Sancar’dan 'Kürt sorunu' mesajı: Asgari mutabakatlar gerekli

HDP’li Mithat Sancar, “O nedenle diyoruz ki; yeniden başlangıç olacaksa Kürt sorununa demokratik çözümün önünü açacak asgari mutabakatlar gereklidir” dedi.

DİYARBAKIR (K24)

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sivil Toplum Kuruluşları ve Siyasi Partilerle İlişkiler Komisyonu, Diyarbakır’da sivil toplum kurumları temsilcileriyle bir araya geldi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, buradaki konuşmasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“En çok yaptığımız şeyin mücadele olduğunu söylememe gerek yok. Zorbalığa, talana, savaşa karşı her alanda mücadele yürüten bir partiyiz” diyen Sancar, sözlerine şöyle devam etti:

“Eksiklerimiz olabilir, yetmediğimiz anlar olabilir ama ana doğrultumuzdan ve bu yolumuzdan vazgeçmediğimizi söyleme hakkımız var. Eğer bugün bu zorba rejimi geriletebilmişsek, yeni başlangıç umudunu tartışabiliyorsak bunda bizim mücadelemizin büyük bir payı olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye çoklu ve çok boyutlu krizler aşamasından geçiyor ve bir çıkış arayışı var. Toplumun büyük kesimi bir umut peşinde. Buradan nasıl çıkılabileceği tartışılıyor, alternatifler konuşuluyor, çeşitli alternatifler dilendiriliyor. Ancak gerçek çıkışın ne olduğuna dair etkili bir siyasetin bugüne kadar ortaya konulduğunu söyleyemeyiz. Bizim önerdiğimiz yöntemlerin gerçekten etkili bir çıkış için en doğru, en etkili adres olduğu kanımız var. Bunu da sizlerle istişare ederek destek vermenizi istiyoruz.”

Mithat Sancar, Türkiye’nin en kilit sorununun Kürt sorunu olduğunu belirterek, sorunun çözümünün demokratikleşmeyle doğrudan ilişkili olduğunu söyledi.

“DEVLETÇİ RESTORASYON KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜM GİBİ BİR DERDE SAHİP DEĞİL”

HDP Eş Genel Başkanı, “Demokrasinin inşası ve yeni bir başlangıç da Kürt sorununun demokratik çözümü ile mümkündür” diyerek, şunları ifade etti:

“Bunları birbirinden ayıramayız. O nedenle bizler hem Kürt sorununun demokratik çözümü hem de Türkiye’nin bütününde demokratikleşmeyi iç içe ele alan bir program ve mücadele yürütüyoruz. Şu anki hakim senaryolar Kürt halkının hak ve özgürlük taleplerini toplumsal alandan dışlamaya dayanıyor. Bütün senaryoların çıktığı temel nokta Kürt sorununda yüz yıllık zihniyetin küçük rötuşlarla devam etmesini öngörüyor. Bu iki yaklaşım içinde esasta bir fark yoktur. Ne mevcut rejim ne de devletçi restorasyon Kürt sorununda çözüm gibi bir derde sahip değildir. O nedenle bizler bu senaryoların ana hedefinin ve sonucunun Kürt halkının bir siyasal özne olmaktan çıkarılmasına. Kürtlerin siyasal ve toplumsal alandan etkisizleştirilmesine çıktığını görüyoruz.”

“YENİDEN AYNI KİRLİ VE KANLI DÖNGÜNÜN YAŞANMASINI İSTEMİYORUZ”

Mithat Sancar, “O nedenle diyoruz ki yeniden başlangıç olacaksa Kürt sorununa demokratik çözümün önünü açacak asgari mutabakatlar gereklidir. Burada saymak gerekirse öncelikle Kürtlerin kendi olarak var olmaları için ihtiyaç duyulan ve evrensel kabul gören hak ve özgürlüklerinin tanınmasıdır. Anadilinde eğitim şüphesiz ilk akla gelendir. Bunların dışlandığı senaryoların yeni bir başlangıç getirme imkanı yoktur. Eskiye dönüşün ne anlama geldiğini 90’lardaki konseptin Susurluk’a, 2015 konseptinin şimdiki suç imparatorluğuna dönüşmesinde açıkça görebiliriz. Biz yeniden aynı kirli ve kanlı döngünün yaşanmasını istemiyoruz” şeklinde konuştu.

“ESAS OLAN YENİ DÖNEMDE KÜRTLERİN TOPLUMSAL TALEPLERİ İLE SİYASAL İRADESİNİN NEREDE YER ALACAĞI MESELESİDİR”

“Kürt halkının özgürlük ve hak taleplerinin toplumsal alandan dışlanmasıyla birlikte iradesinin de siyasal alanda tasfiye edilmesi çabaları en üst noktaya ulaşmış durumda” diyen Sancar, “Bunun somut örnekleri partimize yönelik baskılarda görülebilir ama sadece bunlardan ibaret değildir. Esas olan Türkiye’nin yeni döneminde Kürtlerin toplumsal talepleri ile siyasal iradesinin nerede yer alacağı meselesidir. Tartışmanın özünün bu olduğunu söylemek yanlış olmaz” ifadelerini kullandı.

“KÜRT BARIŞ İNİSİYATİFİ BAŞLATILSAYDI ORTADOĞU'DA BÜYÜK BİR ADIM OLACAKTI”

“Bundan iki yıl önce Diyarbakır'da STK’larla buluşmamızda bir çağrı yapmıştım” ifadelerini kullanan HDP’li Sancar, sözlerine şöyle devam etti:

“’Türkiye’nin tamamında büyük bir barış hareketine ihtiyaç var. Eğer bu Türkiye'nin tamamında oluşmuyorsa güçlü ve kapsayıcı bir Kürt barış inisiyatifi oluşturulabilir’ demiştim. Çağrının gereklerini o günden başlayarak yerine getirmiş olsaydık bu savaş politikaları belki bu noktaya gelmeyecekti. Bizim de bu konuda eksiklerimiz olabilir, hepimiz bu konuda kendimizi sorgulamalıyız. Türkiye’de büyük bir barış inisiyatifi olmadı diyelim, bir Kürt barış inisiyatifi başlatılabilirdi. Bunun büyük bir barış hareketinin oluşmasına güç vermekle kalmayacağını görürdük, Ortadoğu'da büyük bir adım olacaktı. Bu konuda çalışmaların devam etmesi gerekiyor.”

“TÜRKİYE’NİN GERÇEK ANLAMDA YENİ BİR BAŞLANGIÇ YAPMASI İÇİN ANAHTAR AKTÖRÜZ”

Ayrıca Sancar, “Bizler siyasal bir dönüşüm programı için uğraşıyoruz” dedi ve şunları ekledi:

“Genellikle sayısal gücümüz üzerinden tartışılıyoruz. Bunda bir yanlışlık yok. Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu sistemde yüzde 50 artı biri gerektirdiği için kilit veya anahtar durumundaki oylar öne çıkıyor. HDP bu sayısal gücü üzerinden konuşuluyor. Eğer sayısal gücümüz bu noktaya gelmişse halk desteğinin büyük olduğunu gururla söyleyebiliriz. Bütün kuşatmalara, baskılara, her türlü operasyona rağmen bugün HDP bir çözüm gücü olarak görülüyorsa, halk desteği önceki dönemlere göre ciddi bir şekilde yükselmişse bu bizim mücadelede haklı ve inancımızda samimi olduğumuzun teyididir. Her şeyimizi doğru yaptığımızı buradan çıkarmayın ama genel bir teyit halktan geliyor.”

Sancar, “Bizim esas iddiamız, sayısal gücümüzü siyasal rolümüze doğru bir şekilde dönüştürmektir. Biz Türkiye’nin gerçek anlamda yeni bir başlangıç yapması için anahtar aktör olduğumuzu iddia ediyoruz. Mevcut seçeneklerin hepsinden farklı olan demokrasiye, özgürlüğe, adalete giden yolu açacak asıl adresin burası olduğunu söylüyoruz. Sadece sayısal gücümüzle bunu yapabilir miyiz? Böyle bir iddiamız yok. Biz istiyoruz en geniş ittifakla yapalım, mücadeleyi birlikte yürütelim. Seçimlere giderken de nasıl bir tutum takınmamız gerektiğini yine halkımızla ve toplumun örgütlü temsilcileriyle tartışalım” şeklinde konuştu.