Anadil ve futbol

Kurd24

Derler ki Batı'nın tarihinde iki çıkış (kaçış) belirleyici olmuştur; Aineias'ın yanıp yıkılan Troya'dan kaçışı ve Musa'nın baskıcı Mısır'dan çıkışı. Bu kaçışlardan biri Roma'nın kuruluşuna neden oldu, diğeri de Tevrat aracılığıyla Tanrı'yla bir ittifakın kurulmasına uzanan ve bir kültüre dönüşen gelişmenin başlangıcı. Böylece yaklaşık 3000-3300 yıllık Batı kültürünün temelleri atılmış oldu. Benedict Anderson'un  “Hayali Cemaatler” ile Eric Hobsbawm'ın “Hayali Gelenekler” adlı dev eserleri bellek, kimlik, mit ve politik tasavvur arasındaki ilişkiyi, eski kültürler temelinde ama günümüzü de anlamamıza imkân veren bir ilkesellik biçiminde ele aldılar. Kürtlerin ihtiyacı olan o büyük çıkış ya da kendi gerçekliğine kaçış, ancak anadil olan Kürtçe ile mümkün olabilir.

Böyle bir yazı başlangıcını tercih etmemin bir sebebi var; eğer yamacıma bir daha yaklaşır ve etrafımda biraz daha sıkıca toplanırsanız; ben de eski zaman hikayecileri gibi size gerçek, yaşanmış ve sonuçlarını bugün daha net görebildiğimiz bir hikayeyi ağız tadıyla anlatmayı denerim. Bu hikâye Katalanlar, Basklar ve Kürtlere dairdir.

1930 yılında İspanya’da Cumhuriyetçilerin seçimleri kazanmasıyla birlikte ülkedeki siyasi atmosfer çok gerildi. Nitekim bu gerilim 1936’da bir iç savaşa dönüştü ve yüzbinlerce insanın ölümüyle 1938 yılında son buldu. İç savaşı Cumhuriyetçiler kaybetti. General Franko, tam kırk yıl sürecek faşist diktatörlüğünü ilan etti. Kırk yıl boyunca İspanya’da hiç genel seçimler yapılmadı. Kırk yıl boyunca her talep koyu bir şiddetle bastırıldı, işkence bu zalim diktatörlüğün en belirgin simgesi haline geldi.

1938 yenilgisiyle birlikte ülkedeki etnik kimlikler, kültürel belleklerinin mirasına bağlı olarak varlıklarını korumak amacıyla değişik yol ve yönetmeler denediler. Katalanlar, kiliselerine, stadyumlara ve onları hayatta tutacak mesleklerine sığındılar. Kiliselerini sadece dini ihtiyaçları için kullanmadılar; kiliseler hem sosyal bağları güçlendiren mekanlar oldu, hem de Katalancanın geliştirilmesi için adeta laboratuvar görevi gördü.

Ama Katalan kültürünün ruhu ve mirasını koruyan en büyük arena, hiç kuşku yok ki stadyumlar oldu. Özellikle Camp Nou her on beş günde bir sadece yüzbinleri ağırlamıyordu, her maç adeta siyasi birliğin inşasında büyük bir politik miting görevi de görüyordu; günlük hayatın akışkanlığı içinde Katalanlar bir taraftan mesleklerini geliştiriyor, diğer taraftan birliklerinin çimentosu olan kiliselerine gidiyor ve futbol maçlarında da politik zindeliklerini koruyorlardı.

Basklar ise büyük bir öfke ile Franko rejimini elde silah dağlara kaçarak karşıladılar. Elbette Bask ülkesinde Baskça mücadele biçimleri yürütüldü ama baskın karakter şiddete dayalı çözüm arayışı olduğu için, hayat daha sert, daha yoksul ve kıraç kaldı.

Franko rejimi öyle ağır baskılar geliştirdi ki, ömrünü 40 yıl uzatabildi. Özellikle İspanyolcanın dışındaki diller üstünde inşa ettiği cendereler inanılmazdı. Öyle ki, hem Katalanlar hem de Basklar ve tabii İspanya'daki diğer etnik kimlikler, anadillerini rahat konuşmak için evlerinin pencerelerinden feragat edip, pencerelerini duvarla örmek zorunda kalıyorlardı. Çünkü İspanyolcanın dışında başka bir dille konuşmak büyük suç ve ağır yaptırımları vardı.

1975’de Franko ölünce, İspanya devlet olarak yeniden kendini inşa etti. 1978’de kabul edilen yeni anayasaya göre ülke 17 özerk bölgeye ve 2 özerk şehre ayrılarak idari ve siyasi olarak federal bir yapılanma kazandı. Madrid'deki merkezi hükümetle senkronize çalışan özerk bölgeler, kendi kendilerinin yönetimi için bölgesel parlamentolar oluşturdu ve herkes ana dilinde eğitime geçti.

Katalanlar bu yeni duruma hemen adapte oldu ve kısa bir sürede anadilde eğitime geçtiler. Ama Basklar aradan 20 yıl geçtikten sonra ancak anadilde eğitim yapma imkânı buldular. Bunun biricik sebebi Bask ülkesinde egemen olan şiddetin kendisiydi. Şiddet herhangi bir toplumsal kurumlaşmaya hem izin vermiyordu hem de değer.

Katalanlar, dinlerine, dillerine ve her tür temas ve ilişkiye cevaz veren futbola sığındılar. Sonuç ortada. Katalonya, İspanya'nın en gelişmiş özerk bölgesi ve bağımsızlık yolunda ciddi adımlar atıp onun sancısını yaşıyor.

Basklar silaha sarıldı, bir ulus inşa etmek yerine kişisel ya da grupsal bir hikâye yaratmak ve onu yaşamanın peşine düştüler. Bask özerk bölgesi hala o denem tercih edilen şiddetin yapısal sorun ve sancılarını acı bir biçimde çekiyor.

Kürtler de şiddeti bir çözüm olarak gördü. Ama kırk yılın sonunda şiddetin aslında kişisel ve grupsal bir hikaye yaratmaktan başka bir sonuç doğurmadığı ve büyük bedeller ödendiği halde sonuçtan çok uzak bir kaosa itildiği tanık oldu.

Oysa her tür toplumsal ve sosyal ilişki ve temasın biricik vasıtası dildir. Dil devasa bir büyülü güçtür. Ve istediği tek şey de temas ve ilişki mesafesidir. Futbol işte bu teması sağlayan en ucuz ve maliyetsiz zemindir. Kürtçe gönüllüleri işte bu noktaya çok dikkatle bakmalıdır. Aranan hazine buradadır.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir