Tahir Elçi Diyarbakır’da vurulduğu yerde anıldı

Öldürülmesinin üzerinden 6 yıl geçen avukat Tahir Elçi, vurulduğu yerde anıldı.
Foto: Cesim İlhan
Foto: Cesim İlhan

DİYARBAKIR (K24)

28 Kasım 2015 günü Sur ilçesindeki Dört Ayaklı Minare önünde öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi cinayetinin üzerinden 6 yıl geçti.

Saat 10.15’te bir araya gelen çok sayıda STK temsilcisiyle birlikte Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bölge baro başkanları ve avukatlar, Kürtçe ve Türkçe “Seni unutmayacağız” yazılı pankart eşliğinde Dört Ayaklı Minare’ye doğru yürüyüş yaptı.

elc

AV. NAHİT EREN: TAHİR ELÇİ KÜRDİSTAN’IN EN KIYMETLİLERİNDENDİ

Dört ayaklı minare önünde açıklama yapan Diyarbakır Baro Başkanı Av. Nahit Eren, “Diyarbakır Barosu’nun ebedi başkanı Tahir Elçi, bundan tam 6 yıl önce şu anda bulunduğumuz noktada, bu kadim kentin baro başkanı olmasının sorumluluğu ile tarihi ve kültürel mirasımızı korumaya, barışı savunan bir insan hakları savunucusu olmanın gerekliliği ile savaşa, operasyona ve çatışmaya karşı sesini duyurmaya çalıştığı esnada onlarca kameranın önünde aramızdan alındı, katledildi” ifadelerini kullandı.

“Tahir Elçi’nin katledildiği 28 Kasım 2015 tarihi, aynı zamanda Türkiye’nin demokrasiden ve barıştan uzaklaştığı bir sürecin miladı olmuştur” diyen Eren, şunları vurguladı:

“Bu tarihi alanda başlayan çatışmalar o günden itibaren yükselerek ve yıkıcılığı artarak devam etmiştir. İnsan hakları ihlallerinde dramatik bir yükseliş görülmüş, hükümetin demokratik değer ve taleplere sırtını dönerek, Kürt meselesinde güvenlikçi politikalara dönmesiyle bugüne kadar uzanan bir OHAL atmosferi yaşanmıştır. Karanlık bir dönemin başlangıcı olan bu cinayetin üzerinden 6 yıl geçmiş olmasına rağmen faillerin ortaya çıkarılmasına dair bir istek ve irade ortaya konulmamış; Elçi ailesinin, hukuk camiasının ve toplumun adalet duygusu maalesef tatmin edilememiştir.”

2

Nahit Eren, “İlk andan itibaren yargı makamlarının isteksiz tutumları, yapılmayan olay yeri incelemesi, kaybettirilen kamera kayıtları gibi birçok skandal gelişme, bu cinayetin aydınlatılmasını istemeyen bir iradenin varlığını açığa çıkarmıştır. Diyarbakır Barosu ve Elçi Ailesinin avukatlarının ısrarı neticesinde, cinayetin üstünden dört buçuk yıl geçtikten sonra bir iddianame hazırlanmış, üç polis memuru ve bir örgüt mensubu hakkında kamu davası açılabilmiştir” şeklinde konuştu.

“Tahir Elçi cinayeti alelade bir cinayet değil, bu dava da sıradan bir dava değildir” ifadelerini kullanan Av. Nahit Eren, şunları kaydetti:

“Tahir Elçi Kürdistan’ın en kıymetlilerinden biri olarak, bir siyasi cinayete kurban gitmiştir. Diyarbakır Barosu olarak bu siyasi cinayetin aydınlatılmasının güçlü bir siyasi irade ile mümkün olacağını ilk günden beri söylüyoruz. Nitekim dönemin Başbakanı olarak siyasi sorumluluğun muhatabı olan Ahmet Davutoğlu, cinayetten 5 yıl sonra cinayetin yaşandığı bu kentte yaptığı açıklamada; bu cinayetin “siyasi bir suikast” olduğunu söyleyerek bizleri bir kez daha doğrulamıştır. Dönemin başbakanının bu açıklamaları soruşturmanın seyrine yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu davanın, siyasi ağırlığına ve Tahir Elçi’nin isminin hatırasına yaraşır bir şekilde sürdürülmesi siyaset ve yargı kurumunun boynunun borcudur.”

elci

TÜRKAN ELÇİ: ADALETİ DİRİLTMEK DE HUKUKU UYGULAYANLARIN YEGANE GÖREVİDİR

Alanda konuşma yapan Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi de, "Bugün yine adalet çıkmazındayız. Karşımızda beton duvar” diyerek, şunları dile getirdi:

“Dünyanın boşluğuna bağırır gibi adaletin sağır kulağına 6 yıldır bağırıyoruz. Bizi duyan kim. Huzurumuzu nihayetlendiren, barışın hayalini kurmanın bile nafile bir hayal olduğunu, bizden çok uzaklarda bir yerde olduğunu duyuran kurşun sesi hala kulaklarımızda. Ayaklarının altında öldüğümüz, ayaklarının altına her sonbahar geldiğimiz bu minare her gün tanrının büyüklüğünü kime seslenir. Çeşmesinden kan akan şadırvanlı avluda duaların kabulüne kim heveslenir, durmadan akan kızıl çeşmenin şırıltısıdır karanlık gecelerimizi uzatan.”

“Bilinsin ki dirliğimize huzurumuza kardeşliğimize umutlarımıza karanlık ellerin sıktığı kurşunların enkazı altında kalan sadece etimiz, kemiğimiz, çocukluğumuz, geçmişimiz toplumsal hafızamız değil, aynı zamanda adaletin kendisidir” diyen Türkan Elçi, “Adaleti diriltmek de hukuku uygulayanların yegane görevidir. Hukukun uygulayıcıları olan yargıçların hiçbir etki altında kalmadan yerde masumca yatan bir vatandaşın hesabını sormak gibi bir zorunluluklarının olduğu bugün yine hatırlanmalıdır” şeklinde konuştu.

“BİZE NE KALIR?”

Elçi konuşmasında şunları ifade etti:

“Makamlarını, mevkilerini hukukun kudretiyle muhkemleştirenler bunu iyi bilmelidirler ki viraneye dönmüş tarumar bahçemizde onlardan adalet istemek ne ricamızdır ne de onların adalet tesis etmesi bize bir lütuftur. Bunu onlardan talep etmek ve beklenti içinde olmak , bizim en doğal vatandaşlık hakkımızdır. Bilinsin ki umut, güven, huzur içinde yaşayacağımız bir ülkenin hayali, küstürülen şehirlerle barışmanın yollarından biri de bu sokaktan geçer. Hangi etnik kökenden, hangi dilden, hangi dinden olduğuna bakmaksızın insanı insan olmasından dolayı kucaklayan bir hukuk adamının kanıyla lekelenen bu sokağın kirinden, ölümün ufunetinden kurtulması sağlanmadıkça, katiller  hak ettikleri cezalarla cezalandırılmadıkça  vicdanını yitirmiş,  vebal yüklü, yarınların kavgasına gebe bir ülkeden başka bize ne kalır.”

“Bilinsin ki her sarı sonbahar bağrına al karanfil bırakılan kara taşlar bile isyanla dillenir” diyen Turkan Elçi, “Mülkümün temeli adalettir diyen bir mülk, adalet tesis etmede acı içinde kalacaksa bu mülk nasıl güçlenir. Bu kutsal avluda adalet yüceliğiyle tecelli edilmeyecekse iktidarlar kendi avlusunda nazarımızda müntehirdir. Müntehir ki kendi eliyle kendini yok edendir” şeklinde konuştu.

elçi

“ADALET DİYE HAYKIRIYORUZ”

Türkan Elçi, şunları vurguladı:

Yaşama hevesi ve ölüm korkusu arasında gelip giden can yakan cendereden kurtulmak ve bu çıkmazdan çıkmak için hepimizin bir arada yürüyeceği yollar olmalı.  Bugün yine burada 6 yıl geçmiş olsa da bir ölünün sesini duya duya ‘Silah, çatışma, operasyon ve savaş istemiyoruz’ sözlerini tekrarlıyor, şiddetin her türlüsünü tarafına bakmaksızın elimizin tersiyle itiyor, kul eliyle gelen ölümün karşısında duruyor, bize bırakılan mirasa sahip çıkıyoruz. Devralınan bu mirasın güçlenmesi için bir kez daha adalet adalet adalet diye haykırıyoruz.”

Çatışmaların henüz başlangıcında Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki tarihi yapılara zarar gelmemesi çağrısında bulunan Tahir Elçi, ensesinden vurularak öldürülmüştü.

Elçi’nin öldürülmesiyle ilgili 4,5 yıl süren soruşturma sonucunda M.S, F.T. ile S.T. isimli 3 polis ile PKK’li Uğur Yakışır hakkında Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava, cinayetin işlenmesinden yaklaşık 5 yıl sonra başlayabildi.

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin 3’ü polis 4 kişi hakkında açılanan davada tanıkların dinlendiği 3. duruşma, 14 Temmuz’da Diyarbakır 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmüştü.

DAVA 12 OCAK 2022'DE GÖRÜLECEK

Mahkeme, TÜBİTAK’a müzekkere yazılarak silinen kamera kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına katılan vekillerinin talep ettiği dijital kayıtların yurt dışında incelenmesine, olay anında görevli tüm polislerin isim listesinin istenmesine karar vermişti.

Görevli bazı polis memurlarının telefon kayıtlarının celbinin reddine hükmedilmişti.

Olayla ilgili İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerince düzenlenen raporun celbine karar vermişti.

elc

TAHİR ELÇİ’NİN ÖLÜMÜ

Tahir Elçi, 28 Kasım 2015'te Sur semtindeki 16'ncı yüzyıldan kalma Şeyh Mutahhar Camii yanındaki tarihi Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yapıyordu.

O sırada Gazi Caddesi'nde bir çatışma çıkmış, PKK'nin gençlik kolu YDG-H'ye bağlı iki örgüt mensubu ile iki polis memuru arasındaki çatışmada polis memurları yaralanmış, biri daha sonra hayatını kaybetmişti.

Olay yerinden kaçan örgüt mensupları, basın toplantısının yapıldığı Yenikapı Caddesi'ne koşmuş, burada bulunan sivil polis memurları ile karşılıklı ateş açılmıştı. Tahir Elçi, bu sırada vurularak ölmüştü.

Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, "Bu olay mutlak surette aydınlatılacak, bizim dönemimizde faili meçhullere izin vermeyiz. Hedef sadece Tahir Elçi değil, Türkiye'dir" diye konuşmuştu.