DEM’le Kayyım ya da Mazbata

Kurd24

2019 yerel seçimlerinin ardından Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Bağlar belediyesi başkanlığı mazbatasını en çok oyu alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) adayına değil de ikinci en yüksek oyu alan AKP’li (Adalet ve Kalkınma Partisi) adaya vermişti. HDP’nin adaylarının kazandığı diğer belediyelere ise doğrudan kayyum atanmıştı.

Önümüzdeki 31 Mart yerel seçimlerinde ne olabilir? Muhtemel senaryoya göre YSK, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) kazandığı belediyelerde mazbatayı ikinci en çok oyu alan adaya verecek. Böylece, AKP’nin ya da Cumhur ittifakının değil devletin politikası olan kayyımla yönetme uygulaması terk edilebilir.

Eğer bir belediye başkanının mazbatayı almasına hukuki engel durum varsa; bu durumda belediye meclis üyelerinin yeni başkanını seçmesi yasasının uygulanmasını istiyoruz ancak bu gerçekleşmedi. Bazı belediyelerde meclis üyeleri de göreve başlayamadı.

Kayyım atama süreçlerini ne biz engelleyebildik, ne de HDP ve sonuçta 7 yılımız kayyımla geçti. Bölge en çok oyu alan adayların göreve getirilmemesine tekrar maruz kalmalı mı? Bölge bir beş yıl daha böyle yönetilsin mi?

Kayyım sistemini, hiyerarşisini ve kaynaklarını reddetmeyen bir toplum ilerleyemez. İllegalite ile araya duvar örülmemesine, muhatap gösterilen kişi ve adreslere, şiddet ve vesayete karşı net tavrımı ve katı tutumumu burada tekrar belirtmeyeceğim.

DEM Partisi’nin kayyım atanma gerekçelerini sergilemekten kaçınıp kaçınmadığını pek takip edebilmiş değilim. Örneğin, Ümit Akbıyık’ın sebep oldukları var. Bir diğer örnek olarak, Öcalan’ın ya da herhangi bir mahkumun tecridine, olumsuz yaşam koşullarına karşı çıkmak yerindedir, herkesin dikkatini çeker ancak sonraki cümlelerde fiziki özgürlüğü ve muhataplığı şartı eklenince o zaman toplanan dikkat hızla dağılır ve uzaklaşır; ayrıca, birebir aynı talepler, sloganlarla Almanya’da ya da İsveç’te PKK flaması ve Hakkari’de DEM Parti flaması ile yürünürse “ortak yerden aynı talimatı aldılar, terör örgütü üyesi gibi davrandılar” iddiaları yeniden yöneltilebilir. Bu gibi durumlar, ceza almalar onlarca yıldır devam ediyor.

DEM Parti adayları bir şekilde göreve getirilmiyor. DEM Parti’nin de amacı bölgenin istikrarı, zenginleşmesi, gelişmesi ve kayyım politikasına son vermek ise o halde yine kendi yüzünden seçim sonrası yaşanacak olası krize karşı önlem alabilirdi. Durum buysa ya da zayıf ihtimal bile olsa kayyım atanma riski varsa eğer birkaç ay önce DEM Parti’nin bölge ve toplum yararına yerel seçimden çekilmesini önerdim. Nasılsa DEM Parti bir beş yıl daha yönetemeyecekse, yerine kayyım atanması mümkün olmayan başka partili ya da bağımsız adaylar lehine seçimden çekilebilirdi. DEM Parti bunu yapmadığı gibi sanki kayyım atanmayacakmış gibi ya da mazbatayı almama ihtimali yokmuş gibi bir propaganda yürütüyor, atmosfer oluşturuyor. Kayyım atanma olasılığına karşı bir önerisi de, önlemi de yok; daha önce de olmadı.

YSK, Bağlar örneğinde olduğu gibi DEM’in kazandığı belediyelerde ikinci en çok oyu alan adaya mazbatayı verirse; örneğin, Batman’da Serkan Ramanlı ikinci en çok oyu alırsa sayın Ramanlı ve Bilden nasıl bir tutum sergileyecek? Daha doğrusu ister mazbatanın kendisine verilmesi, ister Ankara’dan kayyım atanması halinde bu uygulamalara karşı kendisinin ve partisinin yaklaşımını ve ne yapılacağı şimdiden kamuoyuna açıklaması örnek ve güven verici olur; dahası, bölgesel nabzı, enerjiyi, koruyuculuğu ve özellikle neden sonuç ilişkisi kurma çabalarını güçlendirilebilir. Benzer ikinci en çok oy alan aday olma endişesine örneğin Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Diyarbakır adayı Cenap Ekinci ya da Batman bağımsız adayı Muazzez Baktaş, diğer her bir aday ve parti de sahip olmalıdır.

