Atilla Kart: CHP, Kürt sorunu konusunda misyonunu hakkıyla yerine getirmedi

Eski CHP Milletvekili Atilla Kart, “Kürt sorunu konusunda CHP misyonunu hakkıyla yerine getirmedi. Kürt vatandaşlarına sahip çıkma duygusunu çok daha önce, net olarak ortaya koymak gerekiyordu” dedi.
Atilla Kart
Atilla Kart

ANKARA (K24)

Eski Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Konya Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Ana Uzlaşma Komisyonu Üyesi Atilla Kart, K24’ün sorularına yanıt verdi.

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürtlere, Kürt sorununa ilişkin açıklamalarını değerlendiren Atilla Kart, şunları dile getirdi:

“Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Kürt sorununa yaklaşım ve çözüm arayışları Adalet ve Kalkınma Partisi’ne göre çok daha ciddi bir şekilde seyredecektir. Bunda hiçbir tereddüt yok. CHP, bu sorunun çözümü konusunda samimi bir anlayışa sahip, bir misyonu var. AKP ise Kürt sorunu dahil olmak üzere Türkiye’nin temel sorunları konusunda hiçbir zaman samimi yaklaşım içinde olmadı.”

"DAHA ÖNCE NET TAVIR ORTAYA KOYMAK GEREKİRDİ"

Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu sorunları gündeme getirme konusunda geç kaldığının altını çizen Kart, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürtlere sahip çıkan açıklaması elbette yerinde, bunda hiçbir tereddüt yok. Ama bu açıklamalar çok gecikti. Kürt vatandaşlarına sahip çıkma duygusunu çok daha önce, net olarak ortaya koymak gerekiyordu” dedi.

"BELEDİYELERE KAYYUM ATANIRKEN TAVIR ORTAYA KONMALIYDI"

Bu ‘çekingen ve edilgen’ psikolojinin aşılması gerektiğinden söz eden Kart, şöyle konuştu:

“Eşit yurttaşlığı korkmadan anlatmak gerekiyor. HDP’liler cezaevine gönderilirken ya da belediyelere kayyum atanırken daha net bir tepki, tavır ortaya konmalıydı. Demokrasi için, Türkiye’nin barışı için ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak için bunu yapmak gerekiyordu. Maalesef CHP, zamanında gereken tepkiyi yeterince koymadı. Elbette Kemal Bey’in son açıklamaları; bu anlamda soruna sahip çıkan, vatandaşlarımızın arasında ayrım yapılmaması yönündeki söylemleri son derece önemli.”

"AKP'NİN YARATTIĞI DÜZENDEN EN ÇOK KÜRTLER MAĞDUR OLDU

“AKP’nin yarattığı bu zulüm düzeninde toplumun her kesimi mağdur oldu, ama daha çok Kürtler mağdur oldu” diyen eski CHP milletvekili, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Elbette bir ülkenin uluslararası ve stratejik anlamda güvenliğini sağlamak gerekiyor, ama onu sağlamadan önce ülke içindeki barışı, demokrasiyi ve hukuku inşa etmek gerekiyor ki bunlar birbirini tamamlasın.”

"SÜREÇ TBMM ÇATISI ALTINDA OLMALI"

Yeni bir sürecin mümkün olup olmadığı yönündeki soruya yanıt veren Kart, “(Kürt sorununun çözümü) CHP, bu konudaki misyonunu tam hakkıyla yerine getirmedi. PKK’ya bıraktırmak vs. tüm bunlar TBMM çatısı altında olmalı. TBMM çatısı altında olduğu zaman kapalı kapılar artında pazarlıklar olmaz. Şeffaf olur. Bir de toplumun tüm katmanlarının iştiraki söz konusu olacaktır. Kamuoyunun bilgisi dahilinde, huzurunda olacaktır” dedi.

Kart, “2011-2013’teki çözüm sürecine taraftar olan bir kişiydim. Ama onun sonuç vermeyeceğini adım gibi biliyordum. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi konjonktürüne göre yönlendirilen bir süreçti. Bunu Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarında da gördük. TBMM çatısı altında bu görüşme başladığı taktirde çok daha sağlıklı ve somut gelişmelerin olacağı kanısındayım. Vatandaşa ve kamuoyuna güven duygusu yaratmadan yönetmek gerekiyor” dedi.

"KİŞİLERE İNANÇLARI VE KİMLİKLERİ ÜZERİNDEN DAYATMA OLMAMALI"

CHP’nin eşit yurttaşlık söylemini üretmesi gerektiğini dile getiren Atilla Kart, şunları vurguladı:

“‘Anayasa’nın 10. maddesinde zaten yazıyor’ diyorlar. Ne diyor o madde? ‘Hiç kimse ırk, dil, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın herkes Anayasa önünde eşittir.’ Öyle değil! Türkiye pratiği ve gerçeği öyle değil. Sen kalkıyorsun inançları veya kimlikleri üzerinden kişilere dayatma yapıyorsun. ‘Sen busun’ diyorsun. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsanız, osunuz. 2002’de siyasete aktif olarak katıldığımda, beldemde ‘Ben Kürt’üm. Annem, babam Kürt. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan da onur duyuyorum’ dedim. Bunları ifade etmemiz lazım. ‘Kimliğimi ifade ettiğim zaman hiçbir baskıya maruz kalmam’ duygusunu yerleştirmemiz gerekiyor.  Ama Türkiye’de bu iklim ve anlayış halen oluşturulamadı.”