Devletiniz yoksa mezarlıklarınızı bile koruyamazsınız

İsmail Beşikçi
İsmail Beşikçi
İsmail Beşikçi

Sosyolog ve yazar İsmail Beşikçi, Kürtlerin mutlak surette devlet sahibi olması gerektiğini, aksi takdirde asgari düzeyde bile kendilerini koruyamayacağını söyledi.

KDP’nin Irak seçimlerindeki başarısını çok değerli bulduğunu belirten Beşikçi, Kürtlerin Bağdat’la olan sorunlarını çözmede daha çok istekli olması gerektiğini ifade etti.

2017’de yapılan Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’nun Kürtler için bu bir tapu olduğu vurgulayan Beşikçi, “Referandumun yapılması gerekiyordu ve yapıldı” dedi.

“Bana kalırsa Kürtler bu bölünmenin, parçalanmanın ve paylaşılmanın bilincinde değildir” diyen İsmail Beşikçi, Kürtlerde ulus bilincinin yeteri kadar gelişmediğini ifade etti.

İsmail Beşikçi, K24’ün sorularını yanıtladı.

Konulara başlamadan önce bir soru sormak istiyorum. Halkımız Beşikçi ismini duyunca çok seviniyor, sizi seviyorlar. Siz Erbil’e geldiğinizde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Ben 2013’ten beri Kürdistan’a çok geldim. Bugün de yine Kürdistan’dayım. Bundan dolayı Kürdistan’a geldiğim ve sizlerle konuştuğum için çok büyük mutluluk duyuyorum.

Geçtiğimiz ay Irak seçimleri gerçekleşti. Irak seçimlerinin ardından Bağdat’la (Erbil arasında) sorunlar çözülür mü? Ya da şöyle soralım: Başkan Barzani, “Bizim Irak’la sorunumuz gerçek ortaklıktır” diyor. Size göre gerçek ortaklık sağlanabilir mi?

Kurdistan24’ü her gün ilgiyle, dikkatle izliyorum. Bu bakımdan beni Kurdistan24’e davet ettiğiniz için teşekkür ediyorum. 10 Ekim seçimlerinden önce Irak hükümetinin seçim yasasıyla ilgili bazı değişiklikler söz konusu oldu. Bu değişikliklerde Kürtlerin oyunun azaltılması ya da sandığa yansıyan oyların küçültülmesi amacı vardı. Bunun yanında Süleymaniye’de, Halepçe’de Kürdistan Demokrat Partisi bürolarına saldırılar oldu. Bunun yanında PKK, Şengal’de KDP adaylarının propaganda yapmasına engel oldu. Yine Şengal, Süleymaniye ve Halepçe’de Kürtlerin sandığa gitmemesi için bazı girişimler söz konusu oldu. Bu engellemelere rağmen 10 Ekim seçimlerinde KDP çok büyük bir başarı gösterdi. Bunu çok değerli buluyorum.

Sonuçta Kürdistan Bölgesi ile Irak arasında sorunlar var. Bu seçimden sonra sorunlar çözülebilir mi? Ortaklık gerçekleşebilir mi?

Şöyle söylenebilir: Hewlêr hükümetiyle Bağdat hükümeti arasında çok önemli çelişkiler ve anlaşmazlıklar var. Bu, günümüzle ilgili değil. Çoktandır gelen anlaşmazlıklar ve çelişkiler söz konusu. Ama Irak, Türkiye, İran, Suriye ve hatta Amerika da bu çelişkilerin çözülmesini istemiyor. Bunları dile getirmek önemlidir. Türkiye, Irak, Suriye ve İran istemeyebilir ama Kürtlerin bunu istemesi gerekir. Bu çelişkilerin çözülmesini ilk önce Kürtlerin istemesi gerekir ve çok yoğun bir şekilde bu çelişkilerin çözülmesi için çaba sarf etmesi gerekir. Bunun için Kürtlerin birlikte hareket etmesi önemlidir. Bu tabi söylenmesi kadar kolay değildir, Kürtler arasında geçmişten gelen birtakım çelişkiler, çatışmalar var. Örneğin 16 Ekim 2017. Buna rağmen Kürtlerin birlikte hareket etmeleri önemlidir, birlik oluşturmaya çalışmaları önemlidir. Kürtlerin bu anlaşmazlıkları giderme konusunda çaba sarf etmeleri gerekir. Kürtler istemelidir.

16 Ekim’de Kerkük’te yapılan ihanetten söz ettiniz. Başkan Barzani’nin referandum için nasıl çaba gösterdiğini ve bir partide yer alan bazılarının nasıl ihanet ettiğini gördük. Böyle şeyler neden oluyor? Ve Kürtler arasında neden birlik olmuyor?

Referandum çok önemliydi ve böyle bir referandumun yapılması gerekiyordu. Başkan Barzani 7 Haziran 2017’de 25 Eylül’de referandum yapılacağı şeklinde bir açıklama yaptı. Bundan sona Batılı ülkeler, Amerika arka arkaya yaptıkları açıklamada referandumun sırası olmadığını söylediler. “Şu sıralarda referanduma gerek yoktur” dediler. Kanımca İran’ın, Türkiye’nin, Amerika’nın ve Avrupa devletlerinin istememesine rağmen Kürtlerin referandum yapması çok önemliydi. 25 Eylül’de yüzde 92 oranında ‘Evet’ oyu çıkması Kürt halkının iradesini gösteren bir sonuçtur. Kürtler bu sonucu her zaman ileri sürebilirler. Kürtler için bu bir tapudur. Referandumun yapılması gerekiyordu ve yapıldı.

Kürt sorunu çok büyük bir sorundur. 1920’lerde Kürtlerin, Kürdistan’ın bölünmesi, paylaşılması ve parçalanması çok ağır bir durumdur. Bu, bir insanın iskeletinin parçalanması gibidir. Bir insanın beyninin dağılması gibidir. Kürtleri Ortadoğu’da 50 milyonun üzerinde bir nüfusa sahiptir ama Kürtlerin bu nüfusa oranla kazanımı söz konusu değildir. Tabii biz Kürdistan Bölgesi’nin çok önemli bir otonomi olduğunu söylüyoruz fakat Kürtlerin Ortadoğu’da Türkler, Araplar ve Farslar karşısındaki konumu çok olumsuzdur. Çok ağır bir durumdur. Kürtlerin bu bölünmenin, parçalanmanın ve paylaşılmanın bilincinde olması gerekir. Kürtlerin 50 milyonun üzerinde nüfusu olmasına rağmen BM, AB gibi kurumlarda ve İslam Konferansı’nda bir temsilcisi yoktur.  Örneğin Basra Körfezi’nde Kuveyt, Katar, Bahreyn, BAE’nin nüfusları 1 milyon bile değildir. Devlet önemlidir, eğer devletiniz yoksa bir müze bile kuramazsınız, devletiniz yoksa mezarlıklarınızı bile koruyamazsınız. 18. yüzyılda Hegel şöyle söylüyor: “Uygarlıkları devletler yaratır. Eğer devletiniz yoksa uygarlık yaratamazsınız.” Ayrıca Yahudi Filozof Theodor Herzl 1890’larda Almanya’da, Fransa’da İspanya’da ve Amerika’da Yahudi zenginlerini ziyaret ediyor. O ziyaretlerde Yahudi zenginlerine şunu söylüyor: “Eğer devletiniz yoksa zenginliğinizin hiçbir değeri yoktur.” O bakımdan devlete sahip olmak önemlidir.

Referandum gibi başka bir önemli konu da anayasa. 1992’den beri partilerimiz ve halkımız anayasa için çaba harcıyor. Şu ana kadar Kürdistan Bölgesi’nin bir anayasası yok. Şimdilerde anayasa için çalışmalara başlandı. Kürdistan Bölgesi içerisindeki partilere bu konuda neler söylemek istersiniz?

2005 tarihli Irak Anayasası üzerinde durmak daha önemli. Örneğin 2005’te Irak Anayasası’nda 140. Madde var. Bu, Kürdistan’dan koparılan alanlarla ilgilidir. Kürdistan’dan koparılan alanlarla ilgili referandum yapılacak, bu referandum sonunda Kürt nüfusu daha çoksa bu bölgeler Kürdistan Bölgesi Yönetimi’ne katılacak. Arap fazlaysa Bağdat’a katılacak. Ancak bu gerçekleşemiyor. Irak hükümeti bu referandumu gerçekleştiremiyor. Bu da daha eski bir sorundur. 1970’lerde Mele Mustafa Barzani ile Saddam Hüseyin arasında yapılan anlaşmada da bu önemli bir konuydu, yani o anlaşmanın önemli bir maddesiydi. Şunu söylüyordu: “Böyle bir referandum sonunda bölgede nüfusuna göre Bağdat hükümetine ya da Kürdistan Bölgesi’ne katılacak.” O zamandan beri bu yapılamadı. Neden yapılamadı? Çünkü Türkiye, İran ve Irak istemiyordu. Bunun için yapılamadı. Ama Kürtlerin ısrarla bunu istemesi ve savunması gerekir. O anlamda Kürtler arasında birlik oluşturmaya çalışmak önemlidir.

Şengal konusu da var. Orada PKK var. Türkiye zaman zaman PKK noktalarını vurup, oradaki ormanları yakıyor, ağaçları kesiyor, köyler boşaltılarak köylüler başka yere sevk ediliyor. PKK orada ne yapıyor? PKK’nin orada olması gerekiyor mu?

Elbette PKK’nin tutumu yanlıştır. Haşdi Şabi’yle ilişki geliştirmek yanlıştır. Haşdi Şabi Kürtlüğe, Kürdistan’a karşı bir kurumdur. PKK gibi bir Kürt kurumunun Haşdi Şabi’yle ilişki geliştirmemesi gerekir.

Kürdistan Bölgesi’nin dışına çıkarsak, bölgede çok sıcak gelişmeler var. Sizce bölgede neler oluyor ve bu gelişmeler karşısında Kürtlerin ne yapması/yapmaması gerekiyor?

Kürtlerin bu konuda birlik kurmak için çalışmalar yapması gerekiyor. Kürtlerin bunu ısrarla istemesi gerekir. 1920’lerde Kürdistan’ın bölünüp parçalandığını söylüyoruz. Bugün Kürt aydınları İngiliz diplomatlarıyla Fransız diplomatlarıyla görüşüyor. O görüşmeler sırasında “1920’lerde Kürdistan’a ve Kürtlere çok haksızlık yaptınız” diyorlar. O diplomatlar özel konuşmalarında “Evet Kürdistan’a çok haksızlıklar oldu” diyerek, bunu kabul ediyorlar. Ama resmi toplantılarında bu haksızlıkları düzeltmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Kürtlerin bunu özellikle istemesi gerekiyor.

Kürtler neden birlik olamıyor ve Kürtler bu aşamada uluslaşabilmiş mi?

1920’lerde Milletler Cemiyeti döneminde Kürtlere büyük haksızlıklar yapıldı. 1920’lerde Sovyetler Birliği’nde Lenin, Stalin ve Troçki ulusların kendi geleceğini tayin hakkında çok yoğun tartışmalar yapıyordu. Bu ilkenin yaşama geçmesi için önemli çalışmalar yapılıyordu. ABD’de de Başkan Wilson aynı konuda çalışıyordu. Böyle uluslararaları ilişkiler döneminde Kürdistan’ın bölündüğünü, parçalandığını, paylaşıldığını görüyoruz. Bu, Kürtler için çok ağır bir durumdur. Bana kalırsa Kürtler bu bölünmenin, parçalanmanın ve paylaşılmanın bilincinde değildir. Kürtler bunun bilincinde oldukları zaman bir araya gelmeleri, birlik olmaya çalışmaları çok daha kolay olur.

Kürt partileri için neler söyleyebilirsiniz?

Kürt partilerinin 1920’lerde Kürtlere yapılan bu haksızlıkların bilincinde olmaları gerekir. 1920’lerin tarihsel bakımdan iyice değerlendirilmesi gerekir. Örneğin Lozan’da en önemli konu Kürdistan’dı ama Kürt temsilcisi yoktu. Özellikle Kürt temsilcisinin olmaması isteniyordu. O tarihlerde Kürdistan’ın güneyinde Şêx Mahmud Berzenci temsilcilerini gönderdi ama İngiliz, Fransız ve Türk yöneticiler, o temsilcilerin Lozan’a ulaşmasına engel oldular. Bölünme, parçalanma ve paylaşılma olmuş, Kürdistan bölündüğü halde temsilcilerin oraya gitmesine engel olunmuş. Kürtler bunun bilincine vardıkları zaman birlik oluşturmaları kolaydır.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? Bu arada son zamanlarda ne ile meşgulsünüz?

Kürtlerde milli bilinç, ulus bilinci çok eksiktir. Kürtlerde vatan bilinci yoktur. Ama 1961’den itibaren böyle savaşlar var, daha öncesinde de vardı. Bu savaşlar Kürtlerde bir ulus bilinci yaratamamış. Vatan bilinci yaratamamış. Örneğin Başûr’dan Kuzey Kürdistan’a halkımız geliyor, tatillerini değerlendiriyor. Mersin gibi yerde, Ege’de değerlendiriyor. Ama örneğin Van’a gitmiyor, Bingöl’e gitmiyor, Diyarbakır’a, Ağrı’ya gitmiyor. Mersin’e, Karadeniz’e gidiyor. Karadeniz sahillerine giderek orada çok para harcıyor. Bu, vatan bilincinin eksikliğiyle ilgili. Karadeniz sahillerinde Kürtleri seven mi var? Bilakis Kürtlere karşı bir tutum var. Mersin’de Kurban Bayramı döneminde Hewlêr’den bir aile çok kötü bir durumla karşılaştı. “Siz Arap mısınız Kürt müsünüz?” diye soruyorlar. “Biz Kürt’üz” diyenler çok ağır durumlarla karşılaşıyor. Buna rağmen Başûr’dan gelen halk neden hala oraya gidiyor? Onları orada seven yok ki. Örneğin İzmir’de Halkların Demokratik Partisi’nin sekreteri büroda katledildi. Konya’da bir Kürt aileden 7 kişi katledildi. Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin Kürt bilincinin, vatan bilincinin yaratılması konusunda çok yoğun çabası olmalı, eğitim programlarını buna göre ayarlamalıdır. Bu önemlidir. Kürtlerde bu kadar savaşa ve bu kadar büyük bedellere rağmen bir ulus bilinci yaratılamamış. Vatan bilinci yaratılamamış. Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin eğitim programlarında bunları geliştirici dersleri olmalıdır.