Meşru müdafaadır tarafım

Kurd24

Savaş söz konusu olduğunda haklı ya da haksız, adil ya da talancı hiç fark etmez, insan hayatına mal olan bu tasarlanmış kötülükte tarafım sadece meşru müdafaa olabilir. Öldürme eyleminde yalnızca katili bertaraf etme çabasını anlamlı bulurum. Ölüm, bizzat hayatı anlamsız kılan tek ve seçeneksiz en büyük zalim diktatörlüktür. Yaşama hakkını hiçbir gerekçe battal edemez ve ölüm söz konusu olduğunda hiçbir savaş savunulamaz. Ölüm karşısında hayatta kalmak için ne kadar büyük çabalar sarf ettiğimiz düşünülürse, savaşın da ne kadar büyük bir tehlike olduğu o kadar kolay anlaşılır.

Bir vicdani retçi olarak, savaşı ve savaş araçlarını bütün kurumlarıyla birlikte toptan reddediyorum. Ölüm araçlarının değerini anlamak, benim için imkansızdır. Ölüm değersiz bir şeydir, araçları ve kurumları da sırf bu yüzden değer kazanamaz. İhtilafların dilin imkanlarıyla çözülmesi insani bir davranıştır. Sadece konuşma ve diyalog insancadır. Bunu dışındaki her araç ve vasıta hayatı tehdit ettiği için insani değildir ve gayri ahlakidir.

Bir başkasının devletini, bir başkasının ulusunu ve halkını hangi kutsal gerekçe ölüme mahkûm edebilir? Belki bu laflar kimilerine çok romantik gelebilir ama sizi temin ederim ki ölümün hiçbir romantik tarafı yoktur.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek arzusu ve çabası, Rus’un, Ukraynalı insan öldürmek çabası ve arzusundan başka ne anlama gelebilir ki? Zaten savaşın pratiği de ölümü kutsallaştırmıyor mu? Sonuç olarak iki taraftan insanlar ölmeyecek mi? İnsanlar sırf biri böyle buyurdu diye acı çekmeyecek mi?

Nedensellik zinciri içinde hem Rusya’ya hem de Ukrayna’ya eşit mesafesindeyim. Ama Rusya'nın savaş kararı ve saldırganlığı, sırf bu nedenden ötürü beni Ukrayna’ya bir sempati ile yolluyor. Tarafların haklı ya da haksızlığından bağımsız olarak, savaş kararını alan ve bu uygulayan taraf, işgalci ve barbar taraf oluyor. Zaten savaş kararı ve uygulaması, eski ihtilaf zeminini dinamitleyerek o zemini başkalaştırıyor ve sorunu bir başka seviyeye taşıyor. Geride eski ihtilaf kalmıyor, sadece savaş ve onun sonuçları kalıyor.

Ama öyle anlaşıyor ki insanoğlu hala savaştan ve onun getirdiği büyük yıkımdan hala medet umuyor ve bu kirli kimlikle tarihe not düşmekten imtina etmiyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra biraz akıllandığımız varsayımından hareket ediyorum. Bu iki savaşın tahmin edilemeyen sonuçları bir nebze olsun, barışa ve dolayısıyla diyalog yoluyla sorunları çözme zihniyetine değer kattığını düşünüyordum.

Ama galiba Putin yanıldığımı kanıtlamak istiyor. Putin’in Ukrayna’da egemenlik isteyen arzusu ve talebi hiç gerçekçi ve ahlaki değildir. Çünkü Putin gerçek manada Rusya’yı dünyanın en müreffeh ülkesi haline getirmedi. Aynı Putin, Rusya’yı dünyanın alternatif teknoloji ülkesi haline getirmedi. Yine bütün Rusya’yı dünyanın en güçlü ekonomisi haline getirmedi.

Sorarlar adama, hele önce ülkeni dünyanın en iyi ülkesi yap, sonra sıra başkalarına gelsin. Eğer dünyanın en iyi, en huzurlu, en gelişmiş, en iyi eğitim almış, en demokratik ülkesi değilsen, başka ülkelere neden göz dikersin? Bunu tek anlamı var; tıpkı Orta Çağ’da olduğu gibi, servetine talan ve yağma ile servet katmak istiyorsun. Tiranlığına daha büyük kan sıçratıyorsun. Zalimliğinin halkasını daha çok büyütüyorsun. Ülken yetmiyor, dünyayı ateşe vermeye çalışıyorsun. Savaş haris bir açgözlülüktür. Savaş diktatörlüğün diktatöryasıdır. Savaş, insan yüreğini gasp etmektir. Savaş, kalbin çöple dolmasıdır.

Silahlar patlıyorsa, bombalar insan hayatına son veriyorsa, savaşın nedenlerini tartışmak 'Televole'de magazin dedikodusu yapmaktır. Savaş durdurulmadan nedenlerini tartışmak savaşı meşru hale getirmektir.

Bir vicdani retçi olarak Rusya’nın Ukrayna işgalini bütün kalbimle kınıyorum.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir