Babacan: Kimliği tespit edilemeyen cenazeler resmi verilere dahil edilmiyor

Hatay'da incelemelerde bulunan DEVA lideri Babacan, cenazesine ulaşılıp da kimliği tespit edilemeyenlerin resmi verilere dahil edilmediğini söyledi.

HABER MERKEZİ

Deprem bölgesi Hatay’da incelemelerde bulunan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan açıklama yaptı.

 “Büyük bir insanlık dramıyla, büyük bir felaketle karşı karşıyayız” diyen Babacan, “Adeta bir şehrin neredeyse haritadan silinmesine yakın bir tablo gördük. Şehrin bir noktasından bir başka noktasına ulaşmak, binaların cadde ve yollara doğru yıkılmasından dolayı çok zor. Vatandaşlarımız birbiriyle görüşemiyor. Telefon altyapısı, şebeke önemli ölçüde çökmüş durumda. Acilen mobil baz istasyonlarının sayısını hızla artırıp iletişimin önünü açmak gerekiyor. En önemli sorun ulaşım ve iletişim” şeklinde konuştu.

“YIKILAN 100 BİNANIN BELKİ 1 TANESİNDE KURTARMA FAALİYETİ VAR”

Babacan, “Büyük bir yıkım söz konusu. Televizyon ya da telefon ekranlarında gördüğünüz her bir kurtarma faaliyetinin karşısında ekranlarda görmediğiniz en az 100 tane kurtarmama, kurtaramama faaliyeti söz konusu. Yani bir faaliyet yok. Enkazlar var. 10-15 katlı binalar yıkılmış. Aileler binaların etrafında yardım bekliyor ama hareket yok. Yıkılan 100 binanın belki 1 tanesinde kurtarma faaliyeti var. Diğerlerinde hiçbir faaliyet yok. İnsanlar çaresiz bir şekilde bekliyor” dedi.

“KAMUNUN AFET YÖNETME KAPASİTESİ ÇOK ÇOK ZAYIF”

Ayrıca, “Sadece Antakya’da değil, aynı zamanda Adıyaman’da, Kahramanmaraş’ta, Malatya’da çok ağır bir şekilde hissedilen, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır gibi illerimizde de belli ölçülerde hissedilen bu büyük deprem karşısında kamunun afet yönetme kapasitesi çok çok zayıf” ifadelerini kullanan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Felaketin büyüklüğü karşısında kamunun uygulamaları, yaptıkları çok çok zayıf. Gerçekten görmeyince anlatmak çok zor. Televizyonlarda, telefon ekranlarında gördüğünüzden kat kat ötesi ağır bir tabloyla şu anda Antakya karşı karşıya. En temel ihtiyaçlar… Su, problem. Gıda, problem. Hijyen malzemeleri… Mesela bebek diyoruz ama yaşlılar için hijyen malzemeleri de önemli ihtiyaç. Battaniye, giyim kuşam çok çok önemli ihtiyaç. Evet, kamu kuruluşları evet bir çaba içerisinde ama büyük ihtiyaç ve vatandaşlarımızın büyük bir yardım çabası karşısında kamunun bunu koordine etme kapasitesi maalesef yetmiyor. Bunu da yerinde görüyoruz.”

“RAKAMLAR YÜKSELECEK, ACI BÜYÜYECEK”

DEVA lideri, “Sözle anlatılması zor, gözle görmeyince de anlaşılması zor olan bu felakette ben milletimize tekrar başsağlığı diliyorum. Ulaşılan cenazelerden eğer kimliği henüz teyit edilmediyse hayatını kaybedenlerin sayısına henüz yansıtılmıyor. Üzülerek söylüyorum ki rakamlar yükselecek, acı her gün büyüyecek” ifadelerini kullandı.

Twitter’a kısıtlama getirilmesini de eleştiren Babacan, şunları vurguladı:

“Sosyal medya karartma kararı çok büyük bir hatadır. Büyük bir hatadır. Olması gereken; devletin, hükümetin güvenilir ve itibarlı bilgi kaynağı olmasıdır. İnsanlar doğruyu öğrenmek istediğinde resmi kanallardan, hükûmetten, iktidardan duymalıdır. Ayrıca sosyal medya acil yardıma ihtiyacı ulaştırabilecek vatandaşlarımızla o desteği ulaştırabilecek kurumlar ve vatandaşlarımız arasındaki en önemli iletişim köprüsüdür. Sosyal medyayı kapatmak vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını dillendirmesini engellemektir. Yardımı engellemektir. Hükûmete acil çağrım: Sosyal medyayı açın. İnsanlar özgürce haberleşebilsin.”

“OHAL YETKİLERİ KISITLAMA İÇİN KULLANILMAMALI”

Olağanüstü hal kararı içinse Babacan, “10 ilde OHAL ilan edildi. Bunun sadece kamunun işlerini daha pratik yapması için, bürokratik engelleri aşması için bu OHAL yetkilerinin kullanılması lazım. Devletin OHAL yetkilerini böyle bir dönemde asla ve asla temel hak ve özgürlükleri kısıtlamak için veya ifade, haberleşme özgürlüğünü kısıtlamak için kullanmaması lazım” değerlendirmesinde bulundu.

“TEHDİT DİLİYLE BÖYLE BİR FELAKET YÖNETİLEMEZ”

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenen Babacan, sözlerine şöyle devam etti:

“Dün ve bugün kullandığı öfke ve nefret dili bugünlere yakışan bir dil değil. Bugünlerde ülke olarak metanetli olmamız gereken bir dönemde öfke ve nefret dili kullanamazsınız. İnsanları şununla bununla tehdit edemezsiniz. Bu ülkenin yönetim sorumluluğunu üstlenenler, sağduyuyla, aklıselimle yönetmek zorunda. Öfkeyle, nefretle, dışlayıcı bir dille, hele hele tehdit diliyle böyle bir felaket yönetilmez. Duygu kontrolü, öfke kontrolü böyle dönemde devleti yönetenlerin sahip olması gereken en önemli meziyetlerden bir tanesidir.”