Mahabad’ın öğrettikleri - 2

Kürdistan Cumhuriyeti’nin yıkılması ve Qazî Mihemed’in asılması bütün Kürtler tarafından üzüntüyle karşılandı. Türkiye ve Irak’ta Kürt bölgelerinde geniş tedbirler alındı.
2
2

Tarihler 22 Ocak 1946′yı gösterdiğinde Qazî Mihemed, Çarçira Meydanı’nda Kürdistan Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etti. Mahşeri bir kalabalık ve büyük bir coşkunun hakim olduğu tören Kürdistan için bir dönüm noktası niteliğindeydi.

Kürdistan Meclisi, 11 Şubat 1946′da Qazî Mihemed’i Cumhurbaşkanlığına, Hecî Baba’yı Başbakanlığa ve General Mustafa Barzanî’yi Genelkurmay Başkanlığına, Seyfi Qazi’yi ise Kolluk Kuvvetleri Komutanlığına atadı. Aynı gün, yürütme organları, yargı, askerî ve kültür kurumları kabul edildi. Kürdistan Cumhuriyeti Anayasası ile “milletin meşru egemenliği” garanti altına alındı. Kürt ordusunun kuruluşu tamamlandı ve Kürdistan askerlerine Peşmerge adı resmi olarak verildi. Kürtçe resmî dil ilan edildi. Şair Dildar’ın yani Yunus Rauf’un İran hapishanelerinde işkence altındayken yazdığı Ey Reqîb adlı şiiri milli marş olarak kabul edildi.

Kürdistan Meclisi’nin bir diğer kararı Kürdistan bayrağıyla ilgiliydi. Meclis, 1918’de standartlaştırılan, 1927’de Xoybun Kongresi’nde kabul edilen ve Ağrı başkaldırısında dalgalandıran kadim bayrağımız Ala Rengîn’i Kürdistan bayrağı olarak onayladı. Üstte kırmızı ortada beyaz ve altta yeşil kuşağın olduğu ve ortasında bir güneşin bulunduğu bayrağa dönemin Sovyet etkisiyle kurulan devletlerin bayrağında görüldüğü üzere kurdeleyle sarılmış buğday başakları, kalem ve kitap da eklendi.

Bir süre sonra basın yayın örgütlenmesi yapıldı ve 10 Ocak 1946′da yayın hayatına başlamış olan Kurdistan dergisinin yayına devamına ve Kurdistan adlı resmî bir gazetenin çıkarılmasına karar verildi. Kürdistan Milli Meclisi, eğitim alanında iyileştirme kararı aldı ve zorunlu ilköğretimi tesis eden yasalar çıkardı. Fakir ailelerin çocuklarına para yardımı, giyecek ve ders kitapları verildi. Kültürel çalışmaların önemini vurgulayan Meclis, ilk olarak iki Kürt şairin, Hejar ile Hêmin’in şiir kitaplarını devlet matbaasında bastırdı. Kısa bir süre içerisinde Kürt okulları kuruldu ve Kürtçe eğitime başlandı. Hawar ve Hilale adıyla iki yeni dergi yayınlandı. 10 Mart’ta ise Sovyetlerin göndermiş olduğu bir verici istasyonu ile Mahabad Radyosu yayın hayatına başladı.

Bu arada komşu ülkelerin konuyla ilgili tepkileri gecikmedi. Türkiye Başbakanı Mehmet Şükrü Saraçoğlu 6 Mart 1946′da, İran ve Rusya’ya, konuya müdahalelerinin olabileceğine dair birer telgraf çekmiş ve gelişmelerin endişe verici olduğunu belirtmişti. İran ise Kürdistan rahatsızlığını Rus ve İngiliz yetkililere bildirmiş ve Sovyetlerin Kürt gücünü kontrol edememesinin tehlikeli sonuçlar doğuracağını beyan etmişti. Bu gelişmeler karşısında Kürdistan Milli Meclisi, İran Hükümeti’ne Kürdistan’ın tanınmasını ve sorunun müzakereler yoluyla çözülmesi gerektiğine dair bir muhtıra çekti. Muhtıra, bir Kürdistan Yüksek Konseyi’nin oluşturulmasını teklif etmekteydi ve bu muhtıranın barışa uzatılmış bir el olarak algılanması gerektiği belirtiliyordu.

Bu arada ülkeler olanca hızıyla İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru gelmişlerdi. Taraflar birbirlerinden koparacaklarını koparmış, savaş sonrası ortaya çıkacak sınırlar neredeyse tam olarak belirlenmişti. Tarihler 9 Mayıs 1946′yı gösterdiğinde ABD, İngiltere, Türkiye ve İran’ın baskıları sonucu Sovyetler, Kürdistan Cumhuriyeti’nden desteğini çektiğini Moskova Radyosu’ndan duyurdu.

Aslında 9 Ocak 1942'de de Birleşik Krallık, Sovyetler Birliği ve İran yetkilileri arasında Sovyet ve İngiliz askerî birliklerinin İran'da kalma ve savaştan sonra çekilme sürelerini belirleyen bir anlaşma imzalanmıştı. Savaşın sona ermesinden sonra Sovyet askerlerinin geri çekilme süreciyle ilgili görüşmeler yapılırken İran yönetimi Mart 1946'da Sovyetler Birliği'ni Birleşmiş Milletler'e şikâyet etti ve buna paralel olarak 4 Mart'ta Birleşik Krallık, 9 Mart'ta ise Amerika Birleşik Devletleri Sovyetler Birliği'ne diplomatik birer nota verdi. Sovyet ve İran yönetimi arasında 4 Nisan 1946'da Sovyet askerlerinin bir buçuk ay içinde İran'dan çekilmesini, İran ve Sovyetler Birliği arasında ortak bir petrol şirketi kurulmasını ve İran'ın iç sorunlarının barışçıl temelde çözülmesini öngören bir anlaşma imzalandı ve bunun sonucunda Sovyet askeri birlikleri 9 Mayıs 1946'da İran'dan tamamen çekildi.

Bu gelişmeler karşısında Kürdistan Savaş Konseyi taraf ülkelere birer ihtar çekerek Kürdistan’ın bağımsızlığı ve milli egemenliğini vurguladı. ABD ve SSCB’nin bu konuyla ilgili görüş ayrılıkları Soğuk Savaş’ın başlangıç merhalelerinden birini oluşturdu. Kürtler bir anda yalnız kaldı.

Qazî Mihemed, 1 Haziran 1946′da Fransız Basın Ajansı’na açıklamada bulundu ve İran Hükümeti’nin İran genelinde demokratik yasaları uygulamasını, Kürtlerin dil, eğitim ve kültürel haklarını tanımasını istedi. Fransız muhabirin Qazî Mihemed’e merkezi hükümetle çatışma tehlikesi ve yabancı müdahale ihtimali ile ilgili bir soru sorması üzerine, Kürdistan Cumhurbaşkanı şu cevabı veriyordu:

“Kürdistan’daki durum Azerbaycan’daki durumdan çok farklıdır. Ülkemiz hiçbir zaman Sovyet askerlerince işgal edilmemiş ve Rıza Şah tahttan indirildiğinden beri, ne jandarma ne de İran ordu birlikleri Kürdistan’a girmişlerdir. Bu sebeple biz, bağımsızız ve kendi irademize sahibiz. Üstelik kim tarafından yapılırsa yapılsın yabancı bir müdahaleye müsamaha göstermeyeceğiz. […] Ancak bilinmelidir ki Amerikalıları ya da Rusları taklit etmek istemiyoruz, fakat medenî ülkelerin hayvanları durumuna düşmeyi de reddediyoruz…”

10 Aralık 1946′da Sovyetler ve İran arasında bir anlaşma sağlandı ve İran, aynı gün Kaflankuh Geçidi’nden Kürtlerle kader birliği yapmakta olan Azerilere saldırdı ve Tebriz’i geri aldı. Bu, başkent Mahabad’ın düştüğü anlamına geliyordu.

