Kürdistan’ın milli liderleri ölümüne kadar direndiler

Kurd24

Rusya-Ukrayna Savaşı, başka deyimle Rusya’nın Ukrayna’daki işgal hareketi 10. gününde. Savaş bütün boyutlarıyla devam ediyor. Oysa savaş çok önceden başladı. Bu savaşın başlatılması için, ABD ve Batı’nın çok istekli açıklamalarda bulunması, Rusya’nın yanıltıcı açıklamalarda bulunması, sınıra asker yığması savaşı çoktan başlatmıştı.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy’nin bütün karşı gayretlerine rağmen, ABD ve Batı ile savaş çoktan başlatılmıştı. Açıkça bir kurban seçilmişti. O da Ukrayna ve Ukrayna halkı idi. Bu noktada iki görüş vardı. Bir görüş bu savaşın, ABD ve Batı ile Rusya arasından çıkacak bir savaş olacağını ileri sürüyordu. Bunun mümkün olmadığını söyleyenler vardı. İki büyük emperyalist güç arasından savaşın, 3. Dünya Savaşı olacağını söyleyenlerdi. Ben de bu görüşteydim. İkinci görüş doğrulandı.

NATO, bütün trajik gelişmelere, yıkımlara, Zelenskiy ve Ukrayna yönetiminin talep ve yalvarmalarına rağmen savaşa kesinlikle karışmayacağını açıkladı. Bu durum haklı olarak bu savaşın bir vekâlet savaşı olduğunun ileri sürülmesine neden oldu. Rusya’nın da sürekli bir şekilde Ukrayna yönetimine, esasta ABD ve bütün Batı’ya karşı bir savaş olduğu göndermeleri de savaşın vekâlet savaşı olduğu görüşün ortaya çıkmasında bir enstrüman konumunda.

Rusya- Ukrayna savaşının çok boyutlu olması, yerel ve bir bölgeye münhasır savaş olmamasıdır. Savaşın uluslararası bir savaş olmasıdır. Savaşın Rusya, ABD ve Batı Avrupa arasındaki bir savaş olmasından dolayıdır. Gelişmeler, Rusya-Ukrayna savaşının minyatür ve model bir dünya savaşı; yeni kapsamlı soğuk savaşın ciddi, somut, yıkıcı emareleridir.

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI VE KÜRTLER…

Rusya-Ukrayna Savaşı, basın yayın ve televizyonlar yoluyla bütün insanların, milletlerin evlerine girdiği için, herkesin taraf olmasına da yol açmaktadır.

Rusya-Ukrayna savaşının başlamasından sonra Kürtler de haklı olarak bu konuyu tartışmaya başladılar. Gelişmeye dolaylı ve doğrudan taraf oldular. Bazıları bu durumdan büyük rahatsızlık gösteriyorlar. Diyorlar ki, “Rusya-Ukrayna savaşı bizim savaşımız ve sorunumuz değildir. Onun için biz Kürtlerin bu konuyla ilgilenmesine ve taraf olmamıza gerek yok.” Bu görüş, olup-bitenler karşısında gerçekçi değil. Dünya gerçeğiyle, küreselleşmeyle, dünyada herkesin, her milletin, her devletin birbirini etkilediği gerçeğiyle bir çelişki göstermektedir.

Hiç şüphe yok ki Kürtlerin bu olayda bir bütün olarak taraf olmalarının koşulları yok. Çünkü bir devlet sahibi değiller. Onun için ortaya konan tutumlar, kişilerin, partilerin, sivil toplum örgütlerinin görüşleri olabilir. Bütün gelişmelerden Kürtlerin de yararlanacakları, çıkaracakları dersler var. Bunun için de dünyada olup bitenlerin hepsi, Rusya-Ukrayna savaşı Kürtleri de ilgilendirir.

Kürtlerin ezici çoğunluğu Rusya’yı haksız ve işgalci görmektedir. Kürtlerin küçük bir bölümü eski solcu ve Sovyetçiler, Rusya’yı haklı görüyorlar. Özellikle de ABD ve Batı’nın Ukrayna üzerindeki hesaplarını öne çıkarak bunu yapıyorlar. Bana göre gerekçesi ne olursa olsun, ikinci görüş, olup bitenler, yaşanan gerçekler karşısında insani ve vicdani bir anlayış değildir. Miletlerin demokratik tarzda oluşmuş iktidar ve egemenlik hakkının kesinlikle ihlaline göz yummaktır. Doğal olarak Kürtler arasındaki bu tartışmalar, görüş farklılıkları, görüş rekabeti devam edecek.

KÜRT MİLLİ LİDERLERİNE SALDIRI KÜRT DÜŞMANLARININ İŞİDİR

Rusya’nın Ukrayna işgalini başlatmasından sonra Ukraynalıların direnişi, bazı Kürtler tarafından Kürtlere ve milli liderlerine yönelik haksız değerlendirmelere de yol açtı. Bu konuda iki görüş meydana çıktı.

Birinci eğilim, Ukrayna’daki direnişle, Kürt milli mücadelesini genellemelerle ele alıp, sonuçlara varma eğilimidir. Sorunu yapısallıktan tarihsel bağlamından, devletli olma halinden kopararak, aynılaştırma eğilimi gibi sakıncalı bir yaklaşım var.

Ukrayna’da, devlet korunmaktadır. Ukrayna’da devlet, Rusya’ya karşı direniyor. Bu durum devletin, devletle savaşmasıdır. Bu savaş, birleşik, sanayisi ve genel ekonomisi gelişkin, hem de silah sanayisi gelişkin bir ülke tarafından yapılıyor. Üstelik de Ukrayna’ya, dünya, ABD ve Batı’dan bugüne kadar hiçbir milli harekete ve hiçbir devlete yapılmayan olağanüstü bir destek vermektedir. Birleşmiş Milletler’de temsil edilmektedir.

İkinci ve daha tehlikeli eğilim, Kürt milli mücadelesini küçümseme eğilimidir. Ukrayna Devlet Başkanı’nın Rusya’ya karşı savaşmasını esas alarak Kürt liderlerini küçümseme eğilimidir. Bundan daha haksız bir yaklaşım olamaz. Kürt liderleri, birleşik ve devlet olmayan Kürdistan’da, hiçbir devletin desteğini almayarak milli mücadele yürüttüler. Ölümü göze aldılar. Bu eğilim, Kürtleri küçük görme eğilimidir. Kürt liderlerinin güçlü şahsiyetlerini ve direnişlerini hiçleştirme davranışı ve hareketidir. Bu davranışı, bilmeyerek dolduruşla, işin önünü ve arkasına hesap etmeyerek gösterenler de var. Bunlara fazla bir şey söylemeden belirteyim ki, Kürt düşmanlarına altlık olmayın.  Ama esas olarak bu eğilim ve görüş, Kürt düşmanlarına ve liderlerine yönelik bir harekettir.

Kürdistan’daki milli mücadele tarihine baktığımız zaman, Kürt milli liderlerinin ölümüne kadar direndiklerini, savaştıklarını, milletimizi korumak için olağanüstü çaba gösterdiklerini görürüz. Bu yanlış, haksız, düşmanca görüşü deşifre etmek için Kürt liderlerinin davranış biçimlerine bakalım.

Şeyh Ubeydullah Nehri, Mir Bedirxan Bey, Simko Ağa, Dr. Nuri Dersimi, İhsan Nuri Paşa dört devlete karşı olağanüstü kahramanlık örneğini gösterdiler. Şeyh Abdulselam Barzani, 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’yla otonomi konusunda anlaşma yapacak kadar dirençli çıktı. Kürdistan lideri reformcu Şeyh Abdulselam idam edildi. 

Kürdistan liderleri, Azadi Örgütü lideri Halid Bey, Şeyh Said Efendi, Seyit Rıza ve onların yüzlerce dava arkadaşları ölümüne kadar direndiler. Dünyanın gözleri önünde hukuk dışı yargılamalarla idam cezasına çarptırıldılar. Kürdistan Cumhurbaşkanı Qazi Mihemed, savaşla devletinin yıkılması kaderini değiştirmeyeceğini bildiği için halkın katledilmemesi için, teslim olmayı göze almasına rağmen idam edildi. Doğu ve Batı dünyası buna onay verdiler.

“Kürtler savaşarak, 1970 yılında Kürdistan Otonomisini kurdular. Ne yazık ki Kerkük gerekçe gösterilerek, Sovyetler Birliği’nin destekle Irak yönetimi saldırıya geçti. Kürdistan milli lideri Mustafa Barzani ve arkadaşlarını teslim alıp katletmek istedi. Buna karşılık ABD ve İran Kürtlere yaptıkları desteği kestiler. Barzani büyük oyunu gördü. Otonomi kurmaylarının katledilememesi, Kürt milletinin katledilmemesi için savaştan vazgeçtiler.”

“Doğu ve Batı dünyası 5 yıl önce aynı kötülüğü yine Kürtlere yaptı. Kürtler, referandumla bağımsız devlete karar verdiler. Sömürgeci devletler, onların aparatı örgütler (YNK, Goran, PKK ve diğerleri) ittifak ettiler; ABD ve İngiltere’nin de desteğini kazanarak Kürdistan’a saldırdılar. İlk planda Kerkük işgal edildi. Ondan sonra Hewlêr’in işgal edilmesi, Mesud Barzani ve Kürdistan’ın diğer liderlerinin derdest edilmesi için saldırdılar. Ama Pirdê’de kırıldılar. Ne yazık ki dünya Doğu’su ve Batı’sıyla sessiz kaldılar. Kürt devletinin kuruluşunun önüne geçildi.”

Bundan dolayı biz Kürtler nasıl bir dünyada yaşadığımızı bilerek hareket etmeliyiz. Kürt liderlerinin fedakârlığını ve ölümüne kadar savaşma isteklerine dil uzatmayalım. Kürt milli liderlerini küçük görmek, Kürdistan düşmanlarının işidir. Buna prim vermeyelim.

Bir gerçek var ki, milletlerin acı ve trajedilerinde bir ortaklık var. Ama milli mücadelelere destekte bir ortaklık yok.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir