Şengal soykırımını unutmayalım, şimdiki trajedisine göz yummayalım

Kurd24

Arap Baharı denilen toplumsal ayaklanma ya da fırtına, kısa bir zaman diliminde bütün Arap dünyasını sardı. Suriye’nin de bu fırtınadan etkilenmemesi olanaklı değildi. Çünkü Suriye’de kopkoyu ve karanlık, on yıllardır devam eden bir diktatörlük vardı. Bu diktatörlük, bir küçük azınlığın diktatörlüğüydü. Militarist bir diktatörlüktü.

Suriye, 2011 Mart’ında bu fırtınaya yakalandı. Kısa sürede toplumsal ayaklanma yayıldı. Bütün Suriye’yi sardı. Ne yazık ki Suriye’deki militarist diktatörlük büyük manevralarla bu fırtınayı iç savaşa dönüştürdü. Suriye üzerinde hesap yapan güçler, DAEŞ denilen bir belayı ortaya çıkardılar. Bu bela kısa sürede yayıldı. Suriye ve Irak’ta bir DAEŞ devleti kurdu. Bunun yaparken Kürtleri ve özellikle de Êzidi Kürtleri kendine düşman seçti. 3 Ağustos 2014’te Musul ve Şengal’a saldırdı. Musul’u ve Şengal’i işgal etti. Şengal’de tam anlamıyla bir soykırım uyguladı. Binlerce Kürt’ü katletti. On binlerce Kürt kadın ve çocuğu kaçırdı. On binlercesi de dağlara sığındı. Kürdistan Bölgesi’nde yüz binlercesi olmak üzere, bir bölümü de Kürdistan’ın kuzeyine ve batısına gidip yerleştiler.

Şengal, Irak hükümetinin egemenliği altında olmasına rağmen, Şengal’in işgalden kurtarılması için herhangi bir harekette bulunmadı. Kürdistan Başkanı Mesud Barzani, kendisinin öncülük ettiği bir operasyonu Şengal’de başlattı. Bu büyük operasyon sonucu Şengal DAEŞ işgalinden kurtuldu.

Sivil toplum örgütlerinin yaptığı çalışmalar sonucu 5 binden fazla Kürt kadını ve çocuğu DAEŞ’in elinden kurtarıldı. DAEŞ’ten kurtarılan Şengaliler, kaçırılanlara uygulanan muameleler hakkında dehşet açıklamalarda bulundular.

Ayrıca DAEŞ’ın kaçırdığı Kürtlerin kurtulması için dönemin Başbakanı Neçirvan Barzani tarafından “Ezidileri Kurtarma Ofisi” kuruldu. Bu ofiste önemli bir sayıda Kürt’ü DAEŞ’tan kurtardı.

Ama ne yazık ki Şengal DAEŞ işgalinden kurtarıldıktan sonra, PKK ve Haşdi Şabi gibi teröristlerin istila ve işgaline uğradı. Bütün uğraşlara rağmen bu işgale son verilmedi. Bundan dolayı son aylarda, Birleşmiş Milletler’in gözetiminde Irak hükümeti ve Kürdistan Bölgesi Hükümeti arasında Şengal Anlaşması imzalandı. Anlaşmada terörist ve istilacı örgütlerin Şengal’i terk etmeleri konusunda anlaşma yapıldı. Ayrıca Şengal’de idari ve güvenlik düzenlemelerinin yapılması konusunda önemli hükümler antlaşmada yer aldı.

Ne yazık ki, uzun zamandır bu antlaşmaya yapılmasına rağmen, PKK, Haşdi Şabi Şengal’i terk etmediler. PKK, Haşdi Şabi’leşerek varlığını devam ettiriyor.

Denilebilir ki Şengal trajedisi devam ediyor.

Şengal soykırımı konusunda Hollanda ve Belçika parlamentoları karar aldılar. Bu konuda olan en önemli gelişme Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği Şengal Soykırımının 7. yılında yaptığı açıklamadır.

 “DEAŞ’ın Ezidileri katletmesinin üzerinden 7 yıl geçti” denilerek, şu ifadelere yer verildi:

 

“Binlerce Ezidi, kimlikleri nedeniyle akıl almaz şiddete maruz kaldı ve bugüne kadar pek çoğu yerlerinden edildi ve birçoğu hala kayıp. DEAŞ tarafından işlenen bu menfur eylemler; savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım anlamına gelebilir.”

Suçların hesabının verilmesi gerektiği belirtilen BM açıklamasında, Irak hükümetinin uluslararası hukuk kapsamında suçları soruşturması gerektiğine dikkat çekildi.

 “Bu nedenle, Irak hükümeti tarafından Ezidilerle ilgili ‘Hayatta Kalanlar Yasası’ yürürlüğe konmalı ve Bağdat’ın Ezidiler ile diğer topluluklara karşı işlenen suçları tanıması gerekir” ifadelerine yer verildi.

Şengal’in günümüzdeki trajedisi konusunda Kürdistan ve Êzidilerin önemli açıklamaları var.

Basnews’e açıklamalarda bulunan Şêx Şemo şunları söyledi: “Şu an Şengal’de bulunan silahlı güçler bölge devletlerinin istem ve ajandalarına göre çalışmalar yürütüyorlar. Bu nedenle de Şengal Anlaşması’nın uygulanmasına müsaade etmiyorlar. Bu anlaşmanın hayata geçirilmemesi için bölgedeki bazı güçlerin ajandaları var. Çünkü Şengal’ı birbirlerini tasfiye etme alanına dönüştürdüler. Oysa anlaşma normalleşmeyi getirecek fakat bu güçler normalleşmeyi istemiyorlar. Özellikle Şengal’de bulunan silahlı güçler bölgeyi istihbarat sahasına dönüştürdüler ve bu da hem Irak hemde Kürdistan Bölgesi açısından tehlikeli bir durum. Problemlerin çözümü için tek çare anlaşmanın hayata geçirilmesidir çünkü uluslararası bir desteğe sahip bu anlaşma. Bu anlaşmanın hayata geçirilmesi için başta ABD ve Birleşmiş Milletler olmak üzere Kürdistan Bölgesi Başkanlığı, Başbakanlığı ve Parlamento Başkanlığı ciddi bir çaba içerisindeler.”

Ezdi Miri Vekili Cewher Elî Beg yaptığı açıklamada, bazı silahlı güçler ve milislerin Şengal’in imarına müsaade etmediklerini belirtti.

Ezdi Kürtlerin yaşadığı jenosidin üzerinden geçen 7’inci yılı Basnews’e değerlendiren Cewher Elî Beg, Şengal jenosidinin hiç bir zaman unutulmayacak bir yara olduğunu ve DEAŞ teröristlerinin alnında büyük bir leke olarak kalacağını dile getirdi.

Cewher Elî Beg açıklamasında şunları söyledi: “Ezdi Kürtlerine jenosid uygulayan ve parmağı olan bütün DEAŞ’lı teröristlerin yargı önüne çıkartılması ve cezalandırılmasını talep ediyoruz. Fakat ne yazık ki Şengal jenosidi dosyası şu an kulak ardı edilmiş ve halkımızın geleceğine ilişkin bir belirsizlik var. Üzerinden 7 yıl geçmiş olmasına rağmen halen halkımız kendi topraklarına dönemiyor. Kürdistan Bölgesi ve Irak Hükümetleri Şengal halkının topraklarına dönmesi için gerekli normalleşme düzenlemelerini ve özellikle Şengal Anlaşması’nı hayata geçirecek adımları atmalı.”

Yasal olmayan silahlı güçler ve milislerin Şengal’deki normalleşmeye müsaade etmediklerine dikkat çeken Cewher Elî Beg açıklamasının sonunda, bu güçlerin halkın yurtlarına dönmesine engel olduğunu, birçok toplu mezarın halen açılamadığını ve bu toplu mezarların bir an önce açılması gerektiğini dile getirdi.

Biz Kürtlere düşen görev, Şengal Soykırımını unutmamak. Şengal’in devam eden trajedisine göz yummamaktır.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir