BM yetkilisi: Deprem bölgesi kıyameti çağrıştırıyor

HABER MERKEZİ

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri (UNHCR) Filippo Grandi, Maraş merkezli depremlerin etkilediği 11 kent ve Suriye’de düzenlediği beş günlük resmi ziyaretini tamamladı.

Türkiye’nin başkenti Ankara’nın yanı sıra Hatay ve Antep’e uğrayan BM yetkilisi, Suriye’deyse Lazkiye, Hama ve başkent Şam’da temaslarda bulundu. Grandi ayrıca Suriye’nin kuzeybatısına geçerek, depremden etkilenenler ile diğer yerinden edilmiş kişileri ziyaret etti.

Depremin yarattığı hasarı inceleyen Grandi, Ankara ve Şam yetkilileriyle acil insani yardımın ulaştırılması konusunda görüşmelerde bulundu.

“DEPREMİN YARATTIĞI TAHRİBAT ŞOK EDİCİ”

Grandi, depremin yol açtığı yıkımın ve tahribatın boyutunun şok edici olduğunu, birçok yerde durumun kıyameti çağrıştırdığını belirtti.

UNHCR’ın web sitesinde yer alan açıklamaya göre Yüksek Komiser Grandi, şunları kaydetti:

“Milyonlarca insan kayıplar yaşadı, yaralandı ve travma geçirdi. Pek çoğu ise bu trajik ve korkunç olay yüzünden yerinden edildi. UNHCR, başta ulusal ve yerel müdahale ekipleri olmak üzere insani yardım ortakları üzerinden, iki ülkedeki yardım çalışmalarını arttırmaya devam ediyor. Ancak bu durum, daha fazla uluslararası desteğin acilen sağlanmasını gerektiriyor. Yalnızca UNHCR, depremden bu yana on binlerce çadır, yatak, şilte, termal battaniyenin yanısıra en çok ihtiyaç duyulan diğer destek türlerini sağladı. Her iki ülkede de sahadaki ihtiyaçlar çok fazla ve çalışmalara daha fazla kaynak aktarılmalı. Uzun vadeli çabaları düşünmek ve desteklemek kritik öneme sahip olmakla beraber, insanların hayatlarını ve geçim kaynaklarını yeniden inşa etmeye başlayabilmeleri için çok daha fazla insani yardıma ve erkenden toparlanma için kaynaklara ihtiyaç var.”

“SURİYE’DE 12 YILDIR BÖYLE ÇARESİZLİK GÖRMEDİM”

Grandi ziyareti sırasında, Türkiye’de depremde her şeyini kaybeden ve şimdi binlerce kişiyle birlikte bir konteyner kentte yaşamaya başlayan ailelerle görüştü.

Aileler, yardım konusunda yetkililere olan minnettarlıklarını dile getirirken, insani yardım alanında çalışanların ve Türkiyeli yetkililerin, sahip olunan vatandaşlık veya koruma statüsüne bakılmaksızın ihtiyacı olan herkese nasıl yardım sağladıklarını belirtti.

Grandi, “Neredeyse 20 yıldır düzenli olarak Suriye’yi ziyaret ediyorum ancak bulunduğum hiçbir yerde bu ölçüde ihtiyaç ve çaresizlik görmedim. Bu kadar çok insanın bu kadar uzun süre, bu kadar az şeye sahip olarak bırakılması vicdanen kabul edilemez. Çok daha fazla desteğe ihtiyaçları var ve bunu hak ediyorlar. Bugün ülke genelinde yardım ve erkenden toparlanma faaliyetlerimizi hızlandırmak insani bir zorunluluk. Nerede olurlarsa olsunlar, ihtiyaç duyan herkese erişmek çok önemli” dedi.

“TÜRKİYE İÇİN ŞİMDİYE KADAR 120 MİLYON DOLARLIK FON SAĞLANDI”

BM, deprem yardımı bağlamında üye ülkelere Türkiye için bir milyar dolar, Suriye için de 400 bin dolarlık acil yardım çağrısında bulunmuştu.

BM yetkilileri şimdiye kadar üye ülkelerden Türkiye için talep edilen bir milyar doların yüzde 12’sinin sağlandığını, sağlanan nakdi yardımın büyük bir çoğunluğunun ABD ve Almanya’dan geldiğini bildirdi.

Suriye için talep edilen 400 milyon dolarlık fonun da şimdiye kadar yüzde 59’unun sağlandığı kaydedildi.

“ŞAM YÖNETİMİ VE BM, SURİYELİ DEPREMZEDELERE YARDIMDA BAŞARISIZ”

Öte yandan BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu Başkanı Paulo Pinheiro yayımladığı son raporunda, “Acıların ortasında pek çok kahramanlık eylemi yaşanırken, Şam hükümeti ve Birleşmiş Milletler dahil uluslararası toplumun Suriyelilere insani yardımı hızla ulaştırma konusunda kesinlikle başarısızlığına tanık olduk” dedi.

Suriyelilerin terk edilmişlik duygusu ve ortaya çıkan sorunun kesinlikle soruşturulmasına ihtiyaç duyulduğuna işaret eden Pinheiro, “Taraflar, düşmanlıkların derhal durdurulması konusunda bir anlaşmaya varamazken, mevcut tüm kanallardan insani yardımın ulaştırılmasını kolaylaştırmakta başarısız oldu” ifadesini kullandı.

Pinheiro’nun başkanlığını yaptığı komisyonun raporunda Şam hükümetiyle birlikte bölgedeki muhalif grupların insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasında başarısız olduğu suçlamasında bulunuldu.