Sömürgeci hukuk ve ‘kolektif-potansiyel suçlu Kürtler’

Kurd24

18 yıl önce Kürdistan’ın batısında Kamışlo şehrinde faşist Baas rejimi tarafından Kürt kardeşlerimize yönelik bir katliam gerçekleşti. Bu katliamı lanetliyor ve Kamışlo katliamı şehitlerini saygıyla anıyorum.

51 yıl önce Türk devleti bünyesinde askeri darbe (12 Mart 1971) gerçekleşti. Bu darbe sonrasında, binlerce Kürt sorgulandı ve işkence gördü; değişik toplumsal kesimlerden yüzlerce Kürt de toplu yargılanmalar sonucu yüksek cezalara çarptırıldı. Ben de yargılanan ve en yüksek cezaya çarptırılanlardan biriydim. Türk tarafından da binlerce kişi sorgulandı, işkence gördü, cezalandırıldı. Darbe döneminde de yapılan bütün kötülükleri lanetliyor ve protesto ediyorum.

                                                *****

Türk Kemalist-jakoben devletinin kuruluşundan sonra, Kürtler sürekli yargılamalarla karşı karşıya kaldı. İçinde bulunduğumuz dönemde ve günlerde de yargılamaları devam ediyor. Ben de hayatım boyunca, onlarca davada yargılama ile karşı karşıya kaldım. Cezalara çarpıldım.

Bilindiği gibi, Kurdistan24 gazetesinin yazarlarından biriyim. Uzun bir zamandır da Kurdistan24 gazetesinde yazılar yazıyorum. 26 Mayıs 2019’da, Türklerin 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda yazdığım bir makaleden dolayı da yargılandım. Yargılanmam 07.03.2022 tarihinde sonuçlandı. Yargılanma sonucunda, 10 ay hapis cezasına çarptırıldım. Ertelenen eski cezalarım zaman aşımına uğramasına rağmen, hâkim bende “suç işleme-Kürtçülük yapma” eğiliminin sürekliliğini tespit ettiği için erteleme yoluna gitmedi.

Devletin savcısı makalem hakkında soruşturma başlattı. İfademe başvurdu. Ben ifademde, yazdığım makalemin içeriğine, daha da kapsamlaştırarak sahip çıktım. Devletin savcısı soruşturma sonucunda hakkımda iddianame tanzim ederek Diyarbakır 4. Asliye Ceza Mahkemesinde dava açtı. İlk duruşmada kapsamlı bir siyasi savunma sundum. 07.03.2022 tarihinde yapılan son duruşmada, kapsamlı sözlü ve yazılı savunmamı sundum. Hakkımdaki dava ceza ile sonuçlandı.

Savunmamada, Türk mahkemesini meşru kabul etmedim. Türk mahkemesinin beni ve Kürtleri yargılama hakkının olmadığını ifade ettim. Mahkemenin devletin sömürgeci ve işgal hukukunu uyguladığını, bunun da benim ve Kürtler için meşru olmadığını ifade ettim. Mahkemede beraat talebinde bulunmadım. Bu davanın doğal hukuk ve demokrasi, normal koşullarında, uluslararası antlaşmalar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, AİHM kararları kapsamında olmaması gereken bir davadır. Bundan dolayı, davanın ortadan kaldırılması gerekir. Savunmamda ifade ettiğim sömürgeci-işgal hukukunu biraz açmakta yarar vardır. Çünkü bu hukuk, meşru bir hukuk değil, tüm Kürtleri kolektif-potansiyel suçlu kabul etmektedir.

Sömürgeci devletler, doğal olarak işgal ettiği tüm ülkelere kendi değerlerini, kurumlarını, hukuklarını götürürler. Klasik sömürgelerdeki konum ve hukukla, Kürdistan’daki sömürge olmayan sömürge statüsünde ve hukuk oldukça farklıdır.

Sömürgeciler, klasik sömürgelerinde hiçbir zaman işgal ettikleri yerlerin, ülke isimlerini millet varlıklarını, dillerini, kültürlerini, milli değerlerini yasaklamamışlar. Sadece onların yeterince ve olabildiğince gelişmesine engel olmuşlardır. Sadece kendilerinin uydusu, kuklası ve işbirlikçisi yönetimler oluşturmuşlardır. Bu yerli yönetimler üzerinde kendi kontrollerini sıkıca oluşturmalarına rağmen, yerlilerden yönetici, hükümet oluşturmuşlardır. Hukuklarını da bugüne oluşturmuşlardır. 

İngiliz sömürgelerinde, sömürge milletlerin varlıkları inkâr edilmemiş ve yasaklanmamıştır. Dilleri ve kültürleri, milli değerleri yasaklanmamıştır. Hindistanlılar,  “Benim ülkem Hindistan”, “Ben Hintliyim”, “Benim dilim Hinduca”, “Benim kültürüm Hint kültürüdür” dediği için yargılanmamış ve cezalandırılmamışlardır. Hindistan’da işbirlikçi, uydu, kukla yönetim oluşturmuşlardır.

Kürdistan’da sömürge olmayan bir sömürge, statüsüz bir konum var. Bundan dolayı Kürtlerin millet olarak varlığı ve ülkeleri Kürdistan inkâr ediliyor. Kürtlerin millet olarak varlığı ve ülkeleri Kürdistan inkâr edildiğinden, doğal olarak diğer bütün milli değerleri de yok kabul ediliyor ve yasaklanıyor. Türk devleti bu resmi ideolojiye; barbar-insanca olmayan-ırkçı-sosyolojik- gerçeklere aykırı kabullere göre Kürtlere siyasi, hukuki muamele yapıyor.

Türk devletinin hukukuna göre:

-“Kürt vardır-Kürt milleti vardır”,

-“Ben Türk değilim, ben Kürdüm”,

-“Kürdistan vardır-Kürdistan ülkemdir”,

-“Türklerin ülkesi benim ülkem değil, Kürdistan ülkemdir”,

-“Türk bayrağı benim bayrağım değildir, benim bayrağım var, şu renklerden oluşmaktadır”,

-“Türk marşı benim marşım değildir, benim marşım ayrıdır, o da Ey Reqîb’tir”,

-“Kürt dili vardır dilim Kürtçedir”,

-“Türk dilini konuşmak zorunda değilim, kendi dilim Kürtçeyi konuşmak istiyorum”,

-Kürt televizyonları ve radyoları serbest olmalıdır”,

-“Kürt kültürü vardır”,

-“Kürt tarihi vardır ve Kürt milleti, tarihsel bir geçmişe sahiptir”,

-Kürt milleti, Ortadoğu’da en eski milletlerden biridir”,

-“Kürt milletinin, kendi ülkesinde iktidar ve egemen olması gerekir”,

-“Kürt milleti kendi kendini yönetme hakkına sahiptir”,   

-“Kürt milleti kendi kaderini kendi iradesi ile tayin etme hakkına sahiptir”,

-“Kürdistan’da yeraltı ve yerüstü kaynakları talan edilmemelidir”,

-“Türk devleti, Kürdistan’da sömürgeci ve işgalcidir,

-“Türk devletinin Kürdistan’daki işgali son bulmalıdır”,

-“Türk sömürgeciliğine karşı Kürt milli ayaklanmaları meşru ayaklanmalar, bağımsızlık, milli hakları kazanma mücadeleleridir”,

-“Kürtlerin milli liderlerinin ve milli savaşçılarının öldürülmesi ve idam edilmeleri hukuk dışıdır, cinayettir, insanlık suçudur”,

-“Kürtlere uygulanan katliam ve jenosid insanlık suçudur, tanınmalı ve yargılanmalıdır”,

 -“Kürdistan’daki jenosid son bulmalıdır”,

-”Kürtler serbest, özgür siyaset yapmalıdırlar, kendi partilerini kurmalıdırlar”,

-“Kürtlerin milli giysileri serbest olmalıdır”,

-“Kürtler devlet kurumlarında Kürtçe konuşmalıdır”,

-Kürt dili resmi dil olmalıdır”,

-“Kürt dili bütün eğitim kademelerinde, eğitim ve öğretim dili olmalıdır”,

Demek, savunmak, yazmak suçtur. Bunu söyleyen, savunan, yazan her Kürt de suçludur ve cezalandırılmalıdır. Bu sıraladığım ve sıralanacak başka birçok temel konuda her Kürt’ün özgür olması halinde söyleyeceği, savunacağı, yazacağı konular oldukları için de, sömürgeci Türk devlet hukukuna göre her Kürt suçludur. Bununla da Kürtler için kolektif suçtan bahsedilebilir. Bundan dolayı her Kürt, bütün Kürtler aynı zamanda potansiyel suçludur.

Yargı organları da dönemlere göre bu kolektif suç ve Kürtlerin potansiyel suçlu konumuna göre oluşmuşlardır. İstiklal Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeler, Sıkıyönetim Mahkemeleri, sözde Sivil Mahkemeler Kürdistan’da böyle bir yapıya sahip olmuşlardır, sahiptirler. Bundan dolayı Türklere olan hukuktan çok farklı ve sömürgeci hukuk işletmektedirler.

Sömürgeci hukukun suç saydığı temel talep ve görüşlerimizi de Kürt olarak bütün platformlarda ve mahkemelerde savunmalıyız. Ancak bu durumda devletin siyasetinde, devletin kendisinde, sömürgeci-işgal hukukunda değişim sağlamamız olanaklı olacaktır.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir