Vedat Yıldırım: Birçok insanı, bilmediği dillerle tanıştırdık

25’inci yılını tamamlayan Kardeş Türküler, çeyrek asırda farklı dillerde ve farklı kültürlere ait birçok eserle sevenlerine seslendi.

ANKARA (K24)

25’inci yılını tamamlayan Kardeş Türküler, çeyrek asırda farklı dillerde ve farklı kültürlere ait birçok eserle sevenlerine seslendi.

Kardeş Türküler’in kurucusu Vedat Yıldırım, farklı ve özerk olmalarının bunca yıl ayakta kalmalarını sağladığını söyleyerek, “Keşke memleket, sahnemiz gibi olsa” dedi.

Yıldırım, başta Diyarbakır ve Erbil olmak üzere Kürt kentlerinde iyi karşılandıklarını söyledi.

K24’ün Yıldırım’a soruları ve Yıldırım’ın verdiği yanıtlar…

Kardeş Türküler 25 yıla neler sığdırdı?

Her birimiz Türkiye’nin farklı yerlerinden Boğaziçi Üniversitesi’ne gelen ve farklı bölümlerde okuyan öğrencilerdik. Maceramız burada başladı. Türkiye’de 1990’lı yıllardaki siyasi ortamda ve kimlik siyasetinin yeniden yeşerdiği o dönemde böylesi bir projeye karar verdik. Kardeş Türküler, Türkiye’deki bütün dillerin ve dansların bir araya gelmesi konusunda o dönem için ilk denilebilecek projelerden biriydi.

Aradan 25 yıl geçti. Kardeş Türküler’in tarihi Türkiye’nin tarihi gibi oldu. Bütün kırılma noktalarını, dalgalanmaları ve süreçleri yaşadık. 25 yılda toplumun aynası olmaya, sesini duyuramayanların sesi olmaya çalıştık. 25 yılda çevre meselesinden emek sorununa kadar birçok konuda geleneksel şarkılar söyledik, beste yaptık. Birlikte halay çekmeyi anlattık.

Sanat ve siyaset arasındaki bağı nasıl yorumluyorsunuz?

Çoğu kez “keşke memleket bizim sahnemiz gibi olsa” diyoruz. Çünkü sahnemiz, içerisinde farklı kültürleri, dilleri ve inançları barındırıyor. Biz yıllardır doğal olanı yapıyoruz. Türkiye’de doğal olanı yapmak, hep politik olmuştur. Nedir bu doğal olan? Bu toprakların farklılıklarını bir araya getirmek ve sorunları dillendirmektir. Bu ülkede hala cemevlerine statü sorunundan anadilde eğitime, kültürler arası hiyerarşiden milliyetçiliğe kadar birçok sorun var. Kardeş Türküler de bu farklılıklardan etkileniyor.

Örneğin, “Kara Üzüm Habbesi” şarkısını Türkçe ve Kürtçe yapmıştık. Bu, bir halk şarkısıydı. Ancak iki dilde şarkı yapmanın politik bir yanı da vardı. Kürtçe şarkı söylediğimizde sorunlar yaşıyorduk, çektiğimiz klipler yayımlanmıyordu.

İlk kırılma anı Mirkut’ta yaşandı diye anımsıyorum, yanılıyor muyum?

Aslında Kara Üzüm Habbesi daha önce çekilmişti. O zaman birçok sıkıntı yaşamıştık. Mirkut’ta da öyle sıkıntılar vardı, ama o dönem Türkiye’nin AB müzakereleri konusunda daha istekli olduğu bir dönemdi. Kalan Müzik, Mirkut için “Avrupa standartlarında Kürtçe bir klibimiz var ve bu klibi yayınlayacak bir kanal arıyoruz” diye ironik bir ilan vermişti. Dolayısıyla Mirkut, dönemi itibariyle daha çok ilgi görmüştü.

Türkiye’deki siyasi atmosferin size bir etkisi var mı?

Türkiye’deki atmosfer yumuşadığında Kardeş Türküler de sesini daha rahat duyurabiliyor. Ancak ayrımcılığın ve kutuplaştırmanın arttığı dönemlerde herkes gibi biz de insanlara ulaşma konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Çünkü biz, aynı zamanda Türkiye’nin can alıcı meselelerine değiniyoruz.

25 yıl boyunca farklı dil ve inançların biraraya gelmesinde bir köprü oluşturdunuz. Kardeş Türküler ile halk arasındaki bu güçlü bağ oluştu. Bu bağın ve sizin 25 yıl boyunca ayakta durmanızın sırrı nedir?

Bizi ayakta tutan şey, bu topraklardaki insanların yarattığımız evrene sahip çıkmalarıydı. Birçok insanı hiç bilmediği dillerle tanıştırdık, Hiç Kürtçe dinlemeyen birine Kürtçe, Ermenice bilmeyen birine Ermenice şarkı dinlettirdik. Dolayısıyla çok güzel şeyler yaşadık.

Üniversiteden mezun olduktan sonra genellikle herkes işine gücüne döner, ama biz dağılmamak için birlikteliğimizi üniversiteden sonra da devam ettirdik. Bir kültür-sanat yapılanması oluşturarak, belli ilke ve çalışma disiplini çerçevesinde bir araya geldik. Kendi içimizde eleştirel bir ortamımız var, tartışıyor ve konuşuyoruz. Sorunlarımızı çözmeye çalışıyoruz. Ekiplerin ömürleri 10-15 yıllıktır. Bireysel meselelerden insanlar sorun çıkarır ve dağılır. Biz o meseleleri kendi içimizde halletmeye çalıştık.  Dolayısıyla tüm bunlar Kardeş Türküler’i uzun erimli kılan etkenlerdi.

Bağımsız olmanın da bunda bir etkisi var mıdır?

Mutlaka. Kültür-sanat çalışmalarının her zaman farklı ve özerk olması gerekiyor. Bu, sizin apolitik olduğunuz anlamına gelmiyor. Mazlumun ve haksızlığa uğrayanların yanında durmak bir politikadır zaten.

Yeni bir albüm çalışmanız var mı?

Albüm çalışmalarının yanında birçok çalışmamız oluyor. Son albümümüzün üzerinden 7-8 ay geçti, ama sık sık sanatçılarla konserler vermeye ve yeni eserler üretmeye devam ettik. Son olarak Candan Erçetin ve Sezen Aksu’yla sahneye çıktık. Bundan sonraki albümüz daha çok beste ağırlıklı olacaktır.

25’inci yıl konserleri ne zaman başlayacak?

İlk büyük kutlama 29 Temmuz’da İstanbul’da olacak. Ağustos’ta da Türkiye’nin birçok yerini gezeceğiz. Kışın Diyarbakır, Mardin, Batman ve Urfa’da da konserler vermiştik, ama yine gideceğiz.

Kürt illerinde Kardeş Türküler’e yaklaşım nasıl?

Kürtler metanetli ve çokkültürlülüğe değer veren bir halk. Bölgeye her gidişimizde bizi el üstünde tutar, bize kıymet verirler. Örneğin; Çingene şarkısı çaldığımızda, halayıyla bize eşlik ederler. Öte yandan, Diyarbakır bence Ortadoğu’nun en barışçıl ve kozmopolit kenti. Yaklaşık 10 yıl önce Güney Kürdistan’ın Erbil kentinde de konser vermiştik, orada çok hoş karşılanmıştık.

KARDEŞ TÜRKÜLER

Kardeş Türküler, 1993’te Boğaziçi Üniversitesi'nin müzik birimi tarafından hazırlanan bir konser çalışmasının adı olarak gündeme geldi.

Anadolu halk şarkılarını, kendi kültürel yapılarını temel alarak orijinal dilleriyle yorumlamaya çalışan bu proje, ana olarak dört bölümden, Türk, Kürt, Azeri ve Ermeni şarkılarından oluşuyordu.

Daha sonraki dönemlerde Kardeş Türküler çalışması, değişik kültürlere ait şarkılara da yönelerek repertuarını genişletmeye başladı: Laz, Gürcü, Çerkez, Çingene, Makedon, Alevi, vs. ezgileri, müzik topluluğunun oluşturmaya çalıştığı düzenleme anlayışı içinde biçimlendirilerek icra edildi.