Kani Masi’de 2500 yıllık bira kalıntıları

Arkeologlar şu an, Güney Kürdistan’ın Kani Masi bölgesinde yer alan bir kazı alanından çıkarılan yaklaşık 2 bin 500 yıllık kil kaplardaki bira kalıntılarını saptamak için yeni bir yöntem kullanıyor.

HABER MERKEZİ

Arkeologlar şu an, Güney Kürdistan’ın Kani Masi bölgesinde yer alan bir kazı alanından çıkarılan yaklaşık 2 bin 500 yıllık kil kaplardaki bira kalıntılarını saptamak için yeni bir yöntem kullanıyor.

Glasgow Üniversitesi’nde arkeoloji dersleri veren, geçtiğimiz günlerde Arkeoloji Bilimi Dergisi’nde yayımlanan araştırmanın eş yazarı Claudia Glatz, şunları dile getirdi:

“Elsa Perruchini’nin gösterdiği, aynı zamanda arpayla uyuşan kimyasal izler taşıyan kaplardaki fermantasyon izleri. Bunları bir araya getirdiğimizde, kapların içinde arpa birası olduğunu anlıyoruz.”

Sözkonusu yöntemin kullanılması, arkeologlara diğer kazılarda da bira izine rastlama imkânı sunarak çığır açıcı bir nitelik kazanacak.

Yöntem ayrıca Glatz’ın ve arkeoloji alanında doktora öğrencisi aynı zamanda araştırmanın başyazarı Perruchini’nin Babil İmparatorluğu’nun bir kültürel yükselme dönemi sırasındaki dış erişimlerini daha iyi kavramalarına da yardımcı oluyor.

Arkeologlar uzun süredir, bira içildiğini gösteren ikonografiden ve erzak olarak verilen biradan bahseden eski muhasebe metinlerinden, biranın Mezopotamya’daki varlığını biliyordu.

En bilinen örnekler arasında tanrıça Ninkasi’ye yazılmış M.Ö. 1800 dolaylarına tarihlenen Sümer ninnisi yer alıyor.

Şiir şeklinde yazılmış bu bira tarifinde bira tanrıçası Ninkasi’ye diğer işlerin yanı sıra, maltı bir kapta suya yatırdığı ve oluşan lapayı kamış hasıra yaydığı için şükrediliyor.

Biradan günümüze ulaşan en eski edebi eser olduğu düşünülen Gılgamış Destanı’nda da bahsediliyor. Destanda, ormanda büyümüş “vahşi insan” Enkidu, yedi testi dolusu birayı içer, bu uygarlaşmaya giden yolda attığı adımlardan biridir.

MEZOPOTAMYA MUTFAĞININ ÖĞESİ

Glatz, “Bira, Mezopotamya mutfağının tipik bir öğesiydi. Herkesçe içiliyordu, ancak ritüelistik uygulamalarda sosyal bir önemi de vardı. Birçok yönden Mezopotamya kimliklerini belirleyen bir içecekten söz ediyoruz” diyor.

Biraya ait en erken fiziksel iz MÖ 4’üncü binyılın sonlarına, günümüzde İran sınırları içinde yer alan, arkeologların antik bir seramik materyal üzerinde demleme işlemiyle ilgili gözle görülebilir bir kimyasal yan ürün olan bira taşı olarak adlandırılan kalsiyum oksalata rastladıkları Godin Tepe’ye dayanıyor.

Duhok’un Zaho ilçesine bağlı Kani Masi bölgesindeki kazılarda günyüzüne çıkarılan bira içme kapları, biranın varlığına dair en erken kimyasal kanıtlardan bazılarını taşıyor. Kapların modern bileşiklerle kontamine olmasını engellemek için araştırmacıların ekstra önlemler alması gerekti. (Kaynak: Arkeofili)