Cenevre’de Kürt federasyonu kararı çıkarsa, Türkiye tanır

Murat Yetkin
Murat Yetkin
Murat Yetkin

ANKARA (K24)

Gazeteci yazar Murat Yetkin, Cenevre görüşmelerinde Suriye içerisinde Kürdistan Bölgesi’ne benzer bir Kürt federasyonun çıkması durumunda Türkiye’nin de bunu tanıyacağını söyledi.

ABD’de başkan seçilen Joe Biden’ın Ortadoğu’da “akılcı ve kurumsal” bir yol izleyeceğini ifade eden Yetkin, Biden’ın sınırların değişmesine yönelik bir politika izlemeyeceğini vurguladı.

Yetkin ayrıca, Biden’ın ilk başlarda Türkiye’ye karşı sıkıntılı bir politika izleyeceğini belirterek, bunun Erdoğan’ı rahatsız edeceğini söyledi.

K24’ün sorularını yanıtlayan gazeteci Murat Yetkin, Türkiye’de yeni çözüm süreci, erken seçim, yeni partiler, Körfez ülkeleri ve Katar arasındaki anlaşma, Joe Biden’ın Ortadoğu politikası ve ABD’deki olayları değerlendirdi. 

Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’de çözüm sürecinin yeniden başlayacağına dair tartışmalar vardı. 2021’de çözüm süreciyle yeniden bir diyalog için bir ışık var mı?

Şu anda buna dair bir işaret yok. Olması için siyasi irade olması gerekiyor. Siyasi irade olmadan bir görüşme ortamı olmaz.

Yani şimdi Türkiye’de bir siyasi iradenin olmadığını mı söylüyorsunuz?

Görmüyorum. Öyle bir işaret yok. Tam tersine başka türlü yöntemler var. Yani PKK’ya yönelik mücadele hükümetin başlıca önceliğidir. Bu varken zannediyorum bu aşamayı biraz geride bıraktıktan sonra belki bir şey olursa olur. Ama PKK’nın Suriye’de ve Irak’ta bu kadar güçlü askeri varlığı devam ettiği müddetçe zor gibi görünüyor.

Yeni bir çözümün zor görünmesinde AK Parti ile MHP’nin ittifakının bir etkisinin olduğunu düşünüyor musunuz?

Var mutlaka. Siyasetin doğal akışı odur. Ancak MHP olmasa da 2015’ten beri Erdoğan’ın bu konuda eskisine göre çok daha kati olduğunu söylemek mümkün.

Bundan birkaç yıl önce sizin gibi gazeteciler medyada Kürt meselesi adı altında Kürtleri çok konuşuyorlardı. Bu, bugünkü siyasi ortama mı bağlı, siz neye bağlıyorsunuz?

O, Türkiye’deki medya yapısının değişikliğiyle de bağlantılı. Şu anda Türkiye’de yaygın medyanın çok büyük bir kısmı hükümetle iş yapan ve sermaye gruplarının elinde. Televizyonların ve gazetelerin yönetimleri de yine aynı çizgide. Dolayısıyla onlar da bu konuyu işlemek istemiyorlar. Medya yapısı da değişti sadece siyaset değil.

Geçen günkü yazınızda AK Parti-MHP ittifakından bahsetmiştiniz. Arada kavga mı var? Bu ittifak ne kadar sürer, zoraki ve mecburi mi gidiyor? İttifakın durumu nedir?

Zoraki olmasa da zorunlu olarak gidiyor. Yani mecburi gidiyor, çünkü birbirine gayet bağımlı halde iki parti. Yani bir çıkar birlikteliği var, bu kolay bozulur bir çıkar birlikteliği gibi durmuyor.

Türkiye’de bir erken seçim bekliyor musunuz?

Şu anda, şu koşullarda beklemiyorum. Çünkü ekonomi kırılgan bir durumda. Şimdi gidilecek bir seçimin cumhurbaşkanlığı seçimini çok etkilemez ama TBMM yapısını etkiler. Ve dolayısıyla ben Erdoğan’ın yerinde olsam 2023’e kadar da ruhsat elimde seçime gitmem. Tabi dünyada da çok sert gelişmeler oluyor. ABD’de ne oldu, gördük. Ondan sonra ona bağlı olarak bir şeyler olabilir ama şu anda bu sene için pek görmüyorum.

AK Parti’nin içinden iki parti çıktı. Sizce bu iki parti de AK Parti’nin kopyası mı?

Gelecek Partisi ile Deva Partisi aynı kategoriye konuluyor ama değil. Ahmet Davutoğlu’nun liderliğinde Gelecek Partisi daha çok AK Parti’nin orijinal çizgisine gelmesi yanlısı. Yani o çizgide hareket etmek istiyor. Oysa Ali Babacan’ın liderliğinde kurulan Deva Partisi ise daha merkezde, daha liberal bir çizgiye yerleşmek istiyor. Fakat anketlerde her iki parti de çok başarılı görünmüyor.

Neden başarılı görünmüyorlar? Milletin beklentilerini karşılamayacaklar mı?

Birincisi; Türkiye’de bir seçim ortamı yok. İnsanlar tercih yapmaktan zorlanıyorlar. İkincisi; insanlar dediğini yapan güçlü bir lider görmek istiyorlar. Siyasi tercih değil bunlar ama popülerlik anketlerinde Erdoğan’ın yanında Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş bulunuyor. Yani İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları var. Çünkü bunlar daha çok önde ve daha çok iş yapar ağırlığını koyar görüntüde. 

İyi Parti, AK Parti ile MHP’nin Cumhur İttifakı’na katılır mı sizce?

Ben çok ihtimal vermiyorum ona. Çünkü Meral Akşener Cumhur İttifakı’na katılsa bütün özelliğini kaybedecek. Kendisi de partisi de ağırlığını kaybedecek. Cumhur İttifakı’nın bir parçası olup Erdoğan’ın gölgesinde bir siyaset yapma imkânı bulacak. Oysa şu anda Meral Akşener her dediği haber olan bir siyasi parti lideri. Niye kendisini ikinci ya da üçüncü plana atsın?

Peki, Türkiye’de ekonomik ve siyasi durum göz önüne alındığında AK Parti ile MHP’nin oy kaybettiğini düşünüyor musunuz?

Bütün anketler bunu gösteriyor. Ben de öyle düşünüyorum. Fakat bununla beraber muhalefet de oy kaybında. Yani iktidar bloku oy kaybında muhalefet bloku yükseliyor değil. Türkiye şu an bir seçim ortamında olmadığı için kararsızların oyları halen yüzde 25 civarında. Vatandaşın şu an birinci önceliği seçim değil. Geçim ve ekonomik sorunlar. İnsanların bir an önce ekonomik sorunlarının çözülmesini bekliyor. Yani şu anda seçim olup da yeniden bir hükümet kurulsa bir faydası olacak bir durum yok. Bir an önce ekonomik koşulların düzelmesini bekliyor insanlar. Erdoğan’ın yapmasını bekliyor. Çünkü ekonomi son iki yıldır hızla geriledi.

Bu aşamada ekonomiye çözüm bulmak mümkün mü?

Tabi mümkün. Yapılması gerekenler hükümet tarafından yapılsa güçlü bir maliye politikası kurulsa her gün merkez bakasının kararları değişmese en azından ekonomide bir toparlanma mümkün hale gelecek. Türkiye’nin ekonomik altyapısı gayet güçlü. Dolayısıyla son iki yılda Berat Albayrak yönetiminin yanlış kararlarına ve ayrıca salgına rağmen halen yürüyen bir ekonomi var. Dolayısıyla doğru kararlar alınırsa kısa sürede kendine gelebilir. 

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atamasına gösterilen tepkilerden dolayı Erdoğan geri adım atar mı?

Erdoğan geri adım atmaz. Çünkü bu tür konularda hiç geri adım atmadı. ‘Bu şekilde biraz daha bağırsınlar susarlar’ anlayışı içinde olacağını tahmin ediyorum. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi’nin daha önceki rektör atamasında bu kadar olmasa da tepkiler olmuştu. O zaman da geri adım atmamıştı.

Türkiye’nin ABD’de başkan seçilen Joe Biden yönetimiyle ilişkilerinin nasıl olacağını düşünüyorsunuz?

İlk başlarda çok sıkıntılı olacağını düşünüyorum. Çünkü Jeo Biden Rusya’dan alınan S-400 füzeleri ve yaptırımlar konusunda çok duyarlı. Kısa vadede Erdoğan’ı çok rahatsız edecek gelişmeler olabilir. Ancak uzun vadeye bakıldığında Biden ne yapacağı önceden kestirilebilir ve Trump gibi değil. Trump’ın neredeyse her gün değişen kararları vardı. Dengeli bir siyaseti yoktu. Biden öyle değil, kurumsal işleyişe inanan bir siyasetçi. Uzun yıllardır 1970’lerden beri siyasetin içerisinde yer alıyor. Belki de dünyanın en tecrübeli siyasetçilerden biri. Dolayısıyla ne yapıp yapmayacağı kestirilebilir olacaktır. Türk hükümeti akılcı davranırsa uzun vadede Türkiye’nin işine yarayacak bir şey ama kısa vadede Erdoğan ve hükümeti sıkıntı yaşayacaktır.

Joe Biden’ın Ortadoğu’da nasıl bir yol ya da politika izleyeceğini bekliyorsunuz?

Birincisi; şimdi Ortadoğu deyince ilk akla gelen Filistin-İsrail oluyor. Orada Trump, İsrail lehine öyle şeyler yaptı ki bunun geri alınması ihtimalini görmüyorum. Bundan sonra daha itidalli adımların atılacağını tahmin ediyorum. Mesela Obama döneminde İran’la yapılan bir nükleer anlaşma vardı ve o anlaşmayı bağlayan aslında Biden’dı. Biden’ın İran’la daha akılcı bir politika izleyeceğini tahmin ediyorum. Yani Trump gibi ‘Vururuz, kırarız, öldürürüz’ olmaktansa daha diplomasiye ağırlık veren siyaseti izleme ihtimali var.

İkincisi; Biden kurumsal işleyişlere önem verdiği için Ortadoğu’da ve dünyanın diğer bölgelerinde sınırların Birleşmiş Milletler’in (BM) tanıdığı sınırlar olarak kalmasına önem verecektir. Bu önem taşıyor. Rusya ve Türkiye’nin Suriye’deki varlığı için de geçerlidir, İran’ın Irak’taki varlığı için de geçerlidir.

Biden’in özellikle Suriye Kürtlerine yönelik politikası nasıl olur sizce?

Daha önce IŞİD ile Mücadele Özel Temsilciliği görevini yürüten Brett McGurk’ü yeniden göreve getirecek. Ama bu sefer görevi daha da geniş kapsamlı olacak.  Bu sefer sadece Kürtler değil, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dan sorumlu olacak. Dolayısıyla tek gündemi IŞİD’le mücadele ve Kürtler değil, Libya’da olup biten de onun sorumluluğu altında, Mısır da İran’daki gelişmeler de onun sorumluluğu altında. Yani dosyası genişledi. Bu dosyada sadece Kürtler yok artık. Ben Biden yönetiminin daha demokratik haklar çerçevesinde bir çizgiyi devam ettireceğini ancak sınır değiştirecek şiddette siyaset izlemeyeceğini tahmin ediyorum. 

Tıpkı Irak’ta 2005 yılından sonra 2007 yılında Irak Anayasası’nda Kürdistan Bölgesel Yönetimi oluştuysa Suriye’de de bu mümkün ama Amerika bunu istedi diye mümkün değil, Cenevre’de böyle bir sonuç çıkarsa bu mümkün.   

Ayrıca Biden Suriye ile ilgili politikasını açıklamadı. Suriye politikasından sorumlu James Jeffrey emekliye ayrıldı. Bu kişi orada işi biraz dengeye getirmişti. Yerine yardımcısı vekâleten bakıyor, kiminin onun yerine geleceği belli değil. Dolayısıyla Joe Biden yönetimindeki ABD’nin bundan sonra Suriye ve Irak’ta nasıl bir politika izleyecek bunu henüz bilmiyoruz. ‘Biden geldi her şeyi değiştirecek’ bir bakış bana biraz yüzeysel geliyor.  

McGurk’ün Biden’ın kadrosunda yer alması Türkiye’yle ilişkileri nasıl etkiler?

Kısa dönemde ilişkileri zorlayacak bir hamle olabilir. McGurk’ün Türkiye’ye karşı gerçekten bir alerjisi var. Bu daha çok Erdoğan’a karşı tabi ama Türkiye’ye de karşı. Fakat madalyonun diğer yüzünde McGurk’ün sorumlulukları genişledi. Artık tek derdi Suriye’de IŞİD veya PKK değil. Türkiye onun karşısına Suriye’de çıkacak Libya’da da çıkacak. Doğu Akdeniz’de de çıkacak. İsrail ile ilişkilerde de çıkacak Kıbrıs’ta da çıkacak. Bütün bunlara baktığımız zaman McGurk’ün tek derdi artık Kürtler değil.

Türkiye’nin Rojava’ya yönelik yeni bir askeri operasyon yapma ihtimali var mı?

Daha önce tüm operasyonlarda Türkiye operasyon yapacağını söyledi. Hiçbirisi sürpriz değil ama hiç kimse inanmak istemedi. Yeni bir operasyon için herhangi bir demeci bırak, bir ima dahi gelmedi. Şu sıralar olursa bana sürpriz gelir.

Suriye’de Kürdistan Bölgesi gibi bir yapılanma olursa, Türkiye’nin buna yaklaşımı nasıl olur?

Cenevre’de Birleşmiş Milletler görüşmelerinde yeni bir Suriye için bir karar, bir uzlaşma çıkarsa Türkiye ona uyacaktır. Irak’ta ne olduysa aynısı Suriye’de olursa Türkiye kabul edecek. 

Yani BM kararında bir Kürt federasyonu çıkarsa Türkiye tanımak zorunda mı kalacak?

Eğer orada bir Kürt federasyonu çıkarsa Türkiye’de buradaki çözümün bir parçası olacak demektir. Çünkü Türkiye Cenevre görüşmelerinde masada olan bir ülkedir. Cenevre görüşmelerinde Türkiye’ye rağmen çıkacak değil. Cevap evet, çünkü Türkiye de o kararın bir parçası olacaktır. Nasıl Irak’ta bir federasyon kurulunca Türkiye bunu Irak’ın içişleri olarak kabul etti ve Kürt federasyonuyla da ilişki kurdu. Buna benzer bir şey olacaktır.

Rusya karşı çıkmaz mı?

Böyle bir sonuca Rusya da karşı çıkmaz. Kaldı ki Suriye’ye federasyon öneren tek ülke Rusya’dır.

Bir gazeteci olarak, sizce Suriye’de durumlar nasıl olacak ve nasıl bir oluşum çıkacak?

Bunu kestirmek gerçekten çok güç. Çünkü Suriye’de bir federasyon olunca bu iki parçalı bir federasyon olmayacaktır. Bana göre Suriye’de en az 3 parçalı bir federasyon olacaktır. Çünkü özellikle batı Suriye’de Aleviler ağırlıklı. Zaten şu andaki yönetimde Alevi ağırlıklı. Dolayısıyla biz Suriye’deki bir federasyon oluşumuna sadece Kürt federasyonu diye bakma lüksüne sahip değiliz. Suriye’de bir federasyon olursa bu en az 3 federasyon olur, bu Rusya’ya rağmen olmaz.

Neden?

Ya Rusya’ya rağmen olur ya da İran’a rağmen olur. Yani Irak’taki oluşumdan çok daha karmaşık bir durum var. Irak’ta Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) geçmişi olan bir parti. Büyük mücadelelerden geçmiş bir parti. Onlarca yıldır oradaki ağırlığını koymuş bir parti. Suriye’de böyle bir durum yok ki. Suriye’de iç savaş çıkmadan önce YPG küçük bir hareketti. YPG’nin Suriye’de KDP’ye yakın olan partilere çok da iyi davrandığı söylenemez. Sincar’da (Şengal) yaşananlar da ortada. Ayrıca Kürt federasyonu eşittir PKK diye bir şey de öngörmemek lazım. Dediğim gibi Suriye’deki federasyonunda sadece Araplarla Kürtlerin bir federasyonu olmanın ötesinde anlam taşıyacaktır. Suriye’nin stratejik Akdeniz’in batı bölgesi ağırlıklı Alevi’dir. Bunu hesaba katmak lazım.

Körfez ülkelerinin Katar’la yaptıkları anlaşma, Ortadoğu’da yeni bir sürece ya da politikaya sebep olabilir mi?

Olabilir. Çünkü Katar’ın Suudi Arabistan’la barışması demek aslında Arap yarımadasının dengesinin değişmesi anlamına geliyor. Tabi bu Suudi Arabistan’ın dediği her şey oldu anlamına gelmez. Suudi Arabistan ile Katar arasında neredeyse savaş çıkmak üzere olduğu zamanlarda bile ABD’nin en büyük Ortadoğu askeri üssü Katar’daydı. Arap ülkeleri arasında ittifaklar çok çabuk kuruluyor çok çabuk bozuluyor. İsrail herhangi bir şey yaptığında Arap ülkeleri kınamaktan başka hiç bir şey yapmamıştır. Dünya siyasetinde geçerli bir örgütlenme değildir. Katar’la İsrail arasında ilişki kurulması mümkün olur. Bu konjonktürde Mısır’la Türkiye arasında ilişki nereye gideceği çok önem taşıyor.

Peki, bu anlaşma Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri normalleştirir mı?

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin nasıl değişeceği konusu bence Ortadoğu’da asıl bakmamız gereken nokta burası. Dediğim gibi Türkiye, İsrail ve Mısır’la yeniden sıcak ilişkiler kurursa sadece Ortadoğu’nun değil, bütün Akdeniz hatta Avrupa’ya varacak şekilde en önemli gelişme olur. 

ABD’de 6 Ocak’ta ne oldu, darbe tartışmaları da söz konusu. Olayların arkasında ne var sizce?

Amerika’da darbe girişimi diye adlandırılan bir isyana şahit olduk. Bunun altında yatan neden seçimle gelen seçimle gitmek istemiyor. Mesele buydu. Seçimle gitmeyeceğini ve bir daha seçilemeyeceğini anlayan yöneticilerin ne yaptığını gördük Amerika’da. Bizzat seçimi kaybeden ABD Başkanı Donald Trump tarafından kışkırtılan ırkçı faşist bir grup Kongre’yi bastı. Kongre’de o sırada Joe Biden’ın adaylığının kesinleştiği oturumu vardı. Trump’ın yediremediği buydu. Trump seçimle gelen iktidarı seçimle bırakacağı ihtimalini düşünmemişti bile. Kazandım diyordu.