Sur raporu: En çok kadın ve çocuklar etkilendi

Diyarbakır Barosu, 'Çatışmalı Ortam ve Sonrasında Çocuk Haklarının Desteklenmesi' projesi kapsamında Sur ilçesinde yerinden edilen ailelerle yapılan alan araştırması raporu açıklandı.

HABER MERKEZİ

Diyarbakır Barosu tarafından 2017 yılının Mart ayında başlatılan 'Çatışmalı Ortam ve Sonrasında Çocuk Haklarının Desteklenmesi' projesi kapsamında Sur ilçesinde yerinden edilen ailelerle yapılan alan araştırması raporu açıklandı. Raporda, en çok kadın ve çocukların mağdur edildiğine dikkat çekilerek, çatışmalardan sonra, Sur’da yıkım ve göçlerin yaşandığı belirtildi.

Diyarbakır Barosu tarafından hazırlanan araştırma raporunda, 491 aileyle görüşmeler yapıldığı belirtilirken, araştırmaya katılanların % 35,7'sinin evlerinin yakıldığı, % 59,5'inin ise çatışma ortamından dolayı temel ihtiyaçtan yoksun kaldığı ortaya çıktı.

Yaklaşık 500'e yakın aile ile yüz yüze yapılan görüşmelerin ayrıntıları raporu 3 dile çevrilerek kitap şeklinde yayınlanacağı belirtildi.

Raporda, çatışmaların devam ettiği dönemde ve sonrasında çocukların uğramış oldukları hak ihlalleri yer aldı. Birçok sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katıldığı toplantıda raporun sunumu sosyal psikolog Prof. Dr. Melek Göregenli yaptı.

BİRÇOK KENT YERLEBİR EDİLDİ

Toplantının açılış konuşmasını yapan Baro Başkanı Ahmet Özmen, bölgede yaşanan hendek çatışmalı süreçte 100 binlerce insanın evini terk etmek zorunda kaldığını belirtti.

Özmen, "2013-2015 yılları arasında Türkiye'nin tüm toplumsal kesimlerinde büyük bir beklenti ve umut yaratan Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik yol yöntemlere çözümünü hedefleyen çözüm süreci olarak adlandırdığımız bir süreç yaşandı. Özellikle Kürt toplumu, bu meseleyi barışçıl yöntemlerle nihai çözüme kavuşturacak olan bu süreci çok ciddi bir şekilde destekledi. Ancak, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında ne yazık ki tekrar çatışmalı ortama geri dönüldü. Sur, Yüksekova, İdil, Cizre, Silopi gibi birçok kentimiz yerle bir oldu, yaşanamaz hale geldi. Oralarda yaşayan 100 binlerce insanımızı evlerini terk ederek, başka yerlere göç etmek zorunda kaldı" dedi.

EN ÇOK KADIN VE ÇOCUKLAR MAĞDUR

Özmen, merkez Sur ilçesindeki hendek olaylarında 30 bin kişinin göç ettiğini dile getirerek, raporda ortaya çıkan sonuçlarda, bu kişiler için çok şey yapılması gerektiğini ifade etti.

Özmen, "2 Aralık 2015 tarihinden sonra Baro Başkanı Tahir Elçi'nin katledilmesinden 4 gün sonra Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 6 mahalleyi kapsayan sokağa çıkma yasağı halen devam ediyor. Çatışmalı ortamda 30 bin dolayında insanımız yaşadığı evlerini terk etmek zorunda kaldı. Savaşların en büyük mağdurları her zaman kadın ve çocuklar oldu. Bu çatışmalı ortam devam ederken, Çocuk Hakları Merkezimiz, Sur'da yaşanan çocuk hakları ihlalleri alanında bir proje geliştirdi. Proje kapsamında Çocuk Haklarının Desteklenmesi isimli proje, Avrupa Birliği'nin desteğiyle Diyarbakır Barosu tarafından 1,5 yıla aşkındır yürütülmektedir. Bu çalışmada, Sur ilçesindeki çatışmalarda çocukların yaşadığı hak ihlalleri, hem de göç ettikten sonra karşı karşıya kaldıkları hak ihlalleri tespit edildi. Bu hak ihlalleri kapsamında bir alan araştırması yapıldı. Sur'dan göçen 491 aile ile görüşmeler yapıldı. Sonuçlar, Sur'da ayrılmak zorunda kalan ailelerin çocukları için yapılacak çok şeyin olduğunu gösteriyor. Eğitim, sağlık ve barınma hakları alanında yapmamız gereken birçok sorumluluğumuzun olduğunu bu çalışma ortaya koydu" diye konuştu.

ÇOCUKLAR YALNIZLAŞTI!

Raporun sunumu sosyal psikolog Prof. Dr. Melek Göregenli ise görüşülen bu ailelerin yüzde 76'sının çatışmalı ortamda bulunduğunu söyledi.

Prof. Dr. Görengenli, bu araştırma, Sur'da yaşanan çatışmalardan çocukların etkilenme oranlarını ve biçimlerini ortaya koymak amacıyla yaptıklarını ifade ederek, "Araştırmamızın sayısal bulguları ve alan araştırması sırasında aktarılan deneyimler, Sur'da çatışmalı ortamda bulunan ailelerin, çatışmalar öncesinde de yaşam koşullarının zor ve yaşam çevrelerinin çocukların temel haklarının sağlanmasına uygun olmadığını göstermektedir. Katılımcılarımız şu anda yaşadıkları yaşam çevrelerinde çocuklar için güvenli ve uygun ortamlar olmaması, eğitim ortamının sık sık değişmesi, en büyük sorunların çocukların yalnızlaşması ve zamanlarının çoğunu evde geçirme zorunda kalmaları olduğunu belirtmişlerdir" dedi.