Kürt Sorunu iki taraflı güçlü liderlik ile çözülür

Abdurrahman Kurt

Azad Altun / İSTANBUL (K24)

Türkiye’nin seçim açısından tarihsel ve siyasal açıdan önemli virajın eşiğinde olduğu değerlendiriliyor. 14 Mayıs’ta Türkiye sandık başına gidecek ama vitrinde tartışılan ve çözüm bekleyen çok fazla konu var. Bunlardan bir tanesi de Kürt Sorunu. AK Parti MKYK Üyesi Abdurrahman Kurt, Kürt sorunun iki taraflı güçlü bir liderlik ile çözüleceğini söyledi.

Türkiye’deki Kürt Sorunu tartışmalarına ilişkin ise güçlendirilmiş yerel yönetimler modelinin önemli bir katkı sağlayacağını söyleyen Kurt, artık yerel yönetimlerin ultra demokratik sistemlere bürünmesi ile ilgili alana geldiğini vurgulayarak, “ne kadar Kürt varsa o kadar kültürel haklarından siyasal haklarından istifade etmesi gerektiğini” dile getirdi.

AK Parti MKYK Üyesi Abdurrahman Kurt, çözüm sürecinin perde arkası kırılmalarını, batının bu süreçteki rolünü, Kürdistan’daki referandum ve Türkiye karşıtlığını, Türkiye’de federasyon modelini ve güçlendirilmiş ultra demokratik yerel yönetimlerin Kürt Sorunu açısından nasıl kilit bir rol oynayabileceği ve devletin bu süreçlere nasıl bakabileceği konularında K24’ün sorularını yanıtladı:

Türkiye önemli bir seçim sürecine girdi. Gündemdeki sorulardan bir tanesi Kürt Sorunu. Bizim televizyonumuzda çıktığınız bir canlı yayında parlamento değil ama iki güçlü liderlik bu sorunu çözer dediniz? Nedir o güçlü iki liderlikteki kastınız?

Kürt sorununun çözümü iki taraflı güçlü liderlikle ile olur. Ama karşı tarafta böyle bir şey yok. Bu süreçlerin en önemli unsuru bizim bütün dünyada yaptığımız çalışmalarda ortak tek bir sonuç var. Diğer her şey değişiyor. İklimine göre değişiyor, coğrafyasına göre değişiyor, sosyolojisine göre değişiyor, çatışmanın sebebinin sosyolojine göre değişiyor ama çözümle ilgili ortak tek nokta var güçlü liderlik tüm bu çatışmalarda. Öcalan örgütüme hâkimim diye çıktı yola maalesef bunu başaramadı. Fakat Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliği toplumun dönüşmesine güçlü bir katkı sağladı. Türk toplumunun oldukça milli damarlarının yüksek olmasına rağmen ona uyum sağladı. Maalesef bunu da gördük ki batı istemeyince PKK bu süreci sabote ederek bozdu. PKK bir defa yanaştı barış sürecine meyil etti ilk defa o da Habur girişleri sonrasındaki ve Avrupa girişleri öncesinde. Orada da Batı, Fransa’da 3 PKK’li kadın militanı öldürerek mesaj verdi. Dedi ki; “Benim içinde olmadığım barış sürecinde asla Avrupa’da yaşayamazsın.” PKK içinde Avrupa’da yaşamamak bunu göze almak mümkün değil. Çünkü bütün kaynakların beslendiği yapı orası. Dolayısıyla şuan da sürece batı hâkim.

Neden Batı? Batı Kürt Sorununu çözmek istemiyor mu?

Kürt sorununu “Batı çözmek istiyor mu” sorusu şüpheli bir sorudur. En basiti Suriye’de yaşanan olaylara baktığımızda Suriye’yi Batı isteseydi bu kadar komplike hale getirmezdi. Türkiye açısında da Suriye açısından baktığımızda orada PKK/PYD’yi güçlendirmek yerine ENKS’yi güçlendirseydi -hem hazır zemin ve toplumsal bağı çok daha güçlü- Türkiye ile de arası bu kadar bozuk olmazdı. Araplarla da bu kadar birbirlerine girmezlerdi. Orada sorunun çözümüne ilişkin çok daha güçlü bir zemin oluşurdu. Ama PKK ne yaptı? Ben hep derim, Barzani’nin Türkiye ile petrol anlaşmalarından sonra yani Türkiye ile karşıt cepheleşmemesinden sonra onun da kalemini kırdığı için Sayın Mesud Barzani’nin, kalktılar orada onları da dengelemek için alternatifin var diyerek PYD’yi oluşturdular.

