Waris Dirie-Çöl Çiçeği

Waris Dirie-Çöl Çiçeği
Waris Dirie-Çöl Çiçeği

Bir kaçıştı onun hikayesi… Esaretten özgürlüğe, yokluktan zenginliğe, bedevi bir hayattan insanca yaşama. Çöl Çiçeği adlı otobiyografik roman, bizlere Waris Dirie’nin en onulmaz ve imkansız şartlarda bile mücadele etmenin kutsal bir yanı olduğunu gösteriyor. 

Waris Dirie, bir kadın, bir insan, bir insan hakları aktivisti, bir direnişçi. Somali’nin bir köyünde dünyaya gözlerini açtığında, onu herkesi karşılayan bir kader karşılar; çölde sabahtan akşama kadar su aramak, develeri gütmek ve günün birinde birkaç deve karşılığında bir adamın karısı olmak. Fakirlik, insanı utandıran bir yoksulluk ve bu yoksulluk içinde birbirine kenetlenmiş, mutlu olmaya çalışan ailenin bir ferdidir Waris Dirie. Bizi uzandığımız rahat koltuğumuzdan sessiz sedasız alır, Somali’nin kızgın çöllerine götürür Waris. Orada bize hayatta kalma mücadelesini, kızgın güneş altında kilometrelerce yürümeyi, insan kalabilmek için mücadele etmekten başka bir hayatın olmadığı gösterir.

İlker koşullar altında ergenliğe adım atan kızların sünnet edilmesini adeta yaşarız. Çöl kumları üzerinde ve bulunursa bir ağaç gölgesinde, steril bir ortamdan uzak, uzmanlık bilgisi olmayan bir kadının elinde sünnet edilen kadınların çilesi ve hayatıdır anlatılan. Her genç kız gibi, Waris de sünnet edilir. Hayatta kalma şansı yaver gider çünkü sünnet edilen genç kızlar ya hijyenik olmayan şartlardan ya da kan kaybından dolayı kısa sürede hayatını kaybetmektedir. Tutunur hayata ancak şimdi tutunması gereken başka bir hayat vardır, hem de tam anlamıyla bir hayat. Çok sevdiği babası bir gün Waris’i karşısına alır ve onun artık büyüdüğünü, kocaman bir kız olduğunu uzun uzadıya anlatır. Bu konuşma, evlilik zamanı geldiği düşünülen her kıza yapıldığı için Waris, bunun ne demek olduğunu anlamıştır. Eli bastonlu bir adama ve birkaç deve karşılığında verileceğini öğrendiği gün, Waris’in hayatının değiştiği gündür. Babasına karşı gelemez bunu denemenin de bir faydası olmayacağını bilir. O yüzden bir gece çölde uyumadan önce, annesinin kendisini uyandırmasını ister. Özellikle babası uyuduktan sonra. Annesi ilk başta bunu kabul etmez. Waris’in nereye kaçabileceğini sorar. Somali’nin başkentinde annesinin akrabaları oturmaktadır. İngiltere’de teyzeleri vardır ancak buralar, çöl ortamında hayal dahi edilemez.

Bir gece vakti annesi Waris’i dürter uyanıp kaçması için. O gece Waris koşmaya başlar. Babasından, kaderinden geçmişinden kaçmaya başlar. Koşar ve dinlenir. Çölü aşıp Somali’nin başkenti Mogadişu’ya gitmeye kararlıdır. Yolda, bindiği kamyonda tecavüze uğrar ancak bir şekilde kurtulur. Mogadişu’ya vardığında ise, ona akrabalarının evini gösterme vaadi ile yardım etmeye çalışan birisi tarafından tacize uğrar ve elinden son anda kurtulur. Her karşılaştığı insandan zarar gördükten sonra insanlara ve erkeklere inancı daha da körelir. Ancak onu Mogadişu’daki akrabaları da barındırmaz. Onlara göre de anne ve babasını çölde tek bırakması yanlıştır ve Waris’in köye dönmesi gerektiğini düşünmektedirler. 

En son çare İngiltere’deki teyzesinin yanına gitmektir. Ancak ne dil bilmektedir ne de bu zamana kadar Somali’deki köylerinin dışına çıkmıştır. Mogadişu’yu bile ilk defa görmüştür. Büyükelçi olan teyzesinin kocası, onu İngiltere’ye hizmetçi olarak götürmeyi kabul eder. Uçaktaki tuvaleti kullanmak, hangi koltuğa oturacağını bilemeyen, okuma yazması olmayan bir genç kızın dünyaya kafa tutuşunu izleriz resmen. İngiltere’de yıllarca teyzesinin evinden başını dışarı çıkarmadan yaşar. Teyzesinin kocasının İngiltere’deki görev süresi sona ereceği zaman yeni yeni okuma yazma ve biraz da İngilizce öğrenmiştir.

Büyük bir yürek taşır küçücük bedeninde. Görev süresi dolmasına rağmen geri dönmez teyzesi ve teyzesinin büyükelçi kocası ile. Yapayalnız kalır kocaman ülkede. Bir sürü işte çalışır. Ancak bir gün kendisinin resimlerini çekmek isteyen bir adamla karşılaşması onu hayatının mesleği ile tanıştıracaktır. Böylelikle ilk modellik deneyimine başlar ve sonra birbiri ardına teklifler gelmeye başlar.  İngiltere dışında da çekimler yapılması gerekmektedir ve tam da bu esnada bir kez daha çıkar karşımıza pasaport sorunu. İstemediği ve hiçbir zaman bir arada yaşamayacağı birisi ile evlilik yapar sırf pasaport sahibi olabilmek için. Bir pasaport almak için oradan oraya savrulur ama üstesinden gelir. Sınırların ötesinden alır ülkesinin kokusunu. Yıllar geçmiştir, hayatını kazanmıştır ancak çölü, develerden ve kavurucu sıcaktan başka bir şey olmayan bir yeri yani ülkesini, doğduğu yeri özlemiştir. Somali sınırına kadar gider ve ülkesinin kokusunu içine çeker. Hatta ülkesine giriş sorunu ortadan kalktıktan sonra BBC’nin kendi hayatını anlatan bir belgesel çekimi için Somali’ye dönüşü ile annesi ve doğduğu topraklarla yeniden buluşur. Çocuk olmanın hikayesidir onunki, sürgüne giderken ki çocuk ile sürgünden dönerken dönüştüğü çocuğun hikayesi…