Uçurtmayı Vurmasınlar-Feride Çiçekoğlu

Uçurtmayı Vurmasınlar-Feride Çiçekoğlu
Uçurtmayı Vurmasınlar-Feride Çiçekoğlu

Burnun büyüdü mü İnci? Hani Pinokyo’nunki gibi... Sen anlatmıştın, Pinokyo diye bir kukla varmış. Yalan söyleyince burnu uzuyormuş. Yalan söylersen senin de burnun büyür demiştin bana. Sen de yalan söyledin. "Seni bırakıp gitmem. Gidersem seni de götürmeye çalışırım." Hatırlıyor musun, böyle söz vermiştin. Ama "Hoşça kal,” bile demeden gitmişsin. Ben uyurken.

Feride Çiçekoğlu, 1951 yılında Ankara’da doğdu. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) doktora tezini tamamladı ve Ortadoğu Teknik Üniversitesinde eğitim gördü. Ülkenin karanlık dönemlerini yaşadığı, tank paletlerinin yalnız sokaklarda değil, demokrasinin ve geleceğin güzel günlerinin de üzerinden bir silindir gibi geçtiği 12 Eylül faşist askeri cuntası hiç şüphesiz Feride Çiçekoğlu’nun evine de uğrayacaktı. Uğradı da. 12 Eylül döneminde, politik düşünceleri nedeniyle tam dört yıl cezaevinde kaldı.  Bedenlerin değil, düşüncelerin özgürlüğünün kısıtlandığı, tek tipçi zihniyetin hakim kılınmaya çalışıldığı dönemdi o yıllar. Hapishaneler insandan ziyade düşünceler ile dolup taşmıştı. Birbirinden farklı, birbirine taban tabana zıt ama birbirine düşman olmayan farklı düşünceler. Düşman olan düşünceler değildi. Despot bir rejimin farklı düşüncelere olan düşmanlığı vardı sadece. Düşünceler presleniyordu. Tutuklamalar, gözaltında kaybedilmeler ve idamlar… Hepsi inşalara bu ülkede düşünceler kadar tehlikeli ve zararlı bir şey olmadığını ve düşüncelerin, kelimelerin mutlaka ıslah edilmesi gereken güçler olduğunu gösteriyordu. Bedeli vardı her sözün hatta dile getirilmemiş ancak sahip olunan her düşüncenin bir bedeli vardı bu topraklarda ve bu bedel mutlaka ödenmesi gerekiyordu. Hem de şairin dediği gibi öyle ucuzundan değil kelle fiyatına hürriyet ile.

İşte böyle bir atmosferde özgürlüğünden mahrum bırakılır Feride Çiçekoğlu. O, beton zeminlerde çiçekler açtırmaya karar vermiştir bir kere. Cezaevinde tanıdığı bir çocuk Barış’ın gözünden anlatacaktır dönemin zulmünü ve karanlığını. Barış annesi ile cezaevinde büyümek zorunda kalan bir çocuktur. Bir çift göz ile bakar dönemin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısına. Bir çocuk, ağaçları ve parkları ve oyun yerlerini görmesi gerekirken betonları, ranzaları ve avluları görür. Bir çocuğun büyümemesi ve olmaması gereken yerlerin cezaevi olduğu gerçeği bir kez daha çarpar yüzümüze. Romanda cezaevinde kadınlar arasında nasıl bir dayanışmanın olduğunu, insanların sadece düşündükleri için tutuklandıklarını ama buna rağmen hiç vazgeçmediklerini görürüz. Belki de Feride Çiçekoğlu, bu romanı yazarken, yaşanılan karanlık döneme bir not düşmek, bir belge bırakmak istemişti. Ama bunun çok çok ötesine geçti Uçurtmayı Vurmasınlar romanı. Duvarları delip geçti. O dönem içerde yaşanılan insan hakları ihlallerini dünyaya duyurdu. Beyaz perdeye uyarlandıktan sonra ise ünü Türkiye sınırlarını aştı. Filmini de izledim romanı okuduktan sonra ve gördüm ki, Feride Çiçekoğlu’nun senarize etmesi ve Tunç Başaran’ın usta yönetmenliği ile gerçekten muazzam bir başyapıt kazandırıldı sinemamıza. Anlatılan sadece Barış değil, o dönemde Barış gibi çocukların ve İnci gibi nice kadınların gerçek hayat hikayesiydi okuduğumuz ve izlediğimiz.

Çok beğenerek okudum ve elimden bırakmadan, sayfalar arasında kaybolarak okudum. Kalemine sağlık Feride Çiçekoğlu.

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.