İran Birlikleri buradan Kürdistan üzerine yürüdü. Qazî Mihemed’in Tahran’daki kardeşi Sadrî Qadi, İran’da bir parlamenterdi ve bu durum üzerine İran ve Kürdistan Hükümeti arasında uzlaşı sağlamaya çalıştı. Nitekim bir barış antlaşması da imzaladılar. Antlaşma gereği General Mustafa Barzanî ve Seyfî Qazî komutalarındaki birlikler etkisiz hale getirilerek başkentin dışına alınacaktı. Barzani itiraz etti ama başka da yol yoktu.

Yaklaşık bir hafta boyunca İran ve Kürt hükümetleri herhangi bir sorun çıkarmadan kentte sükûneti sağladılar. Fakat 17 Aralık’ta Qazî Mihemed ve kuzeni Seyfî Qadi da dahil olmak üzere Kürdistan Milli Meclisi’nin tüm üyeleri tutuklanarak hapse atıldı. Kentte karışıklık baş gösterdiyse de İranlılar olaya hâkim olmakta gecikmediler ve Mahabad’ın denetimini ele geçirdiler.

30 Aralık 1946′da Qazî Mihemed’in kardeşi Sadrî, Tahran’daki evinde tutuklandı ve Mahabad’a getirildi. Usulsüz ve yetkisiz bir mahkeme kuruldu ve Qazî Mihemed, Qazî Mihemed’in kardeşi Sadrî ve ilk haftanın sükunet içinde geçmesi üzerine şehre geri dönen Seyfî Qazî ölüm cezasına çarptırıldı. Qazî Mihemed, kardeşinin haksız yere cezalandırıldığını ve bu cezanın affedilmesi gerektiğini ısrarla belirttiyse de karar değişmedi ve üçü de 31 Mart 1947′de sıkı koruma altına alınan ve Kürdistan Cumhuriyeti’nin ilan edildiği Çarçira Meydanı’nda idam edildiler.

Kürdistan Cumhuriyeti’nin yıkılması ve Qazî Mihemed’in asılması bütün Kürtler tarafından üzüntüyle karşılandı. Türkiye ve Irak’ta Kürt bölgelerinde geniş tedbirler alındı. Diyarbakır, İstanbul, Süleymaniye, Bağdat gibi şehirlerde ancak küçük protestolar düzenlenebildi. İran’da sıkıyönetim ilan edildi. Fakat Luristan’ın Urumabad kasabasında infazlara bir tepki olarak 11 Mayıs 1947′de şiddetli bir ayaklanma baş gösterdi. İran askerleri halkın üzerine ateş açtı ve 65 Kürt bu olaylarda hayatını kaybetti.

Barzani ve Peşmergeleri Irak Kürdistanı’na geçti. Burada sert bir müdahale ile karşılaştılar ve daha önce Irak ordusunda görevli olan ve Barzani’ye katılan 4 Kürt subay bir zaman sonra tutuklandı. 19 Mayıs 1947′de İzzet Abdülaziz, Mustafa Xoşnav, Muhammed Mahmud, Hayrullah Abdülkerim adlı bu Peşmergeler Bağdat’ta idam edildi. General Mustafa Barzanî yanında Peşmergeleriyle birlikte 27 Mayıs 1946’da Sovyetlere doğru yol almaya başladı ve çarpışa çarpışa üç ülkeden geçti. Nitekim 29 Aralık 1946'da Bağdat'ta çıkan El-Cumhuriye Gazetesi Mele Mustafa Barzani'nin Türkiye sınırında öldürüldüğünü yazdı fakat Barzaniler Sovyetlere ulaşmayı başardı.

m
Mele Mustafa Barzani

Bağdat’taki idamlar üzerine Avrupa’daki Kürtler başta olmak üzere protestolar yapıldı. Avrupa’daki Kürt öğrencilerin yayın organı Kürdistan’ın Sesi’nde ABD, İngiltere ve Irak sert dille eleştirilirken İran için “Haşhaş müptelası monarşist faşistler” ifadesi kullanıldı. Uzun süre ses getiren protestolar ile Qazî Mihemed, Pêşewa adıyla Kürdistan’ın ‘ebedî muzaffer’i ilan edildi. Irak’ta idam edilen subaylardan Hayrullah Abdülkerim’in son sözleri elçiliklerin binalarına siyah çelenk üzerinde iletildi: ‘Yaşasın Kürdistan!’

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.