Kürdistan Başkanı Mesud Barzani Hakkında Bir Ufuk Turu

Kurd24

Kürdistan Bağımsızlık Referandumu hakkında şiddetli tartışmalar devam ederken ve Kürdistan Devleti karşıtlarının inanılmaz saldırıları söz konusu iken, Kürdistan Başkanı Mesud Barzani, “bağımsızlık referandumunda evet sonucunun çıkmaması halinde Devlet Başkanlığından istifa edeceğini” açıkladı.

Daha önceleri de, Kürdistan Başkanı, “başkanlığının son bulduğu ve, başkanlığının meşru olmadığı” söylendiğinde de, “referandumdan sonra yapılacak başkanlık seçimlerinde aday olmayacağını” açıklamıştı.

Kürdistan Başkanı’nın, bu iki açıklaması birbirini tamamlayan açıklamalardır. Ama ne yazık aynı bilinen çevreler, Kürdistan Devleti karşıtları, Barzani Ailesinin müzmin düşmanları, bu açıklamaların içeriğiyle alakası olmayan, Kürdistan Başkanı’nı hiç tanımayan ya da bilinçli bir şekilde çarpıtmalar yaparak, saygısız değerlendirme ve yorumlar yaptılar.

Kürdistan Başkanı’nın, Kürdistan Devletinin kuruluşuna temel olacak bağımsızlık referandumuna verdiği önemi, anlamazlıktan geldiler.

Kürdistan Başkanı’nın her iki açıklamasını da, “halka tehdit”, “taktik” ve “halkı aldatmak” olarak nitelendirdiler. Bu nitelendirmeleri, işin sınırlarını zorlayan, ahlak dışı açıklamalar olduğu tartışmasız.

Aslına bakılırsa ve derinliğine bir analiz yapılırsa, bu bilinen çevrelerin, Kürdistan Başkanı’nın açıklamalarını, duygu ve düşüncelerini anlamaları olanaklı da değildir. Çünkü Kürdistan Başkanı’nın temsil ettiği, sahip olduğu siyasi ve toplumsal kültürle, onların siyasi ve toplumsal kültürü arasında nitelik farkı vardır.

O bilinen ve bahsettiğimiz çevreler, “halka rağmen iş ve yönetim yapmak isteyen” çevrelerdir. “Halksız devrim” çılgınlarıdırlar. Kendi kişisel, grupsal ve örgütsel çıkarları için, Kürt ulusunun çıkarlarını ayaklar altına almaktan bir beis görmeyen, Kürt halkını düşmanlarına rahatlıkla altlık edecek, satacak bir zihniyetin temsilcileridir.

Oysa Kürdistan Başkanı halkın içinden gelen, halkın duyarlıklarını ve hislerini tanıyan, halkın taleplerini realize ederek siyaset yapan ayrı bir felsefenin sahibi.

Kürdistan başkanı, doğal, milli, demokrat, toplumsal ve tarihi bir lider olarak kendi halkını tehdit etmek, halkı aldatmak gibi bir soysuzluğa sahip olmayacağını herkes,  düşmanlar bile çok iyi bilmektedir.

Kürdistan Başkanı, halkın içinden gelen, onlardan biri olarak, halkı tehdit etmesini ve taktik yapmasını düşünmek bile, onun soyluluğuna en büyük hakarettir. Onun pêşmerge karakterine, Kürdistan’a olan aşkına, uzun tarihi mücadelesine kesinlikle bir saldırıdır.

Bu yaklaşım, Kürdistan Başkanı’nı tanımamayı aşarak; onun onuruyla oynamak, onu küçümsemektir. Kürtlük iddiasında bulunan bir kesimin kendi liderini tanımaması, özellikle de 100 senedir mücadele eden bir aileyi, Barzanileri, 12 yaşında pêşmergelik yapmaya başlayan ve her yıl ve her dönem trendi yükselen, lider olarak büyüyen Mesud Barzani’yi tanımamak bir yüz karasıdır.

Bulunduğumuz aşamada:  

Kürdistan Bağımsızlık Referandumuna ve Kürdistan devlet kuruluşuna öncülük eden,

Yüz yıllık bir mücadele geleneğini arkasına alan, 

Büyük milli toplumsal ve dini lider Şeyh Abdulselam Barzani ve Milli Lider Mustafa Barzani’nin öğrencisi,

Günümüzde devlet sahibi olmadan devlet lideri gibi karşılanan Kürt milli lideri Mesud Barzani’nin; nasıl lider olduğuna objektifçe bakmak bir görevdir.

 

Mesud Barzani, milli hareket içinde büyüyen, gelişen, serpilen, tecrübe edinen, bilgilenen, yaşamı Peşmergelikle geçen tarihi bir şahsiyettir. KDP’nin öncülüğünde Eylül 1961 yılında Milli Devrim başladığı zaman, Mesud Barzani 15-16 yaş aralığındadır. Daha çocuk yaşlarda milli devrim hareketinin Peşmerge savaşçısı olur. Bugüne kadar da bu özelliğini korur.

Bu nedenle, kendisinin de açıklamasına göre ve pratiğine bakıldığı zaman da görülen şey o ki, onun için en büyük mevki Peşmergeliktir.

Mesud Barzani, 11 Mart 1970’de kurulan Kürdistan Otonomisinin tecrübesini de yaşadı. O zaman 24 yaşındaydı. Otonominin önemli kurumlarında görevler yüklendi. O zamandan bugüne aktarılanlardan anlıyoruz ki, halkın güven duyduğu, sevdiği, kendisi ile aynılaştırdığı, “halkın adamı” denilecek Kürdistan Otonomi yöneticilerinden biriydi. Vicdanlı, adaletli, paylaşımcı, sempatik, güvenilir yöneticilerden de biri olarak tanımlanıyordu.

Mesud Barzani, 1975 Savaşında iyi bir vatan savunucusuydu. Milli mücadele savaşının hem Peşmergesi ve hem de yöneticisiydi. 1975 yenilgisi onu fazlasıyla üzdü. Ama Kürdistan davasından vazgeçmedi. Daha çok bilendi.

Yenilgi gününden itibaren yeniden, milli devrimi başlatmak, başarı elde etmek heyecanını duydu. Savaş sonrasında Irak Kürdistan Demokrat Partisi Geçici Komitesinin kuruluşuna Ağabeyi İdris Barzani ile birlikte destek ve öncülük etti. 26 Mayıs 1976’da Başlayan Milli Devrim Hareketinin öncülerinden biri oldu.

Milli Devrim Hareketi devam ederken, babası Kürt lideri Mustafa Barzani’yi ve ağabeyi İdris Barzani’yi zamansız kaybetti. Bu, onun için ve ailesi için büyük bir darbe olmasına rağmen, altında ezilmedi. Parti başkanlığını yüklendi. O tarihten sonra da tüm Orta Doğu ve Kürdistan’da fazlasıyla yıldızı parladı.

O, Kürdistan Meclisi’nin kuruluşuna da öncülük eden lider oldu. Önce kendi partisinde Irak Devletinin federal olmasını projelendirdi ve karar altına aldı. Bu kararı, KYB’yi de etkiledi. Celal Talabani öncülüğündeki KYB’de Mesud Barzani’nin ve partisinin bu projesini benimsedi.  Mesud Barzani, daha sonra Kürdistan Meclisinde,  federalizm kararının alınmasında öncülük etti.

2003 yılında Baas Rejiminin yıkılmasından sonra, Irak’ta devlet modeli gündeme geldi. ABD ile Celal Talabani Eyalet Devlet sistemi konusunda anlaşma yaptı. Irak’ın 16 eyalet olmasını kabul etti. Kürdistan’da 3 eyaletin kurulması karar altına alındı.

Kürdistan’ın toplumsal ve tarihi milli lideri, Kürdistan’ın gerçek milli temsilcisi olarak eyalet sistemine kati bir şekilde itiraz etti. Devletin eyalet modeli ile yapılandırılmasına karar verilmesi halinde, Kürdistan’ın bunun dışında kalacağını açıkça ifade etti. Bu bir anlamda Kürdistan’ın bağımsızlığını de facto ilan etmekti.

Tartışmalar ve görüşmeler sonucunda, Mesud Barzani’nin dediği oldu. Irak’ta, federal modelin benimsenmesi çerçevesinde, yeni bir anayasanın hazırlanmasını sağladı. Bu yeni anayasa, 2005 yılında referandumla, genel halk oylaması ile kabul edildi.

Böylece, federal devletin öncü kurucusu olduğunu bölgeye, dünyaya, Kürtlere ispat etti.

O aynı zamanda, 2005 yılında Kürdistan’ın bağımsızlığı referandumunu da yaparak, Bağımsız Kürdistan sürecini başlattı.

Ama federal devlet konusunda Arap tarafıyla bir anlaşma sağlandığı için, ortak federal devleti yaşatma ve kurumlaştırma konusunda fırsat tanıdı. Bu Arap tarafı için tarihi fırsattı. Ne yazık ki, Arap tarafı bunu anlamadı. Federal devlet, federal devletin kanunlarına ve geleneklerine; iki eşit milletin çerçevesi içinde, ulus-üstü devlet, dinler ve mezhepler üstü nötr bir devlet, vasıfsız federal olarak işlemedi ve işlev görmedi.

Kürdistan Başkanı Mesud Barzani, Araplardan ayrıldıktan ve Kürdistan Devleti kurulduktan sonra da, Araplarla federal bir devlet olarak yollarına devam edeceğine dair kuvvetli işaretler veriyor. Zaten çok eski tarihlerde de bağımsız devlet ve federal devlet önermesini Arap tarafına iletmişti.

Kürdistan Başkanı Mesud Barzani’ye göre, Kürdistan’da bağımsızlık talebi, Kürdistan halkının Irak devletiyle yaşamış olduğu acı tecrübelerin sonunda oluştu.

Kürdistan Başkanı Mesud Barzani, bu strateji doğrultusunda çalışma yürütüyor, dünya devletleriyle ilişkiler kuruyor, derdini açıkça anlatıyor. Haklılığın kendisine verdiği cesaretle hareket ediyor.

Bağımsız Kürdistan devleti için de, içerde referandum yapılmasını talep ediyordu. Ne yazık ki, Kürdistan partileri, esas olarak bölgede sömürgeci bir devletin, İran’ın da etkisiyle, sürekli olarak “bağımsızlık referandumuna” karşı çıkıyorlardı.

Kürdistan Başkanı’nın inatla, haklılıkla, adaletle yaptığı çalışma ve kendisinin var olan güçlü toplumsal gücü sonrası, GORAN ve Kürdistan İslam Örgütü dışındaki tüm meclis içi ve dışı partileri ikna etti.

Partilerle ve toplumla oluşturduğu uzlaşma ve ittifak sonrasında, 25 Eylül’de bağımsızlık referandumunun yapılmasına karar verildi. Bulunduğumuz aşamada da, Kürdistan Başkanı herkesten fazla referandumun başarıya ulaşması için çaba gösteriyor, BM, dünya devletleriyle bu konuda ilişkileri yoğunlaştırmış durumda.

Mesud Barzani’nin kararlılığı, milli ve devlet vizyonu “bağımsızlık referandumu” kararının alınmasını sağladı.

Verili durum, referandum sonucunun ayrılma, Kürdistan Devleti’nin kurulması doğrultusunda olacak. Bu da Kürdistan’da yeni ve kritik bir dönemin açılması anlamına gelir. Bu dönemin ve kritik sürecin, hem Kürdistan’da, hem Irak’ta, hem Bölgede ve hem dünyada çok iyi, planlı, akılcı ve dirayetli yönetilmesi gerekir.

Bu yetenek, güç, akla, basiret ve feresate sahip olan kişilerin başında da Kürdistan’ın şimdiki Başkanı Mesud Barzani geliyor.

Bu nedenle de Kürdistan’ın Başkanı o olmalıdır.

Kürdistan Devleti’nin kuruluşundan ve oturmasından sonra her yetenekli ve layık olan millici bir Kürt, Kürdistan’a başkanlık yapabilir.

Kürdistan’ın diğer parçalardaki tüm Kürtler ve dünya Kürtleri, Kürdistan’ın Güneyinde devlet kurulmasının Mesud Barzani’nin öncülüğünde olacağına inançları güçlüdür. Bunun Kürdistan diğer parçalarını da etkileyeceği de kabul görmektedir.

Kürdistan Başkanı Mesud Barzani’nin Kürdistan geneli için çalıştığını ve çalışacağını, Onun ancak Kürdistan’ın dört parçasına fiili, kanaat ve fikir liderliğini yapacağı da önemli bir değer yargısı olarak orta yerdedir.

O istikrarlı ve bütün kademelerden geçerek, bulunduğu bütün mücadele ve parti mevkilerini yaşayarak Kürdistan Başkanlığına gelen biri. Bu nedenle, günümüzde Orta Doğu’nun siyasetinde en tecrübeli aktörlerden biridir. Bulunduğumuz aşamada da, Kürdistan Federe Devletinin alternatifsiz lideridir.

O, özü ve sözü bir olan, verdiği söze sadık olan, dostuna ihanet etmeyen bir başkan, bir insan ve bir lider. Kürtler, Mesud Barzani’yi böyle tanırlar. Bu niteliğinin yanında, tarihi kişiliği, mücadeleci karakteri, mücadele hayatındaki devamlılığı ve kararlılığı, bu devamlılık sırasında şiddete hiç bulaşmamış olması da Onu istisna insanlardan biri yapıyor.

O, ülkesi Kürdistan’ı, milletini seviyor. İnsanlarını seviyor. Çalışma arkadaşlarına karşı vefakâr davranıyor. Kürdistan, milleti, insanları için her riski göze alıyor. Halkıyla paylaşımı seviyor. Onlardan biri olmayı imtiyaz kabul ediyor. Bu nedenle onun için en yüksek makam, Peşmergeliktir. Kürdistan ve parti başkanlığı ondan sonra gelmektedir.

Mesud Barzani, o bir devrimci, demokrat ve reformcudur. O toplumsal demokrat ve çoğulcu kültüre sahiptir. O kırıcı, aldatan, başka liderler gibi söylediğini yapmayan hiç değil. O içi ve dışı aynı olan şeffaf ve bizden ve halktan biri. O, ülkesini ve insanını seven, insanını ve milletini iyi şeylere layık gören bir lider. O halkıyla birlikte yaşayan, onlarla yaşamı paylaşan, pêşmerge ve halkının doğrudan savaşçısı dava adamı.

O, Kürdistan’daki ulusal, dini/mezhebi toplulukların gönlünü kazanan, onların haklarının güvencesi bir lider.

O, "Mahabat'ta Kürd bayrağının gölgesinde doğdum.16 yaşımdan bu yana onun için savaştım, bağımsız Kürdistan bayrağı için ölmeye de hazırım" diyen bir başkan, bir dava adamı, bir savaşçı, bir özgürlükçü, bir hak ve hukuk savunucusu, demokrat biri.

Onun bu nitelikleri de onu istisna insan yapıyor. Bu özelliklerden dolayı, dünya başkanları, devlet başkanları, başbakanları ile rahat bir ilişki kuruyor. Onlar da onunla rahat ilişki kuruyorlar.

Bu nedenle Mesud Barzani, Kürdistan resmen tanınan bir devlet olmamasına rağmen, O Kürdistan’ın Başkanı olarak Beyaz Saray’da, dünyanın en ünlü saraylarında devlet başkanlarıyla oturuyor, saygı görüyor.

Sonuç olarak: Kürdistan Başkanı’nın bu kaliteli özellikleri göz önüne alındığı zaman, O, sözünün arkasında duran ve söylediğini yapan/uygulayan bir lider. Halkına karşı hiç bir zaman tehdit ve taktik yapmaz. Bu nedenle, “istifa ediyorum” dediğinde de sahicidir. Söylediğinin gereğini yapar.

Kürdistan Başkanı’nın, “referandumda başarılı olmazsak istifa ederim” açıklaması aynı zamanda, onun sosyal sorumluluk ve demokratik anlayışının sonucudur. Bilindiği gibi, bağımsızlık referandumu ve Kürdistan Devleti’nin kuruluşu projesi öncelikle Kürdistan Başkanı’na aittir. Bağımsızlık Referandumundan “evet” çıkmaması halinde istifa etmesi onun üstün niteliğinin ve halk adamı olmasının da bir gereğidir.

Demokrasilerde, başarısız seçilmiş başkanlar, devlet başkanları, başbakanlar, istifa ederler. Kürdistan Başkanı’nın da söylediği ve yapacağı şey budur.

Kürdistan Başkanı eğer bir diktatör olsaydı, istifa etmesine gerek yok. Bir diktatör olarak tasarruflarına, hiçbir şey olmamış gibi, devam ederdi.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir