24 sene sonra açığa çıkan gerçek…

Kurd24

Gerçeklerin üstü örtülse de bir gün açığa çıkarlar. Gerçekler her zaman haklıdırlar. Zamanı geldiğinde haykırırlar. Şemdin Sakık’la 13 Ocak 2022 tarihinde yaptığım ilk görüşmede de 24 yıl önce üstü örtülen acı bir gerçeğin haykırışıyla karşılaştım.

Şemdin Sakık, PKK’nın çok iyi bilinen askeri sorumlularından biriydi. PKK’da Öcalan’la ters düşünce ve öldürülme tehlikesi ile karşı karşıya kalınca, kaçıp Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) Duhok Teşkilatına sığındı. Ama kaçışından bir dönem sonra Türk devletinin bir operasyonuyla yakalanıp getirildi. Yargılandı. Müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 24 senedir Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde yatmaktadır.

Yakalanıp Türkiye’ye gelmesinden sonra yakalanmasıyla ilgili büyük spekülasyonlar yapıldı. Bu konuda önemli yazılar yazıldı ve açıklamalar yapıldı.

PKK lideri açıkça Türk Devletine, “Sizin askerlerinizi öldüren Şemdin Sakık şu an Mesud Barzani ve Celal Talabani’nin egemenliği altındaki ikinci İsrail oluşumu Kürdistan Bölgesi’nde olduğu halde, orada yaşamasına izin veriyorsunuz” dedi. Oradan alınması için açıkça da yardım etmeye hazır olduğunu ifade etmesine rağmen, Şemdin Sakık’ın yakalanmasından sonra KDP ve Kürdistan Başkanı Mesud Barzani’yi itibarsız hale getirmek ve güvenilmez olduğunu göstermek için, Şemdin Sakık’ın KDP ve Kürdistan Başkanı tarafından Türk devletine teslim edildiğinin propagandasını yaptı. Birçok akıl tutulması içinde olan Kürt okumuşları ve siyasetçileri de bu yalana inandılar. Oysa Şemdin Sakık PKK/Öcalan’ın muhalifiydi. PKK’da çok itibarlı ve destek gören bir sorumlu olarak PKK’a zarar vereceği açıkken, Türk devletinin bir operasyonla yakalanması, Türk devletinin, tam anlamıyla PKK’ya bir desteğiydi. Bunu o dönem ben de yazdım. Birçok başka Kürt siyasetçisi ifade ettiler ve yazarı da yazdılar. KDP’nin o dönemdeki ikinci sorumlusu konumundaki ve daha sonra teröristlerin saldırısı sonucu gerçekleşen büyük katliamda şehit olan benim de yakın bir dostum Sami Abdurrahman da bunu Türk gazetelerinin ve dergilerinin çoğunda açıkladı.

Şemdin Sakık’ı 13 ve 26 Ocak 2022 tarihlerinde olmak üzere iki kere cezaevinde ziyaret ettim. Benim ziyaret nedenim bu konuyla ilgili gerçeğin açığa çıkması değildi.

ŞEMDİN SAKIK’LA GÖRÜŞMEMİN NEDENİ…

Kürdistan gençleri, PKK, Kürdistan bağımsızlığı ve Kürtlerin milli haklarını kazanmak işçin mücadele eden bir örgüt olduğunu zannederek katıldılar. PKK’nın Kürt milletine düşman, Kürt halkını yok etmek isteyen, Kürdistan bağımsızlığına ve devletine karşı olduğunu bilmeden, okullarını, ailelerini bırakarak PKK’ya katıldılar. Ama zamanla gerçeği böyle olmadığı anlaşıldı. O zaman da onların hepsi, devlet ve devlet aparatı tarafından katledildiler. Onun için ben o gençlerin hepsini PKK’nın kurbanları, Kürt milletinin kayıpları olarak değerlendiriyorum.

Şemdin Sakık da bu saikle PKK’ya katılanlardan biridir. O da PKK’nın yaşayan kurbanlarından biriydi. Kişisel sorumluluğunu yerine getirme bilincinde olduğunu, yazdıkları gösteriyor. Yaşadıklarıyla da ödüyor. Bu nedenle ben PKK’nın kurbanları olan, onlardan kaçarak kurtulan herkese de sahip çıktım. Bunu doğru olduğunu da halen savunanlardan biriyim.

Eğer biz PKK aparatının sorumluluğu ile kişisel sorumlulukları birbirinden ayırt etmezsek büyük yanlışlar yaparız. O zaman bundan yine sömürgeci devlet ve aparatı PKK kazanacaktır.

Biz büyük Kürdistan davasının emekçileriyiz. Büyük davanın sahipleri gibi davranmalıyız. Kin ve nefretle hareket edemeyiz. Ölümsüz efsanevi milli lider Mele Mustafa Barzani’nin dediği gibi, “Düşman, sömürgeci devletler, iyi Kürtleri öldürüyor. Biz de kötü/hain Kürtlerimizi birçok biçimde öldürürsek o zaman düşmana hizmet etmiş oluruz.”

Bizim özelimizde de sömürgeci Türk devleti ve onun aparatı PKK’ya hizmet etmiş oluruz.

Ben çok eskilerde, her önemli konu gibi Şemdin Sakık’ı da gündemimde tutan biriydim. Bütün insanların unuttuğu, gündeminin dışına çıkardığı insanı hep hafızamın bir yerinde not etmiştim. Daha önemlisi zaten yakalandığı günden itibaren, onunla ilgili gelişmeleri yakından izledim. Kitaplarını okudum. Röportajlarını izledim. Röportajlarındaki kareleri gözden kaçırmadım. PKK ve yakalanması bağlamında yazılar yazdım. Bu nedenle Şemdin Sakık’la görüşme ansızın verdiğim bir karar olmadı.

Milli, insani, sosyal vicdanım beni zorladığı için; Şemdin Sakık üzerindeki PKK ambargosunu, şiddetini, saldırısını protesto etmek ve karşı çıkmak için; PKK baskısı, ayrıca siyasi ve ekonomik çıkarlar gereği ailesinin yarattığı ambargoya karşı çıkmak için; Şemdin Sakık’ın PKK ile irtibatının kesin kesilmiş olduğunu bildiğim için; Şemdin Sakık’ın yazdıklarının bilincinde olduğum için; Şemdin Sakık’ın da PKK aparatının bir kurbanı olduğunu bildiğimden dolayı, Şemdin Sakık’la görüştüm.

ŞEMDİN SAKIK’IN YAKALANMASIYLA İLGİLİ GERÇEK…

13 Ocak 2022 tarihinde Şemdin Sakık’la yaptığım ilk görüşmemde genel konuları konuştuk. Ama o kendisi ben sormadan, beklemediğim halde yakalanmasıyla ilgili açıklamada bulundu: “Ben PKK ile ilgili pişmanım. Ama Kürtlüğümden gurur ve onur duyuyorum. Milletim olan Kürt milletinin haklarına sahip çıkıyorum. Ben yakalandıktan sonra KDP ve Kürdistan Başkanı Mesud Barzani’nin bana ihanet ettiğini PKK propaganda yaptı. Bu propaganda doğru değildi. KDP ve Başkan Barzani bana ihanet etmediler. Beni Türk devletine teslim etmediler. Ayrıca Başkan Barzani için bir mektup hazırlıyorum. Ona göndereceğim. Yardımcı olur musunuz?”

Ben de bu konuda yardımcı olacağımı ifade ettim.  Gerçekten de Kürdistan Başkanı Sayın Mesud Barzani ile ilgili mektubu bana gönderdi. Ben de mektubu Kürdistan’a, KDP yetkililerine ilettim.

Şemdin Sakık’la 26 Ocak 2022 tarihinde ikinci görüşmemi yaptığım zaman, mektupla ilgili karşılıklı konuştuk.  O bağlamda daha kapsamlı şeyler söyledi.

Dedi ki:

“Ben büyük lider Mele Mustafa Barzani’nin bir resmiyle Kürtlük yürüyüşümü başlattım. O büyük insanın sempatizanı ve takipçisi olarak yola çıkmaktan hep gurur duydum; bu yoldan sapmamak için çabaladım. Ben hiçbir zaman Apocu olmadım. Ben Kawacı’ydım. Rizgarî ve Ala Rizgarî’ye de sempatim vardı. Bizim Muş’ta iyi bir örgütlenmeleri vardı. PKK silahlı mücadeleye başlayınca denize düşen yılana sarılır misali, yoluma PKK ile devam etmek zorunda kaldım. 18 yılım bu örgüt saflarında geçse de asla onlar gibi olmadım; hayatını halkı için ortaya koyan bir Pêşmerge olarak mücadeleye başladım ve öyle kaldım.

1996’da beni Pêşmerge’ye karşı savaştırmak için Metina bölgesine çağırdılar, buradaki terör eylemlerinin sorumluluğuna getirdiler. Bu görevce karşı çıktığım için silahsızlandırıldım ve 2 yıl bir mağarada tutsak edildim. Ardından beni Pêşmerge’yle çıkan bir çatışmada öldürtmek için Gare bölgesine getirdiler. Hem canımı kurtarmak hem de halkıma daha fazla zarar vermemek için onlardan kaçtım. Duhok KDP yönetimine sığındım.

Baba Barzani de oğul Bazrani de benim ve Kürtlerin hayallerini gerçekleştiren büyük liderlerdir. Onlara şükran borçluyum.

Barzaniler liderler, akılcı insanlar, kendi bölgesindeki tüm devletlerle ve dünya devletleriyle Kürt milletinin çıkarlarını korumak, milli hakları kazanmak için ilişki sürdürdüler ve sürdürüyorlar. Çok doğru yapıyorlar. Bu ilişkiyi sürdürürken, Kürtlükten, Kürdistani olmaktan, Kürtlerin haklarından taviz vermeyen liderlerdir. Onların yolu doğru yoldur. Onlara sahip çıkılmalıdır.

Ben üç büyük komutan tanıyorum. Bunlardan biri Selahaddin Eyyubi, ikincisi ölümsüz milli lider Mele Mustafa Barzani, üçüncüsü de Kürdistan Başkanı Mesud Barzani’dir.”

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir