Mesur Barzani: Halkımızla komşularımızı düşman etmeyeceğiz

Kürdistan Güvenlik Konseyi Başkanı Mesrur Barzani, Al Monitor'e konuştu. Mesrur Barzani, röportajında 25 Eylül'de yapılan Kürdistan bağımsızlık referandumu ve sonrasında gelişen süreç, Erbil ve Bağdat arasında yaşanan sorunlar, ABD'nin referandum karşısındaki tavrı, tartışmalı bögeler ve Kürdistan'ın komşularla olan ilişkisine yönelik soruları yanıtladı.

Haber Merkezi


Kürdistan Güvenlik Konseyi Başkanı Mesrur Barzani, bölgede karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar doğrultusunda dostluğun her zaman kabul edileceğini ifade ederek, referandum sonrası komşularla yaşanan gerginlikler konusunda,"Halkımız ve komşularımızı düşman etme niyetimiz yok. Karşılıklı saygı ve ortak çıkarlara dayalı dostluk elini her zaman kabul ettik." dedi.

Kürdistan Güvenlik Konseyi Başkanı Mesrur Barzani, Al Monitor'e konuştu. Mesrur Barzani, röportajında 25 Eylül'de yapılan Kürdistan bağımsızlık referandumu ve sonrasında gelişen süreç, Erbil ve Bağdat arasında yaşanan sorunlar, ABD'nin referandum karşısındaki tavrı, tartışmalı bögeler ve Kürdistan'ın komşularla olan ilişkisine yönelik soruları yanıtladı.

Mesrur Barzani'nin röportajından önemli başlıklar şöyle:

Bağımsız bir Kürdistan hayalleri bitti mi?

Bir ulus olarak bu rüyanın öleceğini sanmıyorum. Neyin mümkün olup olmadığı konusunda gerçekçi olmalıyız. Dünyanın ve Irak hükümetinin Kürt halkının isteklerinin ne olduğunu bilmesinin önemli olduğuna inanıyorduk. Bu yüzden referandum yaptık. Halkımızın geleceği konusunda bazı endişelerimiz vardı. Bağdat'la, karşılıklı çıkarlara dayalı, barış içinde ve istikrarlı ilişkiler kuracağımızdan emin olmak istedik. Ne yazık ki, halkın isteklerinin kasten yanlış yorumlandığına inanıyorum. Çünkü bir arzuyu ifade etmek bunun çatışmaya yol açacağı anlamına gelmiyor. Bu yanlış yorumlamalar yapıldığında işler ters gitti ve bundan biz sorumlu tutulamayız.

Referandumun yapılması bağımsızlık ilanı için önemli bir gereklilikti. Babanız Mesud Barzani bunun kesinlikle gerekli olduğunu söyledi. Gelen tepkiler değerlendirildiğinde, dünyanın Kürdistan’ın bağımsızlığına hazır olmadığını söyleyebilir misin?
 
Tabii ki öyle değil. Ancak, bir ulusun nasıl yaşamak istediğine dair iradesini, arzusunu ifade etmesi suç değildir. Halkımızın yaptığı buydu. Kürdistan ile Bağdat arasındaki görüşmelerde, bunun Kürtlerin iradesini yansıtmadığı yönünde yanıtlar alıyorduk; bu nedenle Kürt halkının ne istediğini bilmemiz gerekiyordu. Artık ne istediklerini biliyoruz: % 92 bağımsızlık lehine "evet" oyu verdi.

Erbil-Bağdat ilişkisinin ne kadar işlevsiz olduğu göz önüne alındığında Irak'ın bir parçası olarak devam edebildiğinize inanıyor musunuz?

Bir ulus için yaşam tarzı ve çocuklarının geleceğini garanti altına almak her şeyden önemlidir. Ancak dünya bunu kabul etmediğinde ve tepki gösterdiğinde, her ulusa kendi kaderini tayin etme hakkı tanıyan Birleşmiş Milletler’in karar ve ilkeleri yetersiz kalıyor. Referandum demokrasilerde barışçı ve uygar bir uygulamadır. Kürt halkının nasıl yaşamak istediğini söylediği için sorumlu tutulup ‘cezalandırılmasının’ yanlış olduğunu düşünüyorum.

Referandumun istediğiniz gibi sonuçlanmamasının nedenlerini sıralarsanız bu nasıl bir sıralama olur ? Bağdat, İran, Türkiye, ABD’nin karşı çıkması? Kürtler arası uyuşmazlık mı? Kötü zamanlama mı?

Iraklılar, ABD, Batı, komşularımız da dahil olmak üzere birçok ülke ile çok sayıda görüşme yaptık. Hiçbirinden, kendi kaderini tayin etme ilkesine itiraz ettiğini ya da bağımsızlığa karşı olduklarını duymadık. Zamanlamayla ilgili endişeler söylendi. Referandumun ertelenmesi için öne sürülen nedenleri, haklı nedenler olarak görmüyorduk. Özellikle ABD, Irak ve bazı Avrupa ülkeleri hakkında konuşuyorum. Endişeleri çoğunlukla üç noktada birleşiyordu.
Birincisi, referandumun DAİŞ ile olan mücadeleyi olumsuz etkileyeceği, ikincisi, mevcut başbakanın yeniden seçilmesinde zorlanılacağı, üçüncüsü de tartışmalı bölgelerdeki gerginliklerin çatışmalara neden olabileceğiydi.

Bu üç noktadaki endişelere cevaplarımızı verdik. Öncelikle, DAİŞ’le mücadele konusundaki kararlılığımızın Bağdat'la ilişkimizle hiçbir ilgisi yok. Eğer siz DAİŞ’in Irak’ta nasıl güçlendiğine bakarsanız, Bağdat'taki politik sistemin başarısızlığı, ekonomik çöküşü, güvenlik boşluğunu ve 12 Irak bölüğünün askeri çöküşü ile onların tüm silah ve teçhizatlarının DAİŞ’in eline nasıl geçtiğini görürsünüz. DAİŞ bir aydan kısa bir sürede, bölgedeki en güçlü silahlı güçlerden biri oldu. Ve DAİŞ bize saldırdığında koalisyonun desteği ve Peşmergelerimizin cesareti ile halkımızı koruduk.
O tarihte Bağdat, bize ağır silahlar verilmesi konusuna itirazlarını dile getirdi. Sonra ise Peşmergelerimizin maaşları kesildi ve 2014'ten beri Irak’ın ulusal bütçesindeki payımız dondurulmuş durumda. DAİŞ’e karşı savaşma kararını kendimiz aldık. Bağdat'la olan ilişkimizin durumu ne olursa olsun uluslararası terörizmle mücadelede her zaman kararlı olacağız. Biz, Bağdat'la bir anlaşma imzalamaya hazırdık ve koalisyon güçleri de DAİŞ’le mücadeleye devam etmeyi taahhüt etti. Biz de DAİŞ’le mücadelede onlarla işbirliği yapmaya karar verdik.

Referandum öncesinde ve sonrasında?

Evet.

Ve ikna olmadınız mı?

Hayır. İkinci nedene gelince, Başbakan Abadi'nin yeniden seçilmesi ile ilgili olarak, Irak'taki seçim sistemi Şiilerin çoğunluğunu sağlamak üzerine tasarlandığından, herhangi birinin yeniden seçilmesi için gösterdiğimiz nüfuzun çok sınırlı olduğunu düşünüyoruz.

Fakat bir Şiî gruba karşı diğerlerinden daha önemli olduğunuz kesin?

Açıklayayım. Adaylık bu süreçte en önemli safhadır. Bir sonraki başbakanın kesinlikle Şii bloktan geleceğini biliyoruz. Şiilerin hepsi birleşirlerse, Sünnilerin ve Kürtlerin birleşmesi önemsiz kalıyor. O zaman, kimse net çoğunluk sağlamazsa, koalisyon kurmak için pazarlık başlar... Artık o zaman biz ve diğer sesler devreye gireriz. En iyi adayı seçme, koalisyon kurma, Batı’nın ve her şeyden önce Irak halkının çıkarları doğrultusunda geleceğe yönelik seçenekler hakkında görüşmeler yapmak için hazırız. Dolayısıyla referandum, bu süreci veya sonucunu herhangi bir şekilde etkilemedi. Son olarak, tartışmalı bölgelerde Peşmerge ve Irak kuvvetleri ile çatışma hususu – Peşmergelerin burada bulunmasının sebebinin de Irak kuvvetlerinin DAİŞ’e karşı buraları savunamaması ve terk etmesi olduğunu belirtmem gerekiyor- Referandumun Kürdistan veya Irak arasındaki tartışmalı bölgelerde de sınırları çizeceğini hiç söylemedik. Irak Anayasası'nın 140. maddesinde tartışmalı bölgelerde bir referandum yapılabileceği çok açıktır.


Kerkük'ü referandumdan çıkardığınızda bugün yaşananların olmayacağı sıklıkla tartışılıyor. Geriye baktığınızda Kerkük’ün referanduma dahil edilmesi sizce bir hata mıydı?


Bununla ilgili iki görüş vardı. Bazıları, referandumun sadece Kürdistan Bölgesel Hükümeti'nin mevcut yönetim bölgesini kapsamasının gerektiğini söyledi. Bazıları, kesin sınırlar olmadığından bunun bir fark yaratmayacağını söyledi. Almanya’da veya başka bir yerde yaşayan bir Kürt referandum için oy verebiliyorsa tartışmalı bölgelerde yaşayan bir Kürt neden bundan mahrum kalsın ki?

ABD referanduma karşı neden bu kadar sert bir tavır sergiledi?

Bilmiyorum. Onlara sormanız gerekiyor. Bütün endişelerini tartarken, referandumda yanlış bir şey olmadığı ve olumsuz sonuç çıkarmayacağına karar verdik.

Amerika Birleşik Devletleri referandum öncesi ve sonrasında referanduma karşı çıkma konusunda net bir tavır sergilememiş olsaydı, Irak hükümetinin, Kürtlere karşı şimdiki kadar saldırganlıkla hareket edebileceğini düşünüyor musunuz? Washington’ın tutumu Bağdat'ı cesaretlendirdi mi?


Uluslararası toplumun ve ABD’nin tavrı Bağdat’ı cesaretlendirdi. Bu olmasaydı muhtemelen Irak hükümeti askeri güç kullanmazdı. Referandumda oy kullananlar Irak vatandaşlarıydı. ABD, Bağdat'ı referandumun otomatik olarak tek taraflı bir bağımsızlık ilanı olmadığı konusunda ikna edebilirdi. Bu sadece kullanılan oydu.

Neden Kürtler başkalarını memnun etmek ve başkalarının gündemleri için ertelemek zorunda kalıyorlar? Barış içinde yaşamak istiyoruz.

ABD'nin buna verdiği yanıt, Irak kuvvetlerinin, sizin de sahip olduğunuz kadar tartışmalı bölgelerde hak sahibi olması gerektiğiydi. Güçleriniz ve Irak hükümet güçleri arasında bir çatışma olmadığını belirtti.

Bu doğru değil. Referandumdan önce ve sonra Bağdat'la görüşmeye hazır olduğumuzu söyledik. Her zaman, Kerkük'ün kaderi ve tartışmalı bölgelerin Irak Anayasası'nın 140. maddesinde kararlaştırıldığını söyledik. Bizim irademizi empoze etmek için hiçbir şey yapılmadı. Irak, Peşmergeye karşı askeri güç kullandı. Bu kendi halkına karşı bir saldırganlıktı.

Yaşananlarla ilgili bazı karışıklıklar var gibi görünüyor. Irak güvenlik güçleriyle mi çatıştınız?

Elbette. Çatışma öncesinde bu bölgede askeri bir hareketlilik oldu. Bağdat’ın niyeti netleşti. Kürdistan yetkililerinin barışçıl çağrılarına ve müzakere çağrılarına rağmen Bağdat askeri yığınağını arttırdı. Bağdat, Kürdistan ile görüşmek yerine, askeri güçlerin içeriye nasıl gireceği konusunda Kürdistan Yurtseverler Birliği içinden bazı isimlerle görüşüyordu.

Kerküksüz bir bağımsız Kürdistan olabileceğini düşünüyor musunuz?

Bağımsızlık fikri sadece bir bölge veya şehre bağlı değil. Bu nerede olursa olsun bir ulusun arzusu. Kerkük önemlidir ve tarihsel olarak Kürdistan’ın da bir parçası olmuştur. Şimdi buna itiraz ediliyor. Peki Irak hükümeti 2005 yılından bu yana -Kerkük’te referandum yapılması gerektiğini belirten- Anayasa'nın 140. maddesini uygulamak için ne yaptı? Kerkük gelecekte de müzakere edilmeye tabidir ve kime veya nereye ait olduğuna karar vermek için bir mekanizmaya sahibiz.

Şimdi tüm bu alanları kaybettiniz, referandumdan önceki kozlara sahip olduğunuza inanıyor musunuz? Herhangi bir Irak liderini bu noktadan sonra Kürtlerle müzakere etmeye teşvik edecek şey nedir?

Geçmiş yüz yıldaki tarihimize bakın. Saddam iktidarda olduğu zaman tüm Kürdistan'ı kontrol etti. Kaybolduk mu? Hayır, geri döndük. Kürdistan'a ait olanlar Kürdistan'a ait. Topraklarımızdan ve halkımızın refahından asla vazgeçmeyeceğiz.

Irak'taki mevcut durumun DAİŞ’in geri dönüşünü kolaylaştırdığını düşünüyor musunuz?

Bütün dünya, DAİŞ’in askeri yenilgisinin, ideolojisini ortadan kaldıracağını düşünerek büyük bir hata yapıyor. Toprağı kaybettiler ancak hala dışarıdalar ve yeniden bir araya geliyorlar, saldırıyorlar. Böyle terör örgütlerinin ortaya çıkmasına neden olan temel nedenlere bakmak zorundayız. Buna yönelik bir girişim var mı? Hayır. Ayrımcılık, farklı toplulukların dışlanması devam ediyor.
Irak'ta nerede istikrarlı, güvenli, hizmet sağlanıyor? Su nerde, elektrik nerede? Bütün paralar nereye gidiyor? Irak çok zengin bir ülke. Kaynakların yanlış yönetimi ve ülkede bazı gruplara karşı ayrımcılık yapılması devam ediyor. Kürdistan bugüne kadar Irak'ın en güvenli ve istikrarlı parçasıydı ve öyle olmaya devam ediyor. Irak'ı tanıyan herkes bunu kabul eder. Ancak geçtiğimiz yıl Kürdistan'a yapılan askeri saldırılar buna gölge düşürdü ve herkes neden ülkenin en istikrarlı bölgesinin istikrarının bozulmaya çalışıldığını sordu.

Irak’ın size daha fazla saldırgan davranma tehlikesi var mı?

Bütün bunlar aynı bütünün bir parçasıydı; Kürdistan’ı zayıflatmak. Referandumda Kürtlerin niyetleri kasıtlı olarak yanlış yorumlandı. Oysa bu sadece bir oydu. Kürdistan'ı marjinalize etmeye, zayıf düşmeye ve izole etmeye çalıştılar. Elbette bölgesel görüşmeler yapıldı. Bağdat hem Tahran hem de Ankara'ya elçisini gönderdi ve referanduma nasıl tepki verileceği konusunda anlaşmalar yapıldı. Bağdat sıklıkla ülkenin egemenliğinden bahsetmekte ve diğer ülkelerin herhangi bir müdahalesini kabul etmediğini söylemekte; ancak Irak elçileri, komşu ülkelere giderek Irak'a yardım etmelerini ve iç meselelerine karışmalarını istedi.

DAİŞ’in yeni bir versiyonu ortaya çıktığında, Irak’a karşı sizi savunmayan ABD, tekrar kapınızı çaldığında nasıl bir tavır sergilersiniz ?


Terörle mücadele konusundaki kararlılığımızın herhangi bir ülke ile olan siyasi ilişkilerimizle hiçbir ilgisi yok. Ne olursa olsun terörle mücadele edeceğiz. Silahtan yoksun bir şekilde bir başkası bizim gibi savaşamazdı. Bağdat'ı dizlerine getiren bir düşmana karşı savaştık. Ülkeyi kurtardık.

Yani, ABD’yi bir müttefik olarak görmeye devam edebilir miyiz?

Tabii ki, bazı konularda anlaşmazlığımız olsa bile biz müttefikiyiz, ancak terörle mücadele söz konusu olduğunda, koalisyonun teröristlere karşı çok önemli ve aktif üyeleriyiz.

Trump yönetimi, dış politikadaki en üst düzey hedeflerinden birini, İran'ın nüfuzunu azaltmak olarak tanımlıyor. Referandumdan sonra Washington’ın eksiklikleri ile ortaya çıkan olaylar konusundaki görüşlere katılıyor musunuz?

Gerçeklere bakalım. 2003'ten günümüze kadar İran'ın bölgedeki etkisi kesinlikle artmıştır. Kartlarını iyi oynuyorlar mıydı? Evet. Ellerindeki olanaklardan yararlandılar mı? Evet. Akıllıca oynuyorlar ve nüfuzlarını genişletmekte iyiler, bugün gördüklerimiz bu. Özellikle şu anki veya önceki ABD yönetimi hakkında konuşmuyorum, ancak, herkese açıkça ilan ettikleri niyetleri ile yaşanan gerçekler örtüşmüyor.

Suriye Kürtleri için buradan çıkarılabilecek bir ders var mı?

Suriye'deki Kürtlerin durumu çok daha karmaşık. Suriye Kürdleri arasında ve Suriye’nin kendisinin başka iç meseleleri var. Fakat genel olarak, Suriye'deki Kürtlerle DAİŞ’e karşı koalisyon arasında siyasi anlaşma yok. Kürtler doğası gereği iyi savaşçılardır ve sanırım tüm dünya Kürtlere, Suriye veya Irak'ta varlık göstermek için kredi verir. Suriyeli Kürtler DAİŞ’e karşı iyi savaşıyorlardı ve şu ana kadar bu mücadeleyi desteklemek adına desteklendiler. Suriye Kürtleri ile dünyanın geri kalanı arasında siyasi ilişkilerin olup olmadığı başka bir konudur. Bilmiyoruz ve şu ana kadar bu cephede fazla hareket görmedik.

Artık Türk ordusuyla da savaşıyorlar ve kısa süre önce Kürdistan Parlamentosu’ndan bir heyet dayanışma amaçlı Afrin’e gitti. Kürdistan ve Rojava yönetimi arasında bir yakınlaşma var mı?

Açık konuşayım. Kürtler, belirli bir parti veya grup değildir. Türkiye, Kürtler karşı değil belirli bir grupla savaştığını söylüyor. Kürdistan tarafından gösterilen dayanışmanın, siyasi anlaşmazlıklarla veya bir grupla ilgisi yoktur. Bu çatışmanın ortasında kalan çok sayıda sivil var. Bu insanların birçoğunun bizimle bağı var. Onlarla tarihsel ve siyasi ilişkimiz var. Biz bir ulusuz. Dayanışma Kürt halkına karşı gösteriliyor. Bu masum sivillerin insani yardıma ihtiyacı var ve acılarını hafifletmek için elimizden gelen her yardımı sağlamaya hazırız. Savaşa karşıyız ve meseleler barışçıl yollarlar çözülmelidir.

Türkiye ile YPG arasında arabuluculuk yapmaya istekli misiniz?

Masum hayatları kurtarmak için yapabileceğimiz bir şey varsa kesinlikle. 

Geçmişte PKK'nin Şengal'den çıkarılmasını istediğinizi söylemiştiniz. Bu hala geçerli mi?

Barzani: Evet, herhangi bir Kürt grubun veya farklı bir ülkeden gelenlerin, kendi ülkelerinde kendi sorunlarına odaklanmaları gerektiğine inanıyoruz. Sorunlarını farklı bir ülkeye ihraç etmek yalnızca işleri daha karmaşık hale getirecektir.

Başbakan Neçirvan Barzani'nin son zamanlarda Tahran'a gittiğini gördük ve bu komşularla olan ilişkilerin yeniden düzelmesiyle ilgili spekülasyonları tetikledi?

İran, Türkiye ve Suriye ile çevriliyiz ve tabii ki Irak'ta kendi sorunlarımız var. Halkımız ve komşularımızı düşman etme niyetimiz yok. Karşılıklı saygı ve ortak çıkarlara dayalı dostluk elini her zaman kabul ettik. Bu ülkeler bir tehdit oluşturmadığı veya anayasal hakları zayıflatmadığı sürece bölgede istikrar, refah ve barışı teşvik etmek için onlarla birlikte çalışmaya hazırız.

Referandumun ardından Türkiye ile olan ilişkinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne değişti?

Türkiye, Kürdistan için kritik bir ortak olmuştur. Ekonomik olarak, Kürdistan ile dünyanın geri kalanı arasındaki koridor konumunda. Referandum konusundaki tartışmalar süresince Türkiye sınırlarını hiç kapatmadı ve bu Kürdistan'da insani bir krizin önlenmesine yardımcı oldu. Çok önemli bir jestti. Elbette, ilişkilerde gerginlikler, inişler ve çıkışlar oluyor, ancak birlikte parlak geleceğe bakmalıyız.