Mezopotamya derbisi Dalkurd’un ama...
Ali Fikri Işık
Deriklilerin gece saat 12’yi geçtikten sonra birbirlerine söylediği gibi, “Şimdiye kadar söylediklerimiz yalan, şimdi birbirimize doğruları söyleyelim.” Dalkurd, Süryani takımı Syrianska’yla oynadığı Mezopotamya derbisini kazandı ama eğer birbirimize doğruları söyleyeceksek, bu galibiyet futbol ilahlarının zaferi ambalajlayıp altın bir tepside sundukları bir zafer oldu.
Atılan her dört golde aklın, çalışmanın, planlamanın hiç rolü yoktu. Kelimenin tam anlamıyla şans ve tesadüf golleriydi. Futbol bu tür tuhaflıklara açık bir oyun. Oluyor, olabiliyor ve galiba da olmaya devam edecek. Bu zafere bakıp, işlerin iyi gittiğini ve hatta daha da iyi gideceğini düşünenler varsa bence fena halde yanılıyorlar.
Her şeyden önce maçın ve oyunun hiçbir anında, hiçbir pozisyonunda, ne ilerde ne de geride, Dalkurd oyuncuları birbirleriyle oynama pratiği kazanmış değiller. Birlikte oynamak ne planlanmış, ne içselleştirilmiş ve ne de içgüdüsel bir nitelik kazanmış. Bu ne demektir? Bu şu demektir: Takımın bir oyunu yok. Takım belli bir plan içinde, akli amaçlara bağlı bir oyun oynamıyor. Bu durum her şeyden önce oyuncuları çok kötü ve kalitesiz gösteriyor. Bir oyunu olmayan her takım acemileşir, nitelik kaybeder. Oyuncuya kalite kazandıran tek şey, onları rahatlatan ve özgüven aşılayan tek şey ikna edildikleri oyundur. Oyun planı ve sistemi olmadan, dünyanın en yetenekli oyuncuları bile sıradan oyunculara dönüşür.
Dalkurd oyuncuları birlikte oynamayı bilmiyor. Bu durum şunu gösterir, bu takım iyi bir hazırlık kampı geçirmemiş. Bu takım oynayabileceği bir oyun sistemine ikna edilmemiş. Bu takım oynayacağı oyunu iyi prova etmemiş, bu amaçla iyi çalışmamış ya da çalıştırılmamış. Nedeni ne olursa olsun, aradan geçen 6 haftan sonra, şu tespiti yapmak çok doğru bir çözüm ve karar olur. Dalkurd teknik direktörü, ehil biri değil. Dalkurd teknik direktörü ile oyuncu gurubu arasında çok ciddi bir kan uyuşmazlığı sorunu var. Bütün oyuncuların sözleşmesini feshetmek mümkün olmadığına göre, bu teknik direktörün işine son vermek çok yerinde bir karar olacaktır. Bir teknik adam ancak bu kadar takımını sabote edebilir.
İkinci önerim şu: Dalkurd çok acil biçimde basit bir oyun sistemine adapte edilmelidir. Defansta sağlam duran ve oyunu -iç saha deplasman fark etmez- kontrataklar üstüne bina eden bir oyun anlayışı. İnce ve yetenek gerektiren bütün iş ve rolleri fizik gücüyle halleden bir takım ve oyun algısı. Gerisi maceradır. 3-4-3 ile oynamak intihar girişimidir. Bu sistem derhal terk edilmelidir.
Defans ve orta sahanın birlikte hareket ettiği, 4-3-3 ya da 4-2-3-1. Bu iki sistem de sağlam bir defansif kurguya açıktır. Her iki sistemde de defansı orta saha bloğuyla yekpare haline getirmek mümkündür. Her iki sistem de defansı orta sahaya bitişik olarak oynatmaya elverişlidir. İhtiyaç olan tek şey defans ve orta sahanın birlikte hareket etmesidir. Rakip takımlara hücumda derinlik vermeyen, alan daraltıcı dizilimler, her halükarda Dalkurd’u potaya sokacaktır.
Ahı gitmiş vahı kalmış oyunculardan medet umulmaz. Oyun disiplinine uyum sağlamayan oyunculardan bir şey çıkmaz. Genç dinamik ve basit oynayan bir takım oyunu ile Dalkurd, önce içinde bulunduğu bu kötü durumdan kurtulur ve sezonun ikinci yarısında kafaya oynayabilir. Ayıptır söylemesi, bunu nasıl yapacağınızı düşünüyorsanız ben bir telefon kadar yakınım size. Bu sürecin bütün sorumluluğunu üstlenebilirim.