Kürdistan meselesinde iki taraf vardır: Türk devleti ve Kürtler

Kurd24

Son günlerde Kürdistan ve Kürt millet meselesi “Kürt sorunu” kavramlaştırması etrafında yoğunca tartışılan bir konudur. Bu konu geçmişte AK Parti, şimdilerde de CHP tarafından tartışılan bir konudur. Ama en büyük talihsizlik odur ki Kürdistan ve Kürt millet meselesi oy avcılığı çerçevesinde gündeme gelmiş durumda. CHP, HDP’deki Kürt oylarını kazanmak, HDP’yi Millet İttifakı’nın yedeğinde tutmak için kendisinin tarihsel olarak sorumlu olduğu “Kürt sorununu” gündeme getirme olumsuzluğuyla karşı karşıyayız.

Şunun altını çizmeliyim ki Kürdistan meselesi, oy avcılığına ve parti çıkarlarına feda edilmeyecek kadar büyük bir meseledir. Bundan dolayı kimse parti çıkarları uğruna Kürdistan meselesiyle oynamamalıdır. Şu da bilinmeli ki, Kendisini Kürt partisi kabul etmeyen HDP’yi, devletin projesi olan PKK’yi Kürtler adına muhatap kabul etmek, Kürdistan meselesiyle oynamak ve Kürdistan meselesini çözmemek istemektir.

“Kürt sorunu” denilen Kürdistan ve Kürt millet sorunu, 2005 yılında dönemi Başbakanı Erdoğan tarafından Diyarbakır’da gündeme geldiğinde, daha sonra bu konuda Kürt varlığına, Kürt kültür ve diline yönelik açılımlarda, Kürtçe televizyon, özellikle “çözüm süreci” döneminden de bu sorun kapsamlı tartışılmıştı. İşin nereye varacağı konusunda da ben ve başka birçok Kürdistan dava adamı, yazarı, siyasetçisi görüşlerini ortaya koymuşlardı. Sonuçta da onlar doğrulandı.

Şimdilerde de oy ve seçim platformu kapsamından istismar edilen büyük ve kaderimizi ilgilendiren konuyu konuşmak ve tartışmak zorundayız.

Öncelikle belirtmeliyiz ki siyasi partiler, hükümetler Türkiye’de büyük bir millet meselesi olan Kürdistan meselesini tek başına çözebilme kudretine sahip değiller. Devlette bir geniş ve kapsamlı bir uzlaşma ve anlaşma gerekmektedir.  

Çok iyi bilinmeli ki Kürdistan meselesinde iki taraf vardır. O taraflar da Türk devleti ve Kürtlerdir. Bunun açılımı, Kürdistan meselesi devlet eliyle çözülecektir. Mevcut devletin radikal değişikliğe hazır olması gerekir. Diğer taraftan da Kürtler Kürdistan meselesinin ana öznesidir. Sadece Kürt ve Kürdistan partilerinin biriyle de sorun çözülemez. Özelikle Kürt ve Kürdistan partisi olmayan HDP ve PKK ile sorunun çözülmesi hiç olanaklı değildir. PKK ile sorunu çözmeye çalışmak demek, çözümsüzlüğü savunmak demektir.

Türk devleti Kürtleri yok saydı, Kürtlerin tüm milli haklarını gasp etti, Kürdistan’ı işgal etti ve sömürgeleştirdi. Devlet sorunu, Kürtlerle çözmek zorundadır. Biliniyor ki Türk devleti, tek bir parti ve tek bir ittifak da değildir. Devlet sahiplerinin hepsinin Kürdistan meselesinin çözümünde ittifak etmelidirler. Kürtler de meşru milli örgüt ve partileriyle, toplumsal tüm kesimlerin temsilcileriyle çözüme katılacaklardır. Kürdistan meselesinin çözümü için ilk adım, Kürtleri yok sayan, Kürtleri Türk milleti içinde sayan devletin kurucu felsefesinin değişmesi; Kürdistan ve Kürtlerin varlığı öncelikle resmi ve anayasal olarak kabul edilmesi gerekir.

Erdoğan 2005 yılında Diyarbakır’da “Kürt sorunu var” dedi. “Kürtlere tarihi haksızlıklar yapılmış. Bu haksızlıkların muhatabıyım” dedi. “Dersim’de katliam yapıldı” dedi. Belli açılımlar yaptı. Çözüm sürecinde de Kürt sorununu çözme iddiasını taşıdı. Üstelik de Türkiye’de en güçlü, kitlesel, en yüksek oyu alan başbakan, devlet başkanı. 19 yıldır hükümet ediyor ve devletin başı.

 Sonunda “Kürt sorunu yoktur” dedi. Bu görüş, onun kişisel görüşümü yoksa devletin kuruluş felsefesinin bir sonucu ve gerçeğe dönüş müdür? Kürt millet sorununun çok büyük bir millet meselesi olduğunu, siyasi partilerin boyunu aştığını, bir devlet sorunu olduğunu ortaya koymuyor mu?

Devletin kuruluş felsefesi Kemalizm’in sahibi olan, Kürtleri millet olarak yok sayan, Kürtleri katleden CHP de Kürt millet meselesini çözemez. Öncelikle kendi kanlı tarihiyle hesaplaşmalıdır.

Kendine Kürt diyemeyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan Dersim’de katliam yapıldı dediği zaman, Dersim’de katliam yapılmadı diyen bir insan. Bu insan ve onun partisi mi Kürt sorununu çözecek?

Ama ona bir şans verelim. CHP ve Genel Başkanı’nın Kürt sorunun çözeceğini farz edelim. Geçmişte Erdoğan “Kürt sorunu vardır” dediği zaman sorduğum soruları şimdi de CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’na da soruyorum/soruyoruz:

a)      CHP kendi tarihi ile hesaplaşmaya hazır mı?

b)     Devletin kuruluş felsefesi olan “Kürtler yoktur, Kürtler Türk’tür” tezinden vazgeçecek mi?

c)      “Kürt milleti vardır” diyecek mi?

d)     Kürtlerin varlığını hukuksal ve anayasal olarak tanıyacak mı?

e)     Üniter, tekçi, sömürgeci, ırkçı Türk devletinden vazgeçecek mi?

f)       Devletin yeniden yapılanarak, Kürtlerin ve Türklerin ortak devleti olmasını kabul edecek mi? En azından devlet federal olacak mı?

g)      Kürtlerin hakları, statü açısından Türklerle (sivil ve asker bürokrasi ve elit anlaşılsın) eşit olmasını kabul edecek ve hazmedecek mi?

h)     Kürtçe eğitim-öğretime evet diyecek mi?

i)       Kürtlerin bir millet olarak bütün milli, sosyal, kültürel, hukuksal haklarının iade edilmesine hazırlar mı?

j)       Kürtler, Kürdistan’da kendi kendilerini yönetecekler mi?

k)      Kürtler Kürdistan’da temel temsili kurumu olan Meclis’in sahibi olacak mı?

l)       Eğer parti olarak oy avcılığı için değil de “Kürt sorununu” çözmeden yanaysanız, Kürtlerin toplumsal lider ve temsilcilerini, Kürdistan partilerini, Kürdistan dava ve kanat önderlerini muhatap alacağınızı açıklayın. Kürt partisi olmayan HDP’yi muhatap kabul etmek Kürt sorunun çözmemek anlamına gelir. HDP de Türk devleti tarafından kurulan ve Kürt milletinin başına bela edilen PKK’nın muhatap olacağına işaret ediyor. Bununla devletin devletle oturmasını, muhataplık oyununun oynamasını Kürtlere anlatamazsınız.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir