‘Kürtlerin Ermenileri öldürdüğü’ politikası Osmanlı'nın savunma aracıydı

Faik Bulut
Faik Bulut
Faik Bulut

İSTANBUL (K24)

Kürt gazeteci - yazar Faik Bulut, Osmanlı devletinin büyük devletlere karşı ‘Kürtlerin Ermenileri öldürdüğü politikasını’ bir savunma aracı olarak kullandığını söyledi. 

ABD Başkanı Joe Biden’ın 1915 olaylarını ‘soykırım’ olarak tanıması yeni tartışmalara sebep olurken, bazı tarihçiler Ermenilerin Kürtler tarafından öldürdüğü iddiasında bulundu. 

Konuyla ilgili konuşan Kürt gazeteci-yazar Faik Bulut, Osmanlı devletinin Abdülhamid döneminde, Türkiye’nin de 1970’lı yıllarda Kürtlerin Ermenileri öldürdüğü politikasının bilinçli yaydıklarını savundu. 

Biden’ın Ermeni olayını soykırım olarak tanımasına ilişkin ise Bulut, ABD’nin bununla Türkiye’den taviz alabileceğini söyledi. 

Faik Bulut K24’ün sorularını yanıtladı:

Neredeyse yer yıl nisan ayında Ermeni meselesi tartışma konusu oluyor. Türkiye’ye göre Ermeni sorunu tam olarak nedir sizce?

Türkiye’ye göre Ermeni sorunu bir hak, hukuk, hürriyet sorunu değil ya da şimdiye kadar özellikle İttihat Terakki döneminde Ermenilere yönelik toplu kıyım, sistematik imha (yok etme) programından çok, ‘İşte bu Ermeni meselesi dış güçlerin (Fransa, İngiltere, Rusya) kışkırtmasıdır’ diyorlar. Bir de bu bir mesele değil, bir olay ve Ermenilerin bir isyanıdır. ‘Devleti şimdiye kadar sattılar şimdi başkaldırıyorlar, asi olanı biz de eza ile vururuz’ demeye getiriyorlar. Ama kendi içinde bunun ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Talat Paşa’nın defterlerinde gerek iç yazışmalar gerekse İttihat Terakkicilerle yazışmaları ve sonraki yazışmalara baktığımız zaman çok ilginçtir, işin bilincindeler. Yani aslında Ermeni meselesinin denilen şeyin sistematik şekilde yok etme, toplu soykırım ve aynı zamanda tehcir uygulamasıdır. Kendileri de bunun bilincindeler.

Bu devletin bilinçli bir propagandası mı yani?

1970’lerin ortalarında devletin önemli görevlerinde bulunan bazı subay, komutan, diplomat kişiler ve devleti koruyan ve ‘Devlet tek varlıktır’ bakış açısını benimseyen tarihçiler TRT’ye giderek oradaki çalışanlara Ermeni Soykırımıyla ilgili haberlerin nasıl verilmesi gerektiğini söylüyorlar. Önce bunun ‘bir isyan meselesi’ şeklinde haberlerde yazılmasını istemişler. Sonra insanlar ikna olmazsa ‘Dış güç sorunudur şeklinde haberleri yapın’ demişler. İnsanlar buna da ikna olmazsalar ‘Kürtlerin Ermenileri kestiğini yazın’ demişler. Bunu bana o zamanlar TRT’de çalışan tanıdıklarım söyledi.

‘Kürtlerin Ermenileri öldürdüğü’ yaklaşımı oradan mı geliyor?

Evet, kabataslak oradan geldiğini söyleyebiliriz. Devletin belli bir klişe söylemi vardır, bu klişe söylem Ecevit döneminde 1973-74’lerde devletin verdiği resmi görev ya da brifingdir. Bu, devlet aklının nasıl düşündüğünü de gösteriyor. Başta da dediğim gibi kendi gizli iç yazışmalarında konuyu açık bir şekilde kendi aralarında tartışıyorlar.

O zaman, Kürtlerin Ermenileri katlettiği yaklaşımının 1970’lerde ortaya atıldığını mı söylememiz lazım?   

Yok, daha önce de söyleniyordu. 1890’lara doğru da Kürtlere mal ediliyordu. Abdülhamid de çok sıkıştığında olayı Kürtlere mal ediyordu. Fransa, İngiltere, Rusya sık sık Ermeni olayını gündeme getirip istismar edince Osmanlı yönetimi de ‘Kardeşim bizim bir suçumuz yok, vahşi Kürtler yaptı’ diyorlar. Bunlar İstanbul, Konya, Van, Muş valilikleri arasındaki özel yazışmalarda geçiyor. Esasen bu siyaset 1878 Berlin Anlaşması’yla birlikte devletin yani Osmanlı’nın bir savunma aracı haline gelmiştir. Anlaşmadan 2 yıl sonra Osmanlı, anlaşmanın şartlarını yerine getiremeyince büyük devletler nota veriyorlar. Osmanlı da bundan kurtulmak için ne yapıp edip suçu Kürtlere atıyor. O zaman büyük devletlerin Osmanlı’yla birlikte alınan kararda; ‘Ermeniler ile Osmanlı/Türkler tek bir idare altında yaşayabilirler. Biz de yardım edersek Osmanlı da biraz uslu durursa bunun zemini vardır. Fakat bu Kürtler asla Ermenilerle bir arada yaşayamazlar’ demişler. Tabi aynı zamanda Ermenistan devletini kurma sözü de veriliyordu.  

Taner Akçam’ın Ermeni iddiası oradan mı geliyor?

Hayır, oradan gelmiyor. Bazen ezberi bozayım derken kendi ezberinizi bozarsınız. Taner Akçam’ın bir defa nenesi Kürt’tür, bizim aşiretin kızıdır. Babası Dursun Akçam bilinen bir insandır. Babası ilk öğretmenliği bizim köyde yaptı. Çünkü bizim aşiret onun dayısı. Hatta büyük amcam 2-3 sene onu kendi evinde sakladı. Dursun Akçam bizim köydeyken ben ya yeni doğmuşum ya da beşikte bebeğim. O sıralar Ermeni meselesiyle ilgili siyasi olmayan sohbetler de ediyorlardı. O sohbetlerde Ardahan, Erzurum, Kars, Göle, Şenkaya hattında çok büyük Kürt kıyımları Ermeni komitesi tarafından yapıldığı konuşulduğunu ben büyüdükten sonra bize söylüyorlardı. Taner Akçam ya bunu dinlememiştir ya da kulak ardı etmiştir. Taner Akçam’ın ‘İlk gece hakkı Kürtler yaptı’ diyor, bazı Kürt aydınları da bu modaya kapılmışlar. Şimdi hiçbir zaman ve hiçbir yerde bir millet bunu yapmaz. ‘Kürtler bunu yaptı’ demek kadar yanlış bir şey olamaz. O zaman 1955 yılındaki 6-7 Eylül olaylarını kim yaptı peki?  Ayrıca o zamanlar sadece Kürtler değil, Çerkes çeteciler de çok vardı. Osmanlı onları tetikçi olarak kullandı. 

‘Çerkesler de vardı’ derken Hamidiye Alaylarının içinde mi?

Hamidiye Alayları sadece Kürtlerden ibaret değil. İçinde Gürcüler vardı, Lazlar vardı, Araplar vardı, Çerkesler vardı. Neden bunları atlıyorlar sorunu Kürtlerin üzerine atıyorlar. Bu aynı zamanda Kürtleri hem suçlu göstermek hem de bu Kürt meselesiyle çok ilgilidir.

Sanırım Miralay Cibranlı Halid Bey’in bu konuda söyledikleri vardı.

Evet, Azadi Hareketi’ndekiler kendi aralarında bunu konuşuyorlar. Cibranlı Halid Bey Osmanlıyı ifşa ediyor ve diyor ki, ‘İttihat ve Terakkiciler önce Ermenilerin işini bitirecekler sonra Kürtlerin işini bitirecekler.’ Tedbir alınmasını istiyor. Tırnak içerisinde söylüyorum. Osmanlı da ‘İti ite kırdıralım’ politikası vardı.  On binlerce Kürt Alevi’si de Ermenilerle birlikte tehcire maruz kaldı ve öldürüldü. İşin bu tarafını görmek istemiyorlar.

Başkan Mesud Barzani de kitabında Ermenileri koruduklarını yazıyor. Siz de denk geldiniz mi?

Evet, Kek Mesud kitabında bunu çok iyi anlatıyor. Diyor ki; babam rahmetli Mele Mistefa Barzani ile Amerika’da dolaşırken, birkaç kişinin peşimizden geldiğini gördük. Bunların Saddam’ın adamları olduğunu düşündük. Sonra yanımıza yaklaştılar bize dediler ki ‘Biz sizi tanıyoruz, siz Barzaniler sürgünde bizi çok korudunuz.’ Buyurun Ermeniler kendileri Kürtlerin onları koruduğunu söylemişler. Hatta KDP’nin özerklik programına bakın, bütün azınlıkların haklarını koruyacaklarını söylüyorlar. Bunların içerisinde Ermeniler de var. Genel olarak da Güney Kürdistan Kürtleri Ermenileri korumuşlar. 

Biraz önce bazı Kürt tarihçilerinin bu konuyla ilgili hataya düştüklerini söylediniz. Sizce Kürt tarihçiliği ne aşamadadır, yeterli midir değil midir, size göre eksikleri nelerdir?

Kürt tarihi yazımı belli bir aşamaya gelmiş sayılır. Aşağı yukarı 1900’lerden beri yazılıyor. Fakat Kürtler sürekli ezilen, yönetilen, yönlendirilen oldukları için kimlikleri ve tarihleri yok sayıldıkları için Kürtler ister istemez tepkisel olarak ‘Biz varız’ diyorlar ama bazen de ifrata kaçabiliyorlar. Ama bence Kürt tarihçiliğinin önemli ilerlemesi Kürdistan Bölgesi’nde oldu. Çünkü Baas döneminde Sovyetlere gidip orada üniversiteler okuyanların daha düzgün tarihçilik yaptıklarını düşünüyorum. Bir de Kızıl Kürdistan döneminde olmasa bile Ermenistan’daki Kürtlerin nispeten araştırmaya ve objektif olmaya gayret ettiğini düşünüyorum. Ama Türkiye’de Kürtlerin tarihi yazılımı halen problemlidir.  

Kimler mesela?

İsim vermesem daha iyi olur. Fakat buradaki tarih yazımı daha çok tepkiseldir. Çünkü en çok inkârı burada gördüler ve yüzlerce kitapta Kürtlerin olmadığı yazıldığı için var olma mücadelesi olmuştur. ‘Biz varız’ deniliyor. Benim de içeresinde yer aldığım DDKO (Devrimci Doğu Kültür Ocakları) dönemi hep budur. İsmail Beşikçi dönemi de hep bu olmuştur. Onlar diyor ‘Diliniz yok’ biz diyorduk ‘Dilimiz var.’ Buna benzer çok şey inkâr ediliyordu biz de ‘var’ diyorduk. Onun dışında çok fazla malzeme yoktu. Dolayısıyla tepkisel bir tarihtir. Ama belli tarihi aşama var. Biraz da post modern tarihçilik denilen tarih yazımı filan diyorlar ama doğru bulmuyorum onları.

O zaman buna bağlı olarak tarih bilincinin gelişmesi için Kürtlerin ilk etapta ne yapması gerekiyor?

Bu konuda Kürtlerin kurumlaşmaları gerekiyor. Her bir Kürt tarihçi birbirinden gizleyerek saklayarak yazıyor. İstişare yok, danışma yok. Gönüllü bir kurum olsa birisi bir şey yazdığında ‘Bunları bir gözden geçir’ dese daha iyi olur. 

Peki, sizce Ermeniler ile Kürtler arasında tam olarak ne yaşandı?

Kürtler ile Ermenilerin ilişkileri çok iyiydi. Tam komşuluk ilişkileri vardı. Aslında Serhad Kürtlerinin çoğu Erivan’dan gelmişler. 93 Harbi’nden önce Erivan bir eyalet idi. Savaştan sonra Kürtler bu tarafa geldiler. Ne zaman ki Ermeni komitacılığı ile İttihat Terakki’nin Türkçülüğü başladı o zaman problem doğdu. Çünkü Ermeni komitacılar ve Ermenistan’da kalmış olan Ermeni fedaileri ve milliyetçileri Ruslara sırtını dayayarak ‘Burası Ermenistan’dır burada etnik temizlik yapacağız sizi götüreceğiz’ dediler. Ben bu kıyımla ile ilgili bir sürü olay anlatabilirim. Üstelik kıyımı görenlerden birkaç kişiyi de canlı görmüşüm ve dinlemişim. Bu taraftan da Müslüman unsurlar diye Kürtleri, Çerkesleri, Lazları, Türkleri bir araya getirip Hamidiye Alaylarının ötesinde bu sefer hepsini silahlandırdılar. Bu tarafta devlet (Osmanlı) saldırttı, öbür taraftan Ruslar saldırttı. Ama Rusların Kürtleri ya da Müslümanları sistematik olarak imha etme, yok etme gibi bir programları olmamış. Çoğu zaman da hakkaniyet ölçüsünde Ermeni komitalarının Kürt köylerine yönelik saldırılarını engelliyordu. Ama bu tarafta öyle değil. Burada başta İttihat Terakkiciler bu plan çerçevesinde ya tehcir ediyordu ya da imha ediyordu. Devlet, Digor’daki çok sayıda Ezidi’yi de Müslüman Kürtlere sürdürdü. 

İttihat Terakkicilerin dışında Osmanlı devlet yönetiminin hepsi mi öyleydi? 

Sadece İttihat Terakkiciler değil, Abdülhamid de öyleydi. Onun siyaseti de öyleydi. Kırdırmaktı.

Peki İttihat ve Terakkiciler, Müslüman olmadıkları için mi Ermenileri öldürmek ve sürmek istiyorlardı?

Hayır, Ermenilerin zaten bir ulusal bilinci başladı. Fransız Devrimi’nde kalan bir ulusal bilinç gelişti Ermenilerde. Ayrıca Berlin Anlaşması’ndan sonra Ermenistan’ın kurulması kararı vardı. Dolayısıyla Osmanlının birkaç derdi vardı. Eğer Türkçülük yapılacaksa tek millet, tek devlet, tek bayrak gibi durumların bütün etnik gruplardan temizlenmesi gerekiyor. Ama sırasıyla olacaktı. Büyük devletlerin karşısında Osmanlı zayıflıyordu. Çünkü Yunanistan, Cezayir, Tunus ve birçok devleti kaybetmişti. Bu sefer de Ermenistan devletinin kuruluşu şu manaya geliyor: Bizim şu anda Kuzey Kürdistan’ın çoğu şehirlerini de içine alan Ermenistan ile birleştirerek şimdiki Ermenistan’la kurmak. Bu da toprak olarak Osmanlı’nın işine gelmiyordu. Bunlar bir devlet kurduklarında bu sefer Osmanlı’ya bir sürü problem çıkartacaklar. 

Peki, Hamidiye Alayları Ermenilere karşı savaştı mı?

Genel olarak Ermenilere karşı değil de Osmanlı ve ordusu kendi isteği doğrultusunda saldırttı. Hamidiye Alayları zaten başıboştu.

Said-i Kurdi’nin Ermenilere yaklaşımı nasıldı?

Bediüzzman Said-i Kurdi, Ermenilerin öldürülmemesi için bir fetva vermiş ‘Öldürülmeleri caiz değildir’ demiş. Muhtemelen Müslümanlık ve din adına ve aynı zamanda insanlık adına da bunu yapmıştır. Hatta bir Ermeni fedaisini Osmanlı ordusu alıp götürüp öldürmesin diye derede saklamış.

ABD Başkanı Joe Biden’ın Ermeni meselesini "soykırım" olarak tanımasının Türkiye açısından nasıl sonuçları olur sizce?

Başka ülkeler de bundan cesaret alıp ‘soykırım’ diyebilir. Amerika’daki Ermeniler oradaki mahkemelerde tazminat davası açabilirler. Tazminat bağlayıcı olduğu için Türkiye için büyük bir sıkışıklık olur diye düşünüyorum. ABD’nin genelinde bu kabul görmüştü sadece telaffuz edilmiyordu. Bu Türkiye’ye karşı bir baskı unsurudur. Ama Halk Bank olayı kadar da baskın değildir. Biden’ın soykırım açıklamasından ziyade Türkiye ile ilişkiler çok iyi değil. Ama her halükarda bunun üzerinden ABD Türkiye’den taviz koparmaya çalışabilir. Yani yola getirdikçe tavrını yumuşatacaktır. Sadece bir mesele konusunda değil birkaç meselede Türkiye’yi sıkıştırabilir.