Herhangi bir adayın en çok oyu alan adayın yerine mazbatanın kendisine verilmesini kabul etmeyeceğini umuyorum. Elbette DEM Parti dışındaki adayların DEM Parti hareketinin sebep olduklarının sonuçlarından etkilenmesi, sonuçlara göre tutumlara hapsedilmesi, o tutumlarıyla değerlendirilmesi haksızlıktır. Mesele sadece kendimiz, toplumumuz ve geleceğimiz açısından yanlış kararlar almamaktır.

Yerel yönetimler gerginlik, siyasal çatışma, çıkar elde etme alanı değil de hizmet yarışı ve bunun için iş birliği alanı olmalıdır. Aslında tartıştığım seçim sonrası herhangi bir adayı zor durumda bırakacak durumları şimdiden dikkate almak ve bölgenin kendi makul ve toparlayıcı çözümünü hayata geçirmektir.

DEM Parti adayları dışındaki adaylar ve il, ilçe yönetimleri de bölgenin selameti ve iç huzuru için ortak bir akılla karar alabilir, bir yol yöntem belirleyebilir ve sürece bölge ve toplum yararına müdahil olabilir.

Bölgenin öncekine benzer bir beş yılına izin vermemek için iki önerim:

İlki, DEM Parti’nin seçimden çekilmesi önerim hala geçerlidir. DEM Parti seçimlere girmediği durumda yerelliğinden, geçmişinden, değerlerimize ve hassasiyetlerimize bağlılığından ve kapsayıcı, çağcıl hizmet perspektifinden emin olunan, herhangi birine ya da kuruma biat etmemiş bir aday öne çıkarılabilir, desteklenebilir. Adayın tarafsızlık güvencesini kamuoyuna detaylarıyla deklare etmesi yerinde olacaktır. Eğer bu yolla seçilen adaya mazbatası verilmezse ya da yine yerine kayyım atanırsa böylece yeni, özgün, bambaşka bir kriz başlayacaktır.

DEM Parti seçimden çekilmezse, ikinci önerim ise bölgenin istikrarı ve iç huzurunun partiler, adaylar üstü bir mesele olmasına ve bunun bilincine ve aciliyetine varılmasına dayanıyor. Diğer parti adaylarının çoğunun da bölge odaklı, samimi, çalışkan adaylar olduğunu biliyoruz. Kaçı bir araya gelebilirse, diğer partilerin bölge yetkilileri ve adayları toplanarak her bir il ve ilçede tek bir aday yani ortak aday gösterilmesini tartışabilir ve karara bağlayabilirler. Yani DEM Parti’li adayın yerine kayyım atanması ya da mazbata verilmemesi olasılığına karşı seçmene ikinci en çok oyu alacak ortak aday önerilebilir. Örneğin Ergani’de ya da Patnos’ta, kamuoyuna, gerekçe ve adayın nitelikleri açıkça deklare edilerek, ortak aday öne çıkarılabilir, diğer adaylar ortak aday lehine seçimden çekilebilir, çekilen adaylar seçim sonrası belediye yönetimine katkı verebilir ve ortak akıl, sağduyu ve vicdanla bu olağanüstü dönemin üstesinden gelinebilir. Bu öneriye uygun şeffaf hazırlıkla seçime gidilmesi sonucu ikinci aday olarak mazbatayı alan bireye toplum gözünde meşruiyet verebilir. Böyle bir plan ve hazırlık olmaksızın ikinci aday olarak mazbatayı hayal etmek ve ardından kabul etmek pek sağlıklı bir plan, kariyer olmasa gerek! Sanırım ikinci önerim DEM Partisi’ni rahatsız etmeyecektir.

Elbette bir siyasi partinin seçimden çekilmesi kısa ya da uzun vadede ciddi zararları akla getirebilir ancak bölgenin benliği, iddiası ve direnci bu olası zararların önüne geçer. Seçimden sonra kazanan adayların yerine kayyım atanması ya da mazbatalarının verilmemesi olası ise o durumda asıl mağdur edilecek olanın bir kez daha bölge ve toplumunun olacağı açıktır. Bu mağduriyeti önlemeyenin, önlem almayanın, olası sonucu ve nedenlerini görmezden gelenin mağduriyeti tartışmalı hale gelir.

Bölgesinde yaşayan Kürt toplumu hasar veren herhangi bir gidişatı durdurabilecek ve hatta yeni başlangıçlar yapabilecek zihin ve motivasyona sahip mi! Geçmişte bunların örneği var mı!

Hepimiz üzüm yemek istiyoruz ancak bağın bizim olduğu akla gelmiyor, bilince çıkmıyor olsa gerek.

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.