Bu yaşananların Kürdistan’daki referandum sürecindeki çıkmazlarla ilgili olduğunu mu söylüyorsunuz?

Evet, referandum sürecindeki çıkmazda bu süreçlerle birebir ilgilidir. Bakın mesela Sayın Barzani’ye PKK karşıydı, Amerika karşıydı, Türkiye karşıydı, İran karşıydı ve Irak karşıydı. En yanlış olanı da Türkiye’nin karşı olmasıydı. Bunu her zaman söyledim ve savundum. Burada tek menfaati olan Türkiye’ydi. Sayın Barzani Türkiye’nin düşmanlığını yapmamış. Oradaki referandumda zaten mesele bir devlet kurulması değildi, bu fikri soruyor insanlara. Bu fikrin refere edilmesiydi ve bunun yasal ve hukuksal zeminleri o anda mevcut değildi. Ama Sayın Barzani bunu yapmak zorundaydı.

Sayın Barzani neden bunu yapmak zorundaydı ve madem öyle Türkiye referandum sürecine neden karşı çıktı ve bu tavrı ne gibi sonuçların doğmasına sebep oldu?

Biraz uzun hikâye ama Kerkük’teki statünün tespit edilmesi gerekiyordu. Bu tespitle tarihe önemli bir not düşülmesi gerekiyordu. Ayrıca Peşmerge’nin ordunun bir parçası olup olmaması ile ilgili tartışmalar, petrol payı ile ilgili tartışmalar vardı. Sayın Barzani bunu mecburen yaptı. Yani belki de başına bunun gelebileceğini bekliyordu. Ama en kötüsü bence Türkiye’nin tavrı oldu. Türkiye o zaman düşmanca bir tavır sergilememeliydi. Şimdi bunu söylüyorlar, pişmanlar, doğrudur ama bunu o zaman yapmamalıydı. O zaman bunu yapmasaydı Kürtlerle iletişimi çok daha sağlıklı bir zeminde koruyor olacaktı. Halen en büyük kırılma özellikle PKK’li olmayan HDP’li olmayan Kürtlerle ilgili en büyük kırılma o referandum sonrası gerçekleşti. İnşallah onu telafi ederler.

Peki Türkiye’deki Kürtler açısından baktığımızda bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Tespitinde bulunduğunuz iki güçlü liderliğin yanı sıra sizce kısa vadede Kürt Sorunu nasıl bir çözüme kavuşabilir?

Şimdi Türkiye’deki Kürtler ayrılmak istemiyor. Irak Kürdistanı gibi aynı değil. Önce bu meseleye oradan bakmak lazım. Herkesin sosyolojik yapısı ayrıdır. Tarihi Büyük Kürdistan kavramları tarihte kaldı. Çünkü Türklerin şu an Türkiye’de, Kürtler işgalci durumda denebilecek kadar batıya yayılmış durumdalar. Geri dönmeleri mümkün değil ayrı yaşamaları mümkün değil. Nereye gelmiş Türkiye’deki Kürt meselesinin çözümü yerinden yönetimin güçlendirilmesi yerel yönetimlerin ultra demokratik sistemlere bürünmesi ile ilgili alana gelmiş. Kendi kanaatime göre federasyon bile Kürtlere zarar veriyor.

Federasyon neden Kürtlere zarar verir?

Niye? Şunu söyleyemezsin: Türkiye ikimizin olsun, Kürdistan benim olsun. Kürdistan’da sen bunu istiyorsun ama Türkiye’deki Bodrum’dan, Antalya’dan, İzmir’den ve İstanbul’dan bu kadar yoğun bir şekilde istifade ederken bunu söylersen seni kovarlar ve burada ırkçı kavgalar çıkar, kan dökülür. Buna gerek yok. Her yer herkesin olun. Kurtuluş Savaş’ında biz bu topraklarda kanımızla bu tapuya yazımızı yazmışız. Herkes bu tapuya sahip çıksın. Ama ne olsun demokrasi olsun, ne kadar Kürt varsa o kadar kültürel haklarından siyasal haklarından istifade edebilsin. Bunun önünü açmak zorundayız. Yerinden yönetimler güçlü olsun. Yerinden yönetimler güçlü ise mesela örneğin Diyarbakır’daki valiyi bile sen atayabilmelisin. Buraların istikametleri geliştirilmelidir.