Kürdistan’ın Batısı, Afrin Operasyonu, PKK/PYD…

Kurd24

Kürt Dağı’na (Afrin’e) yönelik operasyon, dünyanın gözlerinin önünde, bütün şiddetiyle devam ediyor. Savaş uçaklarının sesleri ve bombalamaları, beşikteki bebeklerin kulaklarını dolduracak kadar endişe verici boyutlarda. Bu operasyon sonunda büyük bir felaketin, yıkımın ortaya çıkacağı; bir katliama işin varacağı mutlak gibi görülüyor.

KÜRT DAĞI (AFRİN) OPERASYONUNUN AMACI: KÜRTLERDİR VE TÜRK DEVLETİ’NİN PARÇALANMASINI ENGELLEMEKTİR…

Türkçe ve Kürtçe makalelerimde ve sosyal medyadaki yazılarımda, Türk Devleti’nin Kürt Dağı (Afrin) operasyonunun amacının ne olduğunu açıkça yazdım.

Tekrarlarsam: Türk Devleti, Kürt Dağı’nda (Afrin) PKK’PYD’yi mi, yoksa Kürtleri mi asıl tehdit görüyor? Sorusunu yanıtlarsak, Türk Devleti’nin operasyonla amacının ne olduğu ortaya çıkar.

Türk Devleti için, Kürtlerin tehdit olduğu tarihi gelişmeler ve tecrübelerle, uzak ve yakın tarihte Kürdistan ulusal hareketine karşı olan davranışıyla ortadadır. Kürdistan’ın Kuzeyinde bütün ulusal direnme hareketlerini katliamla bastırdı. 11 Mart 1970 yılında Diktatör Saddam’a; “Kürtlerle otonomi antlaşması yapma” dedi. 1975’te Kürdistan Otonomisinin yıkılmasına yol açan Cezayir Antlaşmasını onayladı. 25 Eylül 2017’de Kürdistan referandumunda sonra Kürdistan Federe Bölgesi yönetimi ile olan stratejik ortaklığına son verip, Irak’a destek verdi: Kerkük işgal edildi.

Bütün bunları yapmak için, PKK/PYD tehdidi mi vardı?

Bu tarihi perspektiften ve Türk Devleti’nin geleneksel sömürgeci bakış/davranışından Kürt Dağı’na (Afrin) yönelik Türk Devleti Operasyonuna bakıldığı zaman, Türk Devleti’nin PKK/PYD’den ziyade Kürtlerden kurtulmak istediği açığa çıkar.

Türk Devleti, Suriye’de Kürtlerin federe bir bölge haline gelmesini, Kürtlerin kendi ülkelerinde egemen ve iktidar olmasını, bağımsız devlet olmasını kendisi için tehdit görüyor. Bu amaca da PYD değil, PYD dışındaki Kürdistan örgütleri sahip ve bunun için mücadele ediyorlar.

En önemlisi: Türk Devleti’nin Kürt Dağı’nda PKK/PYD’den ziyade Kürtleri hedef seçtiği; Türk Devleti’nin parçalanmasının önüne geçmek amacında olduğu konusunda tüm Kürtler ve Kürdistan örgütleri arasında bir görüş birliği var.

KÜRT DAĞI OPERASYONU KERKÜK OPERASYONUNUN BİR DEVAMI, SÖMÜRGECİ DEVLETLERİN BÖLÜNMELERİNİ ENGELLEMEK İÇİN OLUŞTURDUKLARI ORTAK AKLIN PROJESİDİR

Dört sömürgeci devlet (İran, Türk, Irak, Suriye), ABD’nin Müslümanların ülkesinde otorite ve iktidar boşluğu olsun diye karmaşa ve kaos yarattığı, iç savaş çıkarttığı, kendi devletlerini de bölmek istediği ve bunu da Kürtler eliyle yaptığı konusunda bir dönemdir bir ortak akıl oluşturmuş durumdadırlar. Bu sömürgeci devletlerin geleneksel aklının yeni koşullardaki tanımlanmasıdır.

Bu dört devlet ortak akıl gereği elbette ki tedbirlerini de geliştirdiler.

O tedbirlerden biri, 25 Eylül 2017’de Kürdistan Devleti’nin kuruluşu konusundaki kararın hayata geçmemesi için Kerkük’ü işgal etme planıydı. Bu plan da el birliğiyle gerçekleştirildi.

İkinci tedbir, Afrin operasyonunu gerçekleştirmek. Orada çıkarak Kürdistan’ın Batısının diğer bölgelerini ele geçirme projesidir.
Bundan dolayı, Kürt Dağı Operasyonu, Kerkük Operasyonun bir devamı, dört sömürgeci devletin bölünmesinin engellenmesinin projesidir.

*****
Ama gelecek günlerde ortaya çıkacak felaketleri görmek ve engellemek için, Kürt Dağı sorununa bir de soğukkanlı ve hislerden uzak Kürdistan’ın Batısı ve PKK/PYD’nin konumu açısından bakmalıyız. Bu dile getireceğim görüşlerimi, PKK/PYD’nin rejim tarafından silahlandırılmasından sonra da hep dile getirdim.

KÜRT DAĞI’NDA OLANLAR, KÜRTLER İÇİN FELAKETİN BAŞLANGICIDIR. BU FELAKETİ BAAS REJİMİ İLE PKK/PYD HAZIRLADI…

Suriye’de sivil ayaklanmanın başlamasından sonra Kürdistan örgütleri, sivil ayaklanmayı, muhalefetin taleplerini destekledi. Kürdistan Örgütleri, daha federalizm konusunda ortak bir strateji üzerinde anlaşma ve stratejik uzlaşma sağlamadıkları dönemde de, ortak amaç birliğine sahip oldular. Bu amaçlarını da, netçe ifade ettiler.

Amaçlarını şöyle kamuoyuna açıkladılar: “Baas Rejimi ve diktatörlüğü yıkılmalı. Baas Partisi fesih edilmeli. Devletin istihbarat örgütleri tasfiye edilmeli. Bütün toplumsal kesimlerin ve Kürtlerin siyasi partileri legalleşmeli. Legalleşen tüm partiler, demokratik seçimlere katılmalı. Demokratik, Çoğulcu, Çok Partili, Parlamenter bir sistem kurulmalı. Meclis’te halkın genel temsili sağlanmalı. Kürtler, Kürdistan’da egemen ve iktidar olmalılar.”

Kürdistan Partileri, ENKS içinde örgütlenmeleriyle birlikte, bu amaçlarında genel anlamda bir değişiklik olmadı. Ama devletin federal devlet olarak yapılmasını, Kürdistan’da federe bölge ve yönetimin oluşması eklendi. Bu da kendilerinin amaç ve strateji netliğini sağladı.

PKK/PYD ise, Baas Rejiminin değişmesini talep etmedi. Suriye’deki demokratik muhalefeti ve sivil ayaklanmayı desteklemedi. Rejimi korumak ve onlar adına da Kürdistan’da vekâlet yapmak için silahlandı. Başından itibaren, Rejime karşı olan Kürt milli muhalefetini ve Suriye demokratik muhalefetiyle bütünleşmesini engellemek için çaba gösterdi.
PKK/PYD, rejim ile olan bağlarını güçlendirdi. Rejim tarafından daha sıkı bir şekilde korundu ve silahlandırıldı.

İç savaşta rejimin muhalefet tarafından sıkışmaya başlamasıyla birlikte, çok şey değişmeye başladı. O aşamada, Suriye B planı denilen plânını Kürdistan’da hayata geçirdi.
Kürdistan dışındaki bölgelerde muhalefete karşı etkin savaş yürütmek için, silahlı güçlerini Kürdistan’dan çekti. PKK/PYD’nin silahlı güçlerini Kürdistan’da kullandı ve halk üzerinde baskı aracı haline getirdi.

Bu aşamadan sonra, Kürdistan’da çifte diktatörlük kuruldu. Baas Diktatörlüğünün emir komutasında, PKK/PYD Diktatörlüğü oluştu. Bu yeniden yapılanma ve çifte diktatörlükle, Kürdistanlıların iradesi gasp edildi. PYD, halk üzerinde büyük bir zulüm mekanizması oluşturdu.

PYD ile ENKS başta olmak üzere tüm Kürdistan örgütleri arasında çelişki büyüdü. Çatışmalara doğru evrimleşti. Kürt yurtseverleri, gençleri, Kürdistan partilerinin ve ENKS’nin üyeleri tutuklandı, öldürüldü, işkenceye tabi tutuldu.

Halkın bütün hak ve özgürlükleri gasp edildi ve ayaklar altına alındı. Hukuk tanımazlık, keyfi uygulamalar, başını aldı gitti.

Kürdistan, Kanton yöntemi ile daha fazla parçalandı. Önceleri, “rojava” diye anlamlı olmayan bir kelimeyle tanımlanan Kürdistan’ın ismi tümden değiştirildi. “Suriye’nin Kuzey Bölgesi” diye tanımlandı. Bu tanımlama, Kürdistan’ın Suriye’ye ait bir bölge, farklı bir ulusun yaşamadığı bir ülke anlamına geldiği açıktı.

Kürdistan yeni tarzda işgal edildi.

Suriye’deki iç savaşta, savaşın doğallığından kaynaklanan nüfus hareketi gereği, PYD ve Rejimin teşviki ile de Araplar Kürt şehirlerine gelip yerleştiler. Bulunduğumuz aşamada, Kürt şehirlerinde çoğunluğu Araplar oluşturmaktadır. Bu durum oldukça sorunlu ve gelecekte çatışmalara, Kürt Arap Çatışmasına kaynaklık edecek bir gelişme olarak orta yerde durmaktadır.

Gelecek günlerde yeni Suriye Yönetiminin, PKK/PYD silahsızlandırması için harekete geçmesi, Kürdistan’ı ayaklar altına alması da gündemde. Bunu da, Suriye Yönetiminin diğer sömürgeci devletlerle (Türk, Irak, İran) ittifak etmesini sağlayacak. 16 Ekim 2017’de Kerkük işgalinde ve 1970’de Kürdistan otonomisine karşı gerçekleşen geleneksel sömürgeci ittifak, Kürdistan’daki PKK/PYD silahlı gücünü tasfiyeyi ortak amaç haline getirecektir.

Bu geniş ve tehlikeli perspektif içinde Afrin’e karşı yürütülen operasyon, öne alınmış, Suriye’nin iktidarsızlığı karşısında, onun görevinin Türk Devleti tarafından erken yüklenilmesidir. Ayrıca Suriye’deki iç savaşın ve bölünmenin/parçalanmanın Türkiye’ye taşınmasını engellemektir.

SURİYE DEĞİŞECEK VE KÜRTLER HAKLARINA KAVUŞACAKTI. SİLAHLANMAYA GEREK YOKTU. PKK/PYD REJİM VE ABD TARAFINBDAN SİLAHLANDIRILARAK KÜRT MİLLETİ İÇİN BÜYÜK FELAKET HAZIRLANDI…

Suriye’de Arap Baharı’nın etkisiyle Suriye’de toplumsal hareket başladığında ve giderek iç savaşa dönüştüğünde, Rejimin değişeceği ve Baas Diktatörlüğünün son bulması için umutlar arttı. Ne yazık ki, başta ABD olmak üzere uluslararası güçlerin Libya’da olduğu gibi bir müdahale yapmaması; İran ve Rusya’nın rejimden ve Baas diktatörlüğünden yana tavır koyması, rejimin ve Baas Diktatörlüğünün ömrünü uzattı.

Her ne olursa olsun, eski rejimin ve diktatörlüğün yaşama şansı uzun vadede yoktur.

Değişen Suriye’de Kürtlerin bir yeri mutlaka olacak. Kürtlerin milli haklarına kavuşacağı, kendi ülkelerinde egemen ve iktidar olacakları da açık olan bir şey.

Bu nedenle Kürdistan’ın Batısında Kürtler rejim ve Baas diktatörlüğünün yıkılmasından yana tutum takındılar. Rejimin yıkılmasında ve diktatörlüğün son bulmasından rejime karşı silahsız mücadele yolunu seçtiler. Kürdistan’ın partileri silahlanmayı düşünmedi.

Ama ne yazık ki, rejim ve Baas diktatörlüğü kendisini korumak için PKK/PYD’yi silahlandırdı. Kürt Dağı ve Kürdistan’ın Batısındaki diğer bölgelerde kendisinin jandarması haline getirdi. PKK/PYD belli bir zaman rejimin kontrolünde ve onun çıkarları için çalıştı. Bir dönem sonra ABD, PKK/PYD’ye el attı. Kendi yanına çekti. Daha fazla silahlandırdı. Rejimden ve Rusya’dan uzaklaştırdı. PKK/PYD’yi kullanarak Rakka ve Derêzor’u DAEŞ’ten temizledi. Ama Rakka ve Derêzoru rejime teslim etmedi.

PKK/PYD’nin silahlandırılması, Kürdistan’ın ve Arap şehirlerinin bir kısmının PKK/PYD’nin denetimine verilmiş olması, Kürtlere karşı olan sömürgeci devletlerin, Suriye yönetiminin gelecekte PKK/PYD’ye karşı operasyon yapmasının koşulları yaratıldı.

Bugün Kürt Dağı’nda olan bunun ilk adımıdır.

KÜRDİSTAN’IN DİĞER BÖLGELERİNDE, RAKKA VE DERÊZOR’DA OPERASYON ER YA DA GEÇ YAPILACAK…

Bütün bu gelişmeler ve veriler ortaya koyuyor ki, sömürgeci devlet uzak olmayan bir gelecekte Kürdistan’a, Rakka ve Derêzor’a karşı PKK/PYD’ya karşı operasyon, PKK/PYD’yi silahsızlandırma operasyonlarına başlayacaktır. Bu da Kürt milleti için büyük felaketin habercisidir.

Bu nedenle, PKK/PYD’nin kendisini gözden geçirip, Kürt gençlerinin ve Kürtlerin ölümüne sebep olmayacak tutum geliştirmesi gerekir.
PKK/PYD NE YAPMALI?

Rejimin, Afrin’i PKK/PYD eliyle kontrol etmesi işine geliyordu. Bu durumda Afrin, rejimin arka bahçesi konumundaydı. Her zaman da PKK/PYD eliyle tekrardan teslim alacağını düşünüyordu.

ABD, PKK/PYD ile sıkı ilişkiler geliştirince, PKK/PYD'nin Afrin’i rejime teslim etmeyeceği ortaya çıktı. Türk Devleti’nin operasyonundan önce rejim, Afrin’in kendisine devredilmesini istedi. PKK/PYD teslim etmedi ve ret etti.

Bundan dolayı, Suriye’nin mevcut rejimi, Afrin’in PKK/PYD’den temizlenmesini onayladı. Türkiye de, Afrin’i PKK/PYD’den aldıktan sonra, rejime teslim edeceği sözü verdi. Bunun üzerine operasyon başladı.

PKK/PYD de iyi biliyordu ki Afrin, Halep’in kazası. Gelecekte Suriye yönetimi de Afrin’i onlara bırakmaz. Buna rağmen direndi. Bence felaket burada başladı.
PKK/PYD, AFRİN’İN ÖZEL KONUMUNU DA KAVRAMADI. Afrin, Kürdistan’la doğrudan bağlantısı olmayan bir Kürt şehri. Bundan dolayı, Kürdistan Federasyonu içinde yer alması bile zor. Afrin sadece özel otonom bir statüye sahip olabilir. Bu da sivil demokratik bir yöntem ve yeni adem-i merkeziyetçi bir hukukla olabilir.

Bundan dolayı, gelecekte ve değişen Suriye’de yeni yönetim de Afrin’in silahla yönetilmesine izin vermez. Eski rejim tarafından silahlandırılmış PKK/PYD’nin silahlı olmasına hiç izin vermez.

RAKKA VE DERÊ ZOR, Arap şehirleridir. Gelecek Suriye Yönetimi bu şehirleri de PKK/PYD’ye bırakmayacaktır. O zaman da PKK/PYD yine hakkı olmadığı halde savaşacak mı? İşte yeni bir felaketin daha kapısı açılmış olur.

Kürdistan’ın Batısı, tek bir şehir olan Haseki’den oluşmaktadır. Suriye Federe Devleti içinde federe bir bölge olması realist, akılcı ve adaletlidir.

Kürtler, ABD’nin Kürtler için bir şehir devleti kuracağı hayaline sahip olamazlar. Kürdistan’ın Güneyi tecrübesine bakıldığı zaman bile, bunun mümkün olmayacağı hemen görülür. Kürdistan’ın güneyi zengin, kendi kendini besleyecek durumda olmasına, devletleşmesi güncel iken, uluslararası bir lidere ve yönetime sahip olmasına rağmen ABD, devletin kurulmasına destek olmadı.

Bundan dolayı Kürtler, ABD’nin Kürtler için bir şehir devleti kurmayacaklarını biliyorlar. Ama PKK/PYD ABD’nin kendileri için devlet kuracağını düşünüyor. PKK/PYD’nin böyle bir hayali de gelecek günlerde yeni bir felaketin habercisidir.

Ayrıca ABD, PKK/PYD’lilere ölüme giden kendi paralı askerleri olarak bakıyor.

Böyle bir hayal gerçekleşse bile, yeni Suriye yönetimi, müttefikleri diğer sömürgeci devletlerle bu devlete savaş açacaklardır.

PKK/PYD’nin uluslararası ilişki siyaseti de Kürtler için felakettir. Mevcut Suriye Rejiminin, Rusya’nın, İran’ın silahlandırdığı PKK/PYD’yi ABD’ye yedirmeme siyasetleri de, Kürtler için bir felaketin habercisidir.

Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Qadı Mihemed, Kürtlerin katledilmemesi için, devletten vazgeçti. Savaşmadı.

Mili Kürt lideri Mustafa Barzani, Kürtler katledilmesin diye 1974’de savaşma gücü olmasına rağmen, iktidarından ve otonomiden vazgeçti; savaşmadı.

Başkan Mesut Barzani, Kürtler katledilmesin ve iç savaş olmasın diye Kerkük’te savaş yürütmedi.

PKK/PYD’de de silahlı güçlerini Kürt dağından çekerek, bir katliamın önüne geçebilir.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.