nolu “BM Genel Kurul Kararları ve BM Anayasası”nın ll. bölümündeki yasal temeller bölümünde ifade etti. Bu adım da sömürge uluslar için olumlu ve önemli bir açılımdı. Ne yazı ki BM’nin Sömürge ulusları ilgilendiren olumsuz başka iki ilke kararı var. Bu iki ilke BM’nin 14 Aralık 1960’ta toplanan 15.Genel Kurulunun 1514 sayılı kararının 5. ve 6. Bentlerinde ifade edildi.

“5. Bent: Vesayet altındaki ve Muhtar olmayan ülkelerde veya bağımsızlıklarını henüz elde edememiş olan diğer bütün ülkelerde tam bağımsızlık ve hürriyet haklarını kullanmalarına imkan vermek için, onların serbestçe açıklanmış irade ve arzularına uygun şekilde herhangi bir ırk, itikad veya renk ayırımı yapmadan bütün yetkilerin bu ülkelerin halklarına şartsız ve kayıtsız bir şekilde devri için acil tedbirler alınacaktır.

“6. Bent: Bir¸ ülkenin milli birliğinin ve ¸ülke bütünlüğünün kısmen veya tamamen bozulmasını amaçlayan herhangi bir teşebbüs Birleşmiş Milletler Şartının amaç ve ilkeleri ile bağdaşmaz.”

“BM’nin 1514 sayılı kararının 4., 6. ve 7. bentleri BM Genel Kurulunun 1952 tarihli, “Ulusların Kendi Geleceklerini Kendi İradeleriyle Belirleme Hakkı” kararına ve özüne aykırı olduğu tartışmasızdır.

Söz konusu bentlerin başta Kürdistan gibi sömürge ülkelerin bağımsızlık taleplerine karşı kullanıldığı da bilinen bir gerçektir.

21 Şubat’ı sömürgeciliğe karşı mücadele günü ilan eden BM, Kürdistan’daki sömürge-sömürgeci ilişkilerini onaylamaya devam etti. Kürt milletinin sömürgeci sistemden kurtulması için verdiği mücadeleyi görmezlikten geldi.

BM bu tutumuyla da Kürtleri ve Kürdistan’ı temsil etmediğini açıkça gösterdi.

                                       ******

"Uluslararası Anadil Günü", 1999'da UNESCO Genel Konferansı'nda onaylandı ve 2000 yılından bu yana her yıl 21 Şubat günü kutlanıyor. 

UNESCO verilerine göre, şu anda dünya üzerinde 7 binin üzerinde dil konuşulurken, bunların 6 bin 700'ünü yerel halkların dilleri oluşturuyor ve bunlar "dünya üzerinde en çok tehdit altında olan" dilleri oluşturuyor.

Dillerin yok olması ise kozmopolitliğin ve insanlığın ortak mirasının yok olması anlamına geliyor.  BM'ye göre, dil çeşitliliğinin yok olması, biyolojik hayattan kültürel hayata kadar birçok şeyi etkiliyor.

UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası'na göre, 1950'den bu yana hiç kimse tarafından konuşulmayan diller, "yok olmuş" diller olarak kabul ediliyor.
Çocuklar tarafından artık ana dil olarak konuşulmayan diller, "kesinlikle tehdit altında" olarak nitelendirilirken, çocuklarca konuşulan ama her yerde konuşulmayan diller de "savunmasız" kategorisine alınıyor.
UNESCO’ya göre bir dilin "güvenli" olarak nitelendirilmesi için tüm nesillerce ve dil üzerinde herhangi bir kısıtlama olmadan konuşulması gerekiyor.

Yine UNESCO’ya göre bugün konuşulan dillerin yüzde 10'u "kritik derecede tehlike altında", yüzde 9'u "şiddetli derecede tehlike altında", yüzde 11'i "kesinlikle tehdit altında", yüzde 10'u "savunmasız" olarak sınıflandırılıyor. UNESCO, bu dillerin bu yüzyılın sonuna kadar yok olabileceği endişesi taşıyor.

Kürdistan’da sömürge-sömürgeci statü ile Kürtçenin yasak olması arasında doğru bir bağ vardır. Kürtçe dilinin yasaklığı, sömürge-sömürgeci ilişkilerinin doğal sonucudur.

Kürdistan’da, dört devletin (Türk, İran, Suriye, Irak)  klasik sömürgecilikten farklı daha barbar ve daha geri bir sömürgecilik sistemi vardır. Kürdistan bölünmüş uluslararası bir sömürge.

Klasik sömürgelerde, sömürgeleştirilen halkın işbirlikçi yerel yönetimi vardır. Dilleri ve diğer milli değerlerinin geliştirilmesi için olanak sağlanmazsa da yasaklanması söz konusu değildir. Ama Kürdistan’daki sömürge-sömürgeci statüsünde Kürtlerin yerel yönetimine yer olmadığı gibi, Kürt dili ve diğer milli değerlerinin yasaklanmasının ötesinde ortadan kaldırılması uygulaması ve barbar siyaseti vardır.

Kürdistan Bölgesi dışındaki bölgelerde, Kürdistan’ın doğu, batı, kuzey parçalarında kopkoyu bir sömürgecilik söz konusudur. Kürdistan Bölgesi dışındaki bütün Kürdistan parçalarında Kürtler, milli hak ve özgürlüklerinden yoksundurlar. Kürtçe dilin eğitim ve öğretimi yasaktır.

Kürtler olarak, uluslararası sömürgecilikle mücadele ve dil gününde, Kürdistan’daki insanlık ve hatta sömürgecilik dışı barbar uygulamasını teşhir etmek, dünyaya göstermek, Kürtçenin eğitim ve öğretim dili olması için mücadele etmeliyiz.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir