K24 RÖPORTAJ - Kürtler, Erbil, Öcalan… MHP ile mümkün mü?

Aktivist, yazar Hakan Tahmaz, 24 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de ortaya çıkan durumu değerlendirirken, günümüz konjonktüründe Kürtler ile Türkler’in birbirlerine mecbur olduğunu söyledi.

Cesim İlhan

Aktivist, yazar Hakan Tahmaz, 24 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de ortaya çıkan durumu değerlendirirken, günümüz konjonktüründe Kürtler ile Türkler’in birbirlerine mecbur olduğunu söyledi. 

Aynı zamanda Türkiye Barış Meclisi’nin kurucusu olan Tahmaz, Öcalan’ın idamının önüne geçilmesini hatırlatarak, MHP’nin normalleşmeye engel olmayabileceğini” belirtti.

Hakan Tahmaz, yeni sistemde Türkiye’nin normalleşmemesi durumunda AK Parti’nin kurucu siyasi aktör olmaktan çıkacağını savundu.

K24’ün Hakan Tahmaz’a soruları ve verdiği yanıtlar…

Türkiye’de 24 Haziran’da genel bir seçim gerçekleşti. Bunun daha önceki seçimlerden bir farkı var mıydı?

24 Haziran’da gerçekleşen herhangi bir seçim değildi. İster cumhurbaşkanlığı, ister başkanlık istemi diyelim, ama bu bir gerçek ki Türkiye yeni bir sisteme geçti. Şimdi bu sistem bir taraftan kurumsallaşacak, bir taraftan da şimdiye kadar birikmiş sorunlarını çözerek ilerlemesi gerekir. 

Bu seçimin AK Parti için ayrı bir özelliği var mı?

Bu seçimde AK Parti ilk defa oyun kurucu siyasi aktör olmaktan çıktı. Türkiye siyaset ve ekonomik olarak tıkandı ve seçim ekonomisi uygulandı. Oysa AK Parti’nin en büyük iddialarından birisi  “Seçimleri zamanında yaparız seçim ekonomisi uygulamayız” diyorlardı. AK Parti, 24 Haziran seçimlerinde bu ikisini de uyguladı.

24 Haziran’da Kürt seçmen ayrı bir tablo ortaya çıkardı mı size göre?

2011, 2015 16 Nisan ve 24 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan tablo şu: Kürt seçmeni bir şekilde ikiye bölünmüş durumda. Bunlardan muhafazakâr olanın bir kısmı AK Parti’ye oy veriyor. Diğerleri de HDP’ye ya da Kürt siyasetine diyelim. Bu tablo böyle ortaya çıktı.

Yeni bir çözüm süreci için adım atılırsa bunların gözönüne alınması mı lazım?

Evet, Türkiye’de yeni adım ya da normalleşme olacaksa bunları dikkate almak durumundadır.  Bu seçimlerde Kürtler ne istiyor denilmesi lazım.

Erdoğan “Biz Kürt sorununu çözdük” diyor.

Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı “Biz Kürt sorununu çözdük” diyorsa da, siz böyle görseniz bile toplumun Kürt meselesi dediğimiz sorunun muhatapları, burada kastettiğim siyasi muhataplarla sınırlı değil. Kürtler’in büyük bir kısmı böyle görmüyorsa, Türkiye’nin normalleşmesi lazım. 

Kürt seçmen mesaj mı veriyor?

Yüzde 45 de olsa yüzde 50 de olsa Kürt seçmeni devlete ve Erdoğan’da diyor ki “Biz senin gibi düşünmüyoruz. Senin yapman gerekenler var”. Normalleşme için yeni ve sağlık bir dönem için hükümetin Kürt meselesi ile ilgili muhakkak bir yolunu bulup kendi politikasını sorgulamak zorundadır. Kürt sorunu ile ilgili iyileştirmeler yapmak durumundadır. 

Peki, bunu nasıl yapması lazım?

Yapmak zorunda. Anladığım kadarıyla bir önceki süreç gibi olmayacak. Türkiye bugün Ortadoğu’nun içerisinde olduğu durumla Kürt sorununu sürdüremez. Türkiye bunu on yıl daha taşıyamaz. Buna küresel sermaye, uluslararası siyasal güçler, bölgesel güçler, yerel güçler izin vermez. Türkiye yeni bir sürece girmek zorundadır. Şimdi Türkiye’nin birikmiş sorunları var. Eğer yeni bir idari siteme giriyorsa yeni bir açılıma da gitmek zorundadır. Yok, ben böyle devam ederim diyecekse, o zaman birkaç yıl sonra bakacaklar ki bu sistem de işlemeyecek ve tıkanacak.  Bu şekilde 90’lı yıllara döner. AK Parti bunu yapamazsa kurucu siyasi aktör olmaktan çıkar.

Ayrıca yeni bir dönem inşa edilecekse eski döneminin kalıntıları da ortadan kaldırılmalı. Türkiye bir darbe yaşadı (15 Temmuz), bir çatışma sürecine girdi. Bu sürecin bir yerde normalleşme yolunda adım atılması lazım. Bu adımlardan bir tanesi de cezaevlerinin boşaltılmasıdır. Siyasi tutsakların serbest bırakılması lazım.

Yeni adım için bu şart mı?

Bu olmak zorunda. Çünkü toplumun beklentilerini siyaset belirlemek zorundadır. Beklenti de şudur; son birkaç yıldır Türkiye’nin yönetimi olduğu gibi gidemeyecek, o zaman mutlaka olağanlaşması için siyasi tutsakların bırakılması gerekiyor.

Erdoğan “Cumhur İttifakı devam edecek” dedi. MHP normalleşmeye izin verir mi?

Verir. Çünkü 99’da Öcalan Türkiye’ye geldiğinde çok hızlı bir şekilde yargılandı. 15 yıllık bir savaşın yargılanması 45 günde tamamladılar. Yargılanmaya göre idam cezası diye infaza dönüşmesi lazımdı. Yapamadılar. İdamı kaldıran ortaklardan biri de MHP idi. Diyelim MHP izin vermedi bir normalleşmeye. MHP’nin yerine başkaları olur.

MHP kabul etse süreç MHP ile rahat bir şekilde yürür mü?

Yürütemez. O zaman AK Parti kendine yeni ortak bulur. CHP de olabilir, HDP de olabilir, İYİ Parti de olabilir. Normalleşme için Türkiye bir karar alırsa HDP bunu destekler. Türkiye demokratikleşmeye evirildiği zaman Kürt siyasetini muhatap almak zorundadır.

Türkiye’de yeni bir demokratikleşme süreci olursa bunlar Rojava ve Kürdistan’a da yansır mı?  

Yansır tabii ki. Türkiye Kürdistan ile bir siyaset denedi. Burada Türkiye diyor ki “Evet Kürtler bölgede vardır” ama haklarını kullanma meselesinde “durun” diyor. Türkiye bunu Rojava için de söylüyor.

Türkiye Kürdistan’ı neden tehlike olarak gördü?

Erbil yönetimi dedi ki “Bizim Bağdat ile ilişkilerimiz sorunlu bunu yeniden konuşacağım. Zaten referandum biz ayrılıyoruz referandumu da değildi” demesine rağmen. Türkiye burada kıyameti kopardı. Hâlbuki Türkiye’nin Ortadoğu’daki tek müttefiki Kürdistan yönetimiydi. İlk defa Erbil’e konsolos atamıştı. Türkiye eğer kendi iç politikasında Kürtler’i bir tür tehdit unsuru beka sorunu olarak görmek fikrinden cayarsa bu her tarafa yarar; Rojava’ya da, Kürdistan’a da…

Peki, bu fikir çözüm sürecinde aşılsaydı?

Zaten çözüm sürecinin temel tezlerinden Öcalan şunu diyordu: “Ortadoğu karışacak Kürtler ile Türkler anlaşarak bu krizden güçlü çıkar”. Nitekim bugün gerçekleşen de o. Türkiye yalnızlaştı. Türkiye ya Rusya ya da ABD’ye dayanmak zorunda kaldı. Onun için Türkiye’nin Kürtler’le ilişkilerinde teorik olarak olmayacak hiçbir şey yok. Türkiye Kürdistan ile “kırmızıçizgi” politikasından konsolos atanmasına geldi. Her şey mümkündür.   

PORTRE/ HAKAN TAHMAZ

1960'da Ünye'de doğdu. 12 Eylül'de tutuklanması nedeniyle öğrenimi yarıda kaldı. Uzun süre Kurtuluş Sosyalist Dergisi'nde çalıştı. Birleşik Sosyalist Parti ve Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin kuruluş çalışmasında yer aldı. Her iki partide uzun yıllar genel başkan yardımcılığı yaptı. BirGün gazetesinde çalıştı. Gündem gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Çeşitli gazete ve dergilerde siyasi konularda ve özelikle de Kürt Sorunu üzerine makaleleri yayımlandı.

Türkiye Barış Meclisi kurucusu ve sözcüsü. Eşit, Özgür ve Demokratik Bir Gelecek İçin Barış Vakfı'nın Kurucusu. Bir dönem haftalık BasHaber gazetesinde yazdı. “Şemdinli'den Ankara'ya Kürt Sorunu” (Agora, 2007), “Barış Açısını Savunmak / Çözüm Sürecinde Ne Oldu?” ve “Kürt Sorununda Çözüm Önerileri” (Kalkedon, 2009) isimli üç kitabı bulunuyor.