Mustafa Selimi olayı: Suçüstü cinayet

Kurd24

Mustafa Selimi, Kürdistan Bölgesi’nin kurulmaya başlandığı, Irak Baas mekanizmasının ABD ve müttefikleri tarafından kırıldığı ve parçalandığı, Baas diktatörlüğüne son verildiği koşullarda ve tarihte (2003)’de İran barbar devleti tarafından “Allah’a karşı suç işlemek, Kürdistan partilerine üyelik” iddialarıyla tutuklanıyor ve cezalandırılıyor.

Kürdistan’ın doğusunda bir yurtsever gazeteci, yazar, siyasetçi olan Mustafa Selimi,  İran barbar devletinin zindanlarından, 17 yıl sonra, 195 başka tutukluyla firar ediyor. “Özgürleşiyor.”

Özgürlüğün tadını çıkarmak ve kendisini güvenceye almak için, hayali olan Kürdistan devletine doğru heyecanla, bütün riskleri göze alarak gitmeye çalışıyor. Kürdistan’ın doğusu ve güneyi arasındaki sınırdan Kürdistan devletine ulaşıyor. Bir köy onu misafir ediyor,  koruyor, değer veriyor. Daha sonra Pêncewîn yetkililerine başvuruyor. Kendi durumunu açıkça anlatıyor. Bu açıklığı ve şeffaflığı kendisi için güvence, Pêncewîn’deki Kürt yönetimine güven vermek için de önemli bir ilke kabul ediyor.

Pêncewîn yönetimi de Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) elinde.

KYB’li Kürt yetkililer, korona için tedbir olarak karantinaya alacaklarını söylüyorlar. Mustafa Selimi bunda bir problem görmüyor, doğal olarak hem de sevinerek kabul ediyor. Sonrasında şehirdeki Kürt yetkilileri doğal olarak kendi merkezlerine bildiriyorlar. Bildirimden sonra onu alıp, İran barbar devletine teslim ediyorlar. Mustafa Selimi İran barbar devletine teslim edildikten sonra acele ile infazı gerçekleştiriliyor. Ortada bir yargılama yok. İnsanlık dışı ve hukuk dışı bir uygulama var.

Mustafa Selimi’nin İran barbar devletine teslimi ve hemen idam edilmesi, Halepçe Katliamı ve bir atom bombası gibi Kürtlerin yüreğine ve beynine düştü.

Mustafa Selimi olayı Kürdistan’ın bütün parçalarında ve dünyadaki tüm Kürtler arasında milli bir davaya dönüşmüş durumdadır. Mustafa Selimi’ye, tüm Kürtler tarafından canhıraş bir düzeyde sahip çıkılıyor. Mustafa Selimi’yi İran barbar devletine teslim eden, idam etmesine ortak olan cinayet sorumlularının acele bir şekilde açığa çıkarılıp, yargılanmaları ve cezalandırmaları isteniyor.

CİNAYET SORUMLULARI SUÇUNU İTİRAF EDİYOR

Mustafa Selimi’nin İran barbar devletine teslimi konusunda birçok tezler, görüşler ve tespitler vardı. Bu tartışmalara cinayet sorumluları son verdi. Suçlarını itiraf ettiler.

Diyorlar ki:

“Evet, Selimi'yi İran'a teslim ettik, ama bir sorun neden?

Biz ve İran İslam Cumhuriyeti sınır komşusuyuz. Böyle büyük bir ülkeyle karşı karşıya gelmek ve bir savaşa girmeyi hiçbir zaman düşünmedik. Zaten iki tarafın gücü de ortadadır. Ancak İran ile yapacağımız bir mücadele daha iyi nasıl dost olabiliriz üzerine olacaktır.

Mustafa Selimi Pencewin kasabasına geldiğinde asayiş güçleri dışardan gelen biri olarak koronavirüs için teste tabi tutmak istediler. O sırada kendi bilgilerini orda bulunan sorumlulara anlatıyor. Onlarda bizimle temasa geçtiler. Kardeşim Lahor’u aradıklarında ben, kardeşim Lahor, Polat ve Celal Şeyh Naci evde oturuyorduk. Bizi arayan asayiş sorumlusu Westa Hasan durumu hakkında detaylı bilgi verdi. Kardeşim Lahor da İran İslam Cumhuriyeti’nin temsilcisini arayarak kişi hakkında bilgi almak istedi. Kaçak bir mahkûm vardı hem yakalanışı hem de kaçışı hakkında bilgi istedik. Kısa süre sonra İranlı yetkililer bu kişinin bir suçlu olduğu isyana öncülük edip, iki askerimiz öldürüp kaçtığını söyledi. Bize geri vermenizi istiyoruz bunun için de size teşekkür ediyoruz dediler.”

Bunun üzerine Mustafa Selimi teslim ediliyor.

Açık ki, Mustafa Selimi’yi teslim edenler, KYB’nin A Takımı. Suçlarını da bir savaşın çıkmaması ile gerekçelendirmeye çalışıyorlar. Oysa İran barbar devletine haber verilmezse, Mustafa Selimi’nin Kürdistan Bölgesi’nde olduğunu bilmelerine olanak yoktur. Ayrıca İran barbar devleti, içinde bulunduğu ABD ve Batı kıskacından dolayı kimseye savaş açacak güçte ve cesarette de değildir. Onun için ortada büyük bir yalan ve sahtekârlık var.

Asıl gerçek, İran barbar devletiyle var olan bir uşaklık ve işbirlikçilik ilişkisidir. İran barbar devletinin direktiflerine kayıtsız ve şartsız tabi olmak var. KYB’nin bu A Takımı, 16 Ekim 2017’de Kerkük işgaline önayak olmakla ihanet suçu işlemişlerdi. Kerkük işgali suçu ve diğer kriminal suçlarından dolayı yargılanıp cezalandırılmadıklarından, bundan cesaret alarak Mustafa Selimi’yi İran barbar devletine teslim etmişlerdir.

AVRUPA, KÜRTLERİ SÖMÜRGECİ DEVLETLERE TESLİM ETSEYDİ NE OLURDU?

Avrupa devletlerinin, Kürdistan’ı sömürgeleştiren devletlerle büyük çıkar ilişkileri, petrol, ihracat ve ithalat ilişkileri olmasına rağmen, biz on binlerce Kürt’ü, faşist ve ırkçı rejimlerden korumak için, sömürgeci devletlere teslim etmediler.

Türk devletinde, hemen idam tehlikesi olmamasına rağmen, işkencenin ölüm tehlikesine yol açması, işkencenin yüksek dozda olması,  yüksek cezalara çarpma gerekçesi bile Kürdistan’ın kuzeyinden giden Kürt sığınmacıları teslim yoluna gitmediler.

Onlar BM Mülteci Yasası ve uluslararası hukuku yaratan ilgili yasalarla kendilerini bağımlı görüyorlardı. İnsani ve demokratik yaklaşım içindeydiler.

KYB’nin A Takımı ve bu cinayet sorumluları yaptıklarıyla Kürdistan Bölgesi’ni büyük bir sorumluluk altına sokmuşlardır. KYB’nin büyük gövdesini de lekelemişlerdir.

KYB TÜMDEN MUSTAFA SELİMİ İLE İLGİLİ SORUMLU OLMAMASI İÇİN NE YAPMALI?

Kürt kamuoyunda Mustafa Selimi’nin teslimi ve idam edilmesi ile ilgili iki kanaat ya da görüş var.

Birinci görüşe göre, KYB yönetimi ve KYB’liler tümden bu konuyla ilgili sorumludurlar.

İkinci görüşe göre, KYB’nin A Takımı niteliğindeki bir gurup insan bu teslim ve cinayetten sorumludurlar.

Ben de genelde Kürt ve özelde Kürdistan Bölgesi’nin çıkarları açısından ikinci görüşü paylaşanlardanım.

Bu ikinci görüşün doğrulanması için, KYB Yönetiminin ve kurumsal yapısının hızla harekete geçerek, Mustafa Selimi’nin teslimi ve cinayetinde sorumlu olan yönetici üyelerini sorgulamaları ve cezalandırmaları gerekir. Bunun cezası da onları en azından örgütten atmaları; yerel ve uluslararası hukuku ayaklar altına alındıkları için yargıya göndermeleridir.

YEREL VE ULUSLARASI HUKUK AÇISINDAN KÜRDİSTAN HÜKÜMETİ VE PARLAMENTOSU’NUN YAPACAKLARI…

İran devleti, Birleşmiş Milletler’in (BM) üyesidir. Kürdistan Bölgesi de 2005’te Irak Anayasasının kabulü ile BM hukukunun güvencesine kavuşmuştur. Dolayısıyla hem İran devletinin hem Süleymaniye yönetiminin mülteci haklarını düzenleyen uluslararası hukuka uyma mecburiyetleri vardır.

Mülteciler Yasası, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 14 Aralık 1950 tarih ve 429 (V) sayılı Kararıyla toplanan Konferansta kabul edilmiş, 28 Temmuz 1951 tarihinde Cenevre'de imzalanmış ve 43. maddeye uygun olarak 22 Nisan 1954 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

BM ve Mülteciler Hukuk İran barbar devleti ve KYB’li Süleymaniye yönetimi tarafından çiğnenmiştir. Teslim işlemi, Bölge’nin resmi prosedürü çiğnenerek yerel Süleymaniye yetkililerinin tasarrufu ile gerçekleştirmiştir.

Bu tasarruf, İran yöneticilerinin ve Süleymaniye’deki KYB yöneticilerinin uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmasını gerektirir. Bu konuda uluslararası bir kampanya başlatılmış durumda ve devam ediyor. Bu kampanya ile birlikte Mustafa Selimi olayı uluslararası soruna da dönüşmüş durumdadır.

Mustafa Selimi konusunun Kürdistan Bölgesi’nde siyasi, hukuki ve diplomatik, uluslararası bir krize dönüşmemesi için, Kürdistan Hükümeti ve Parlamentosu hemen bu konuyla ilgili soruşturmasını uzatmadan (ki soruşturmanın başlatılması oldukça olumludur) sonuçlandırmalıdır. Cinayetin sorumluları hakkında yargı yolunun açılması sağlamalıdır. Yargının da öncelikle bu yargılamayı sonuçlandırması için destek ve önerme sahibi olunmalıdır.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.