Kürdistan’da istikrar, Kürdistan yetkililerinin Irak’taki etkisi

Kurd24

Irak’ta bir yıla yakın bir zamandır genel seçimler yapılmıştır. Demokrasisi gelişkin, demokratik geleneklerin gelişkin olan ülkelerde, genel seçimlerden sonra fazla zamana yaymadan meclis başkanı ve yöneticileri seçilir. Irak pratiğinde de önce meclis başkanının seçilmesi gerekir. Federal sistemde sağlanman yazılı olmayan sözsüz anlaşma ile meclis başkanı, Sünni Araplardan seçilir. Öyle de oldu. Şiilerin bir kesimi (başta da Beni Sadr’ın partisi), Sünniler, Kürdistan Demokrat Partisi’nin ittifakı meclis başkanı seçildi. Hükümetin kurulması için cumhurbaşkanının seçiminin yapılması gerekirdi. Gelenek gereği de cumhurbaşkanının Kürtlerden seçilmesi gerekir. Ne yazık ki hukuki engellemeler, Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin gelenek dışı tutumundan dolayı seçilemedi.

Genel seçimlerden sonra Irak’ta, İran ve işbirlikçileri Arap ırkçılarının istikrarsızlık yaratmak ve seçimlerin feshedilmesi için büyük çaba sarf ettiler. Bu konuda üst mahkemeyi kullanmak istediler. Şiilerin, İran ve işbirlikçilerine karşı olan kesimi güçlü ve etkin olduğu için, amaçlarında başarıya ulaşamadılar. Ama yine istikrarsızlık yaratmak için provokasyonlar yaptılar. Kürdistan’a birçok kere füzelerle saldırdılar.

İran ve işbirlikçileri, Kürdistan’da istikrarsızlık yaratmakta başarılı olmadılar. Oyunları, Kürdistan Başkanı, Kürdistan Bölgesi Başkanı, Başbakanı tarafından, Kürdistan’da yürütülen ulusal, bütünlüklü, kapsayıcı, hak ve hukuka dayalı hareketleriyle boşa çıkarıldı. Ama şimdilerde de aynı kirli planın ve provokasyonun yürütüldüğü görülmelidir.

İran ve işbirlikçileri, Irak devletinin Şii Arap bölgesinde başarı gösterdi. Zaman zaman kitle gösterileri oldu. Bu kitle gösterileri kanlı sonuçlandı. Beni Sadr’ın taraftarlarının meclisi basmaları, akabinde Beni Sadr’ın meclisin feshini istemesi ve daha sonra meclisten çekildiğini, siyaseti bıraktığını açıklaması çatışmalara yol açtı. Irak’ta iç savaşın önemli verileri ve referansları ortaya çıkmaya başladı. Ama bu tehlikenin belirlemesi üzerine, olayların durması için Beni Sadr’ın açlık grevine gitmesi, olayların yavaşlamasında önemli bir rol oynadı. Beni Sadr taraftarları sokakları boşalttılar. Ama Irak’ta halen toplumsal kaynama dipten gelen artçı sarsıntılar devam ediyor. Irak’ta her zaman bir patlamanın olacağını, yerel, ulusal, uluslararası yorumcular ifade etmeye devam ediyorlar. Ben de Irak’la ilgili verileri değerlendirip, alt alta ve üst üste koyup sentezleştirdiğim zaman, Irak’ta büyük patlamanın ayak seslerinin geldiğini tespit edebiliyorum.

Kürdistan yöneticileri, hem Kürdistan’da istikrarı sağlayarak, hem de Irak’ta iç savaşın çıkmamasında önemli bir rol oynayarak etkilerini ve güçlerini ortaya koydular…

Kürdistan Başkanı, Kürdistan Bölgesi Başkanı, Başbakanı, tüm Kürdistan yetkilileri, sömürgeci devletlerin, İran işbirlikçisi Maliki’nin başını çektiği Arap ırkçılarının, İran’ın ve onun güdümündeki Haşdi Şabi ve PKK’nın bütün saldırı ve kirli planlarına rağmen, Kürdistan’da istikrarı sağlamakla; güçlerini, etkilerini ortaya koydular. Kürdistan’da karışıklığın çıkmasına izin vermediler. Saldırıları sınırlandırdılar. Günümüzde de Kürdistan’da istikrarsızlığın olmaması, kargaşanın çıkmaması için olağanüstü tedbirler aldıkları görülmektedir.

Kürdistan’daki güç dengeleri, Kürdistan siyasi partilerinin bağlantılı oldukları devletlerin kötü niyetleri ve müdahaleleri, PKK’nın birçok siyasi parti içindeki provokatif müdahaleleri, Kürdistan’da da durumun kolay olmadığını gösteriyor. Buna rağmen Kürdistan yetkilileri istikrarı sağlayabiliyor, karmaşanın Kürdistan’da çıkmasına izin vermiyorlarsa, ortada büyük bir ustalık var demektir. Bu durum, güçlü istikrarlı bir toplumsal zemin, halkımızda da feraset, sorumluluk bilincinin olduğunu da gösteriyor.

Kürdistan yetkilileri, Kürdistan’da karmaşayı engellemek ve istikrarı sağlamakla kalmadılar, aynı zamanda Irak’ın Şii Arap bölgesinde kargaşanın büyümemesi, çatışmaların derinleşmemesi ve yaygınlaşmaması, iç savaşın çıkmaması için de büyük gayret gösterdiler. Arap liderlerinin birçoğu da değişik kurumların temsilcileri de bu konuda Kürdistan Başkanı’ndan önemli ