Şentop: Kendimiz için istediğimiz her şeyi başkaları için de isteyebilmeliyiz

Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Diyarbakır'a gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, "Dicle Üniversitesi (DÜ) 2021-2022 Akademik Yıl Açılışı" törenine katıldı.
Mustafa Şentop
Mustafa Şentop

HABER MERKEZİ

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Herkesin kabul edebileceği bir anayasa yapmak için aslında tek bir ilkeye riayet etmemiz yeterli. Kendimiz için istediğimiz şeyi herkes için, başkaları için de isteyebilmeliyiz. Eğer bunu yapabilirsek anayasa yaparız” dedi.

Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Diyarbakır'a gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, "Dicle Üniversitesi (DÜ) 2021-2022 Akademik Yıl Açılışı" törenine katıldı.

Diyarbakır'ı daha önce de ziyaret ettiğini, kentin kültür ve medeniyet şehri olduğunu vurgulayan Şentop, "Diyarbakır'ın en güzel yanlarından biri de insanı. Diyarbakırlıların mertliği, misafirperverliği, zararına olacağını bilse dahi fikrini ifade etme hususundaki kararlılığını ve karmaşık meseleleri birkaç kelamıyla özetleyen pratik zekasını takdir etmemek mümkün değil. Diyarbakır'ın politik bilincinin, hassasiyetinin yüksek oluşu da zannederim ki bu hususiyetlerinden kaynaklanmakta. Bu yüzden bazı fikirlerimi paylaşmak için Diyarbakır'ın en güzel yerlerden biri olduğunu ifade etmek isterim" şeklinde konuştu.

'İSTANBUL VE DİYARBAKIR'IN KADERİ BİR VE ORTAKTIR'

"Bazen saatler, haftalar, aylar, yıllar birbiriyle aynı değildir. Tarihin akışının hızlandığı dönemler vardır. Biz de o dönemlerden geçiyoruz. Dünyanın yeniden şekilleneceği bir dönemin başındayız. Dünyada ne zaman büyük bir dönüşüm yaşansa bunu en doğrudan hisseden bölge Mezopotamya, Anadolu, Türkiye'dir" ifadelerini kullanan Şentop, bu sancılardan birinin 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi olduğunu belirtti.

Türkiye'de düşünceyi ifade hürriyeti olduğuna işaret eden Şentop, şunları kaydetti:

"Düşünceyi ifade hürriyeti, doğru düşünceleri ifade hürriyeti değildir. Saçma, yalan, yanlış, ne olursa hepsini ifade etmek bu hürriyet kapsamındadır. Anayasa Mahkemesi'nin kararı farklı bir şey. Bu karar, bu ifade hürriyeti kapsamında bir şey değil. Bu karar tamamen Anayasa'yı çarpık yorumlamak ve bir maksat istikametinde yorumlamaktı. Yazılı metin var, ona rağmen farklı bir yorum, sonuç çıkabiliyor. Anayasa tartışmalarını sona erdirmek esasen siyaseti, kamu hukukunu, o tarih akış içerisindeki teamüller, örfler içerisinde şekillendirmekle mümkün. Tarihimize, siyasi ve kamu hukuku geleneklerimize uygun, mutabık, milletin de kabul ettiği bir anayasa yapıldığı takdirde Türkiye'nin anayasa tartışmaları sona erecektir. Herkesin kabul edebileceği bir anayasa yapmak için aslında tek bir ilkeye riayet etmemiz yeterli. Kendimiz için istediğimiz şeyi herkes için, başkaları için de isteyebilmeliyiz. Eğer bunu yapabilirsek anayasa yaparız, belki yazmaya da gerek görmeyebiliriz o zaman İngiltere'de olduğu gibi."

YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI

Dünyaya bakıldığında her ülkenin sık sık anayasa yazıp, anayasa değiştirdiğini veya anayasayı sık sık tartıştığını görmediklerini dile getiren Şentop, Türkiye'de yine anayasanın tartışıldığını bildirdi. Şentop, "Yeni bir anayasa yapalım diye tartışıyoruz. Bu yeni bir tartışma da değil. 1982'de şu an ki anayasa yürürlüğe girmiş, o tarihten beri o anayasa tartışılıyor. Bu bakımdan belki 'anayasa- devlet' ve 'anayasa- siyaset' ilişkisi bağlamında ikiye ayırabiliriz dünyadaki ülkeleri, anlayışları. Bunlardan biri anayasayla devlet ve siyaset arasında sıkıntı olmayan sık sık anayasa tartışmaları yaşanmayan anayasal düzeni sistemi yerleşmiş oturmuş ülkeler. Bunun belki en sembolik örneği İngiltere. İngiltere'de malum yazılı anayasa yok, anayasayı yazmaya bile gerek görmemişler. Çünkü anayasal düzen kadar yerleşmiş, oturmuş bir düzen" dedi.

HÜKÜMET SİSTEMİNDEKİ DEĞİŞİKLİK

Şentop, sürücü eğitimi verilen otomobillere işaret ederek bu araçların sağ tarafında oturan kişinin de aracı kumanda etmesini sağlayan mekanizmaları olduğunu aktardı. 1960 sonrası Türkiye'de kurulan anayasal sistemin de aynı o sürücü eğitimi verilen araçlar gibi olduğuna işaret eden Şentop, bunun siyaset tarafından 1965'te yavaş yavaş anlaşılmaya başlandığını bildirdi. Şentop, şöyle konuştu:

"Seçimi kazandınız, başbakan oldunuz, sol tarafa oturuyorsunuz. Basıyorsunuz gaza, gidiyorsunuz ama birden araba duruyor veya yavaşlıyor. Sağdaki adam frene basıyor, ya da gaza basıyor. Şimdi bu sağdaki adam çok önemli. İşte bizim vesayet sistemi dediğimiz şey sağdaki adam. Demokratik oligarşi, yüksek yargı, askeri bürokrasi, yüksek bürokrasi, işte sivil bürokrasi sağdaki adam. Onun için Türkiye'de bir sola oturmaya çalışan, yani gerçek manada şoför, ehliyet alıp aracı kullanmak isteyenler var ki bunlar siyaset yapanlar, bir de bu aracı, sağdaki adam yönetiyor. Onun için solu boş ver, sağ tarafa oturalım diye Türkiye'de çalışanlar var 1960'tan beri. İşte Fetullahçı Terör Örgütü de o sağ tarafa oturmayı hedefleyenlerdendi. 2002'den itibaren bu sağdaki adamla Sayın Cumhurbaşkanımız sorun yaşadı. Daha sonra daha ileriye gidildi ve bu sağda oturan adam aracın kapısı açılarak aşağı atıldı. Siyasetin güç kazanması, alanının genişlemesi suretiyle oldu. Fakat yeterli değildi. Niye? Sağda o mekanizma olduğu sürece onu atıyorsun, başkası gelip oturmak isteyecek, gözü orada onların. İşte FETÖ'nün gözü oradaydı. O zaman sağ taraftaki o mekanizmayı söktüğümüz zaman sağda oturmak için de kimsenin özel bir çalışma, örgütlenme, darbe yapmasına gerek kalmaz. İşte o sebeple yaptığımız çalışmalar neticesinde bu hükümet sisteminin değişikliğini bunun formülü olarak gördük."

"Tek adam" tartışmalarına değinen Şentop, "Geçenlerde, 'Tek adama falan itiraz ediyorsunuz da bütün sistemlerde tek adam vardır.' dedim. Tek adam dediğimiz nihai, son kararı veren bir kişi vardır. Tek adam dediğimiz, bu tek kişi veya tek insan diyelim, vardır. Daha fazla olmasını istiyorsanız kaç adam var aklınızda? Yani memleketi kaç kişi yönetmeli sizce? Hep beraber, kolektif böyle bir şey mi olmalı diye söylemiştim. Kendisinin talimatıyla bir milletvekilinin görevinden istifa ettiğini açıkladığı günden bir gün sonra bir genel başkan, benim bu sözümden hareketle, 'Dalga geçiyor bizimle.' gibi bir laf etti. Senin talimatınla hareket etmiş, sen bir kurul, heyet değilsin, tek kişisin işte. Tek kişinin talimatıyla biri partiden istifa ediyor döneminde. Bir genel başkan da demişti ki, 'Falan televizyona çıkmayı yasaklıyorum. Çıkan adamı partide tutmam.' E tek adam işte. Yani kararı o veriyor. Yanlış mı? Sonuçta bir kararı tabii ki tek kişinin vermesi lazım. Parlamenter sistemde de böyle. Nihayetinde sayı fazla gibi gözüküyor ama bakanlar falan var ama kararı veren esasen başbakandır."

"Yeni Anayasa'ya ihtiyaç var mı, var tabii ki. Şüphesiz ama esasen tabiri caizse işin ruhu çözülmüş oldu. 1960'la başlayan, darbeyle başlayan paradigma benim kanaatime göre fiilen 15 Temmuz'da, resmen ve hukuken de 16 Nisan 2017 referandumuyla, bu anayasa değişikliğiyle sona ermiştir. 1960'tan başlayan bir parantez, vesayet sistemi ortadan kalkmıştır. Tabii Türkiye'nin başka sorunları da var. Bunları konuşmamız, anayasa bağlamında tartışmamız lazım. Siyaset tartışmalarında seviye yükselten bir şeydir, anayasa tartışmaları. Anayasa üzerinden tartışmak, siyasi tartışma yapmak seviyeyi yükselten bir husus" ifadelerini kullanan Şentop, bu bakımdan anayasa tartışmalarını sadece tartışma bile olsa faydalı olduğu kanaatinde olduğunu kaydetti.