Demokratlık ve demokratik kültür

Kurd24

Doğru ya da yanlışı temsil ediyor olmak, demokrat olmanın kriterlerinden değildir; doğru ya da yanlış, son tahlilde inançlarımızı temsil eder. Doğruyu temsil ediyor olmamız demokrat olduğumuz anlamına gelmez. Aynı şey yanlışı temsil ediyor olduğumuzda da geçerlidir. Demokratlık ötekilerle kurduğumuz ilişkinin biçimine verilen isimdir. Doğruyu savunup despot da olabiliriz, totaliter ve otoriter de. Yanlışı savunurken, herkesin fikirlerine de müracaat edebilir ve yanlışı diğer herkesle de şekillendirme çabası içine girebiliriz. Çünkü demokratlık, doğru veya yanlış olanla ilgili bir mesele değildir. Demokratlık, doğru ya da yanlışı başkalarıyla şekillendirme tutumunun özü ve karakteridir.

Ötekinin iradesine saygı duymak demokrat olmanın ölçülerinden biridir. Ama özgür iradeye sadece saygı duymak da yetmez. Demokratlık, özgür iradeleri birlikte şekillendirme gayret ve çabasını varoluşsal bir kültür haline getirmektir. Prensip olarak her canlının özgürce gelişip serpilmesini ideolojik olarak içselleştirmektir. Her adımı, her önermeyi, her tartışma ve rıza üretmeyi, bu bağlamın olmazsa olmaz koşulu olarak kabul etmektir.

İnsanlık, demokrat olmayı bir karakter olmaktan çıkarıp, bu yüce değeri büyük bir kültür haline getirmiştir. Adına demokratik kurallar ve mekanizmalar demeyi de ihmal etmemiştir. Eğer bu doğruysa ki doğrudur, o zaman insanlık bize bir iyilik yaparak demokrat olmayı sadece bizin kişisel tasarrufumuza da bırakmamıştır. Demokratlığımızın güvencesi olarak bir dizi demokratik kural ve kaideyi, hayat kültürümüz haline getirmiştir.

Wittgenstein’nin dediği gibi “İyi şeyler yaptığımda, bunu sadece ruhuma bakarak anlayamam. Ne olduğumun en iyi imgesi nasıl davrandığımdır.” Bir adım daha ileri giderek söylemeliyim ki ne yaptığımı anlayabilmenin tek ölçütü ötekinin aynasında nasıl göründüğümdür. Nasıl davrandığım en kusursuz haliyle ötekinin aynasında vücut bulur. Ötekine bak ve ne yaptığını daha iyi anla.

Ötekiyle çalışmak, ötekiyle müzakere yürütmek, ötekiyle konsensüs aramak ve nihayet ötekiyle irade birliği üretme çabası içinde olmak, demokratik silsileler süreçlerini tüketmeden, ne demokratlığımız ve ne de demokratikliğimiz tescillenebilir.

Karar alma süreçleri ve alınan kararların uygulama süreçleri en önemli ölçü olarak, demokrat ya da demokratik yapımızın tabelasına olumlu ya da olumsuz manada yansır. Aldığımız kararlarda olabilecek en geniş katılımı sağlamış ve iradeyi en kapsayıcı biçimde şekillendirmişsek, kendimize pekala demokrat diyebiliriz. Karar alırken katılımcıların en küçük hassasiyetini önemseyip değerlendirmeye tabi tutmuşsak, yine pekala kendimize demokratik bir yapı gözüyle bakabiliriz.

Sorun aslında bir tür medeni olup olmama sorunudur. Sorun aslında bir tür özgür iradeye sahip çıkıp çıkmama sorundur. Sorun aslında dışımdaki ötekilere ne kadar değer verip vermediğimiz sorundur. Sorun aslında insani ve ahlaki kapasitemizle ilgili bir sorundur.

Bana kalırsa bütün insani ihtiyaçlarımız, siyaset yapma ihtiyacımız dahil, demokrat bir karakter ve demokratik bir kültür aurasında icra edilmelidir. Demokratlık öncesi bütün arkaik davranış ve tutumları deneyimleme şansını bulduk ve bu türden pederşahi yöntemlerin derdimize deva olmadığına da tanık olduk.

Ben artık ne söylediğimizi önemsemiyorum, ne söylediğimizi nasıl ürettiğimizi önemsiyorum. Ne söylediğimizden azade olarak nasıl davrandığımızdır, asıl kimliğimiz.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.