Seçim, Kürdistan Bölgesi Başkanı’nın ziyareti, Öcalan’ın mektubu

Kurd24

Türkiye’de hem genel ve hem de yerel seçimler siyasi partiler arasında çoğu zaman kurallı olmayan, demokratik kültürle ilişkisi olmayan bir kapsam ve nitelikte devam eder. Seçimlerde büyük çekişmeler, karşılıklı hakaretler, iftiralar akıl almaz bir şekilde sürdürülür.

Bu nedenle diyebiliriz ki seçimler olağan koşullarda kendi doğal rotasında yürümez. Bundan dolayı seçimler sonuçlandıktan sonra da uzun bir dönem, hatta gelecek seçime kadar seçimde ortaya çıkan konularda çekişmeler ve çelişkiler devam eder.

31 Mart seçimlerinin, yerel seçimler olmasına rağmen, geçmiş seçimlerden farklı, bir anlamıyla genel seçim havasında geçeceği tespitleri vardı. Ben de bu tespiti yapanlardan biriydim. Seçim kampanyaları ve sonuçları da de bu tespiti doğruladı.

31 Mart yerel seçimlerinin farklı bir nitelikte seyredeceğinin belli başlı nedenleri vardı. Bu nedenlerden biri, geçmiş yerel ve genel seçimlerin parlamenter hükümet sistemi çerçevesinde gerçekleşiyor olmasıydı. 31 Mart 2019 yerel seçimleri, cumhurbaşkanlığı hükümeti kapsamında ve çerçevesinde gerçekleşiyordu. İkinci neden: Seçimlere siyasi partiler değil, esas olarak ittifaklarla gidiliyordu. 31 Mart Yerel Seçimlerine, Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı katıldı ve yarıştılar. Üçüncü neden: HDP’nin seçimlere girmediği yerlerde Millet İttifakı’nı desteklemesi. Bunun da uzun bir zamandır metropollerde yerel seçimler kazanmayan CHP’nin seçimler kazanması ihtimalinin güçlü olarak ortaya çıkması. Dördüncü neden: Millet İttifakı’nın, yerel seçimlerde elde edeceği kazanımlarını, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin değiştirilmesine tahvil etmek için uğraşacağıydı.

Seçim sonuçları üzerindeki tartışmalar, İstanbul’da belediye seçimlerinin yenilenmesi de bu senaryo ve bu agresif ruh hali içinde anlamlı bir hal aldı. Yenilenme aşmasında da karşılıklı çelişki, kural dışılık daha da arttı.

Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı adaylarının seçime bir hafta kala karşılıklı bir masada oturmaları, konuşmaları, seçim kampanyasına yeni bir nitelik kattı. Herkes bu karşılıklı tartışmayı, demokratik kültürün gelişmesinin bir enstrümanı olarak değerlendirmesine rağmen, gerçek bu değildi. Adayların karşılıklı birbirine kol atma güdüsüydü. Ama yarışmada, adaylar kamuoyunun genel kabul ve tespitine göre birbirlerine kol atamadılar. Birileri, “Dağ fare doğurdu” dedi, bir kesimi de genel anlamda durumdan memnun olmadı.

Güya medeni ve demokratik tartışmadan sonra; tartışma öncesinden moderatörün Ekrem İmamoğlu ve danışmanlarıyla uzun bir görüşme yapması ve bu görüşmede İmamoğlu’na kopya verilmiş olması ihtimali, olayı daha başka bir noktaya taşıdı. Bu nokta, siyasi etiğin yok olduğu ya da en azından çok zorlandığı, gayri ahlakiliğin tartışıldığı bir nokta oldu.

ÖCALAN MEKTUBUNUN ANLATTIKLARI VE KÜRTLERİN MALZEME HALİNE GETİRİLMESİ

İstanbul seçimlerinin yenilenmesinde, seçim kampanyasının “hemşerilerin etkilemesi” kapsamından belediye başkan adaylarının Kürdistan’ın diğer şehirlerine taşınması, kampanyalarını o şehirlerde sürdürmeleri, seçime farklı bir renk ve boyut kazandırdı.

Bu kapsamda Cumhur İttifakı Adayı Binali Yıldırım, Diyarbakır’ı ziyaret etti. Bu ziyaretinde “Kürdistan’dan” bahsederek olay ve tartışmalara konu oldu. Ekrem İmamoğlu Ordu’da valiye hakaret ederek günden oldu.

Özellikle Binali Yıldırım’ın Diyarbakır’daki açıklamalarından sonra siyasi partilerin Kürtlerin geçmiş seçimlerde olduğu gibi bu 31 Mart Yerel Seçimlerinde, İstanbul’da yenilenmek istenen seçimde de bir malzeme olarak değerlendirildikleri, önemli tartışma konularından biri oldu.

Seçime iki gün kala Öcalan’ın açıkladığı görüşler seçime yeni bir boyut kazandırmakla kalmadı, aynı zamanda Kürtlerin seçim için ne kadar hoyratça malzeme haline geldiği gerçeğinin bir kez daha altını çizdi.

Öcalan mektubunda, HDP’nin Millet İttifakı’nın adayını desteklememesini, tarafsız kalınmasını, sandığa gitmemesini belirtti.

Buna karşılık HDP, Öcalan’ın İstanbul’daki seçimde 'tarafsız kalma' çağrısının ardından "HDP’nin İstanbul seçimlerine yönelik seçim stratejisinde ve taktik adımlarında bir değişiklik söz konusu değildir" açıklaması yaptı. Açıklama ile HDP'nin Ekrem İmamoğlu'nu destekleme kararında bir değişiklik olmayacağı ifade edildi.

Öcalan’ın mektubu sadece bunu anlatmadı başka gerçeklerin de altının çizilmesini sağladı.

Öcalan’ın avukatlarının ve HDP’nin Öcalan’ın mektubunu gizlemeleri, kamuoyuna açıklamamaları, Öcalan ile Kandil arasında bir çekişme, bir iktidar savaşının olduğunu, Öcalan’ın PKK’da ipleri yeniden ele geçirmek istediğinin bir yansıması olduğunu gösterdi.

Öcalan ile Kandil arasındaki çekişme, çelişki, Öcalan’ın sadece bir sembol olarak kullanılması yeni bir olay değildir. Öcalan ile Kandil arasındaki çekişmenin, çelişkinin nedeni, her iki tarafın farklı devlet güçleri ve iktidar odakları tarafından yönetilmesinin yanında Öcalan’ın bay-pass edilmesinin bir önemli nedeni de askeri gücün Kandil’in elinde olmasıdır.

Mektup sonrası gelişmeler, Öcalan’ın Kandil’deki PKK üzerinde etkinliğinin kalmadığını, egemenliğinin zayıfladığını da anlatıyor. Bu gerçeklik, yeni ortaya çıkmadı. Uzun bir zamandır Kandil Öcalan’ın dediklerini yapmıyor. Üstelik seçimlerde kendi kardeşine seçim konusunda verdiği mesaj, kamuoyuna bile açıklanmadı.

Mektubun hükümet tarafından, özelliği sadece yaman Apocu olan ve kendi yakın çevresinde devletle ilişkili olduğu ileri sürülen, Öcalan’la görüşmesi için hiçbir hukuki sıfatı olmamasına rağmen Ali Kemal Özcan tarafından deşifre edilmesinin seçime yönelik bir hesap olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Bu mektup sorununda hükümet tarafından izlenen yol ve yöntemin çok ahlaki olmadığı görülüyor.

Öcalan’ın mektubu, Öcalan Kandil/HDP arasındaki çekişme ve iktidar mücadelesi PKK’nın da yıllardır üzerinde durduğumuz proje niteliğini bir kez daha ortaya çıkardı.

KÜRDİSTAN BÖLGESİ BAŞKANI’NIN TÜRKİYE ZİYARETİ NE ANLAMA GELİYOR?

Kürdistan Parlamentosu, KDP’nin adayı Neçirvan Barzani’yi Kürdistan Bölgesi Başkanı olarak seçti. Genç lider Neçirvan Barzani, 10 Haziran 2019’da yapılan büyük bir yemin töreninden sonra görevine başladı.

Yemin törenine birçok yabancı devlet temsilcisi de katıldı. Türk devleti adına da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yemin merasimine katıldı.

Kürdistan Bölgesi Başkanı, ilk ziyaretini doğal olarak Irak Federal Devletinin merkezi Bağdat’a yaptı. Devlet yetkilileriyle görüştü.

İkinci ziyaretini de 20 Haziran’da yakın komşusu Türk devletine yaptı. Kürdistan Bölgesi Başkanı, Türk Cumhurbaşkanı tarafından oldukça sıcak bir şekilde karşılandı.

Kürdistan Bölgesi Başkanı’nın Türk devletine ziyaretinin netleşmesinden sonra, İstanbul seçimine ilişkin spekülasyonlar başladı. Bu spekülasyonları anlamakla birlikte, hiçbirinin doğru olmadığını da bilmek lazım. Bu spekülasyonlar sadece bir niyet okumdan öteye bir şey değildir.

Kürdistan Bölgesi’nin Türk devletiyle ilişkileri, Kürdistan’daki bağımsızlık referandumundan önce zirvedeydi. Türk devlet temsilcileri Kürdistan’ın bağımsız devlet olmasına bile karşı olmayacaklarını en başta da cumhurbaşkanı tarafından açıklandı. Ama referandumdan sonra ilişkiler çok kötü bir hal aldı. İki taraf doğrudan karşı karşıya geldi.

Her iki taraf bir dönemdir, ilişkilerini yeniden karşılıklı çıkarlar çerçevesinde geliştirmek istiyor.

Hiç şüphe yok ki Kürdistan Bölgesi’nin coğrafi koşulları, bölgedeki siyasi konjoktür açısından Türk devletiyle ilişkileri, çıkarları açısından çok önemlidir.

Görüşmede Kürdistan Bölgesi Başkanı’nın seçimle ilgili bir gündemi olamaz.

Kürdistan Bölgesi Başkanı’nın Türk devletini ziyareti ile İstanbul seçimleri sadece bir örtüşme konusu olabilir.

Türk devlet yetkililerinin, seçimler için Kürt seçmenine bir olumlu mesaj verme enstrümanı olarak sorunu ele almasının Kürdistan Bölgesi Başkanı açısından bir bağlayıcılığı olamaz.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.