Köprüden önceki son çıkış

Kurd24

İsrail ile Filistin arasındaki gerginliğin yeniden vukuu bulması kaçınılmaz olarak, büyük bir beklentiyle iktidara taşınan Biden’ın, Ortadoğu politikasının ilk krizinde başarısız olduğu algısını yarattı. Oysa ta Obama döneminde başlayan ve Trump’ın büyük bir kararlılıkla sürdürdüğü bölgeye dair politikanın temel düşüncesi İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki uzlaşmanın temel şartının Filistin sorununu çözmek olmadığı gerçeğine dairdir.

Abraham Anlaşmaları tam da bu minvalde İsrail ile Körfez Ülkeleri arasında bir normalleşme havası yarattı ve taraflar artık bölgeye daha az müdahil olacağı sinyalleri veren ABD’nin politikası gereği ortak düşman İran’a karşı kendi aralarındaki sorunları minimize etme yollarına girdiler. Bu, diğer taraftan Ortadoğu’daki yeni kamplaşmanın sınırlarını da belirlemiş oldu. Elbette Biden hala İsrail-Filistin meselesinde iki devletli çözüm önerisine sıkı sıkıya bağlı ama en azından Filistinliler için bu çözüme dair şartların önceki zirvelerde ortaya konan şartlardan daha geride olacağını kestirmek güç değil. Zira Filistin, Türkiye’nin hamasetçi yaygarasını saymazsak bu sefer masaya arkasında Arap dünyası veya İran’ın yok denecek kadar zayıf desteğiyle oturacaktır.

ABD’nin yeni dönem Ortadoğu politikasının diğer ayağı, yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran’ın Şii Hilali üzerindeki etkisinin kırılmasına dayanıyor ve bir süredir Bahreyn, Lübnan ya da Bağdat-Erbil ile Şam-Qamişlo hattında bunun izdüşümlerini görüyoruz. Önümüze açık bir şekilde konulan manzarada Suriye ve Irak’ta biraz geriye çekilen İran ile bunun karşılığında örneğin Kerkük’e yeniden dönecek olan ve Qamişlo’da İran’a yakın güçleri bölgeden süpüren Kürtler görüyoruz.

Yani aslında bölge için öngörülen politika tıkır tıkır işlemekte. Dahası, günlerdir Suriye ile Irak satıhlarında yürütülen diplomatik ziyaretler bu haftadan itibaren komşu ülkelere de sıçrayarak ve yeni dönemin ruhuna uygun zeminler oluşturulacaktır.

Haziran ayının ortasında Brüksel’de gerçekleştirilecek olan NATO Zirvesi’nde Biden ile Erdoğan’ın bir görüşme yapacağı biliniyor. Bu görüşmenin hangi konuları kapsayacağına dair Ankara-Washington hattında bir süredir yürütülen diplomasi trafiğine, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ın birkaç gün sonra Ankara’ya düzenleyeceği ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla da görüşeceği ziyaret son noktayı koyacak. Uzun süredir istikrarsız bir ilişkiler dönemi geçiren Ankara, Washington ile stratejik ortaklığına yeniden dönebilmek için bazı adımlar atmak zorunda. Bu dönemde hükümetin kabinede bazı değişikliklere gitmesi veya en azından bugünlerin moda deyimiyle devletin birazcık da olsa bağırsaklarını temizleyeceğine dair bir algı yaratması beklenmelidir. (Bu meyanda Sedat Peker’in gündeme bomba gibi düşen videolarının, Türkiye’de bir iç temizlik isteyen NATO’nun bir operasyonu olması ihtimali üzerinde düşünmek gerekir).

Bu ayın başında Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk başkanlığındaki üst düzey ABD’li bir heyet Erbil’deydi. Görüşmeler sıcak bir havada geçti ve Kürt tarafının 2017’deki Referandum sonrası sarsılan ilişkilerini yeniden tesisine yönelik önemli adımlar için kapı aralanmış oldu. Ardından, önümüzdeki günlerde Tunus’a gidecek olan ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Joey Hood başkanlığındaki başka bir heyet önce Erbil’i ardından Rojava’yı ziyaret etti ve Kürtlerin lehine güçlü mesajlar verdi. Wendy Sherman’ın Türkiye’yi ziyaret edeceği önümüzdeki günlerde Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise mesaisini İsrail, Filistin, Ürdün ve Mısır’da geçirecek ve aynı günlerde Irak ile Kürdistan ise ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Kenneth McKenzie’yi ağırlayacak.

Bu toplam trafiğin temelinde elbette bir süredir durulmuş gibi görünen ABD-Çin arasındaki yeni dalga savaşa hazırlık var. ABD, Pasifik krizinin tekrar başlayacağı dönemin hemen öncesinde Ortadoğu’yu hiç değilse bir süreliğine stabil hale getirmek zorunda. Bu zorundalığın görünen ayakları her iki parçada Kürdistan’ın birlik meselesi, cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanan İran’ın yumuşatılması, İsrail-Filistin meselesinde geçici çözüm ve uzun zamandır Türkiye’de askıya alınmış demokratik yaşamın yeniden tesisi.

İşte Başkan Neçirvan Barzani’nin Fransa ziyaretinin hemen sonrasında parti başkanlarıyla başlayan görüşmeler ve bunun neticesinde başkent Erbil'de Kürdistan Üniversitesi tarafından düzenlenen ve tüm parti liderlerinin iştirak ederek ortak bir zemin üzerine tartıştıkları Anayasa ve Birlik Konferansı da tam olarak bu arka plan üzerinden gerçekleşti.

Köprüden önceki son çıkışı anımsatan bu dönem, Kürtler için bir fırsat ayrıcalığı yaratabileceği gibi doğru değerlendirilmediğinde de bir diplomatik felakete yol açabilir. Peki, Kürtler bu sefer ne yapacak?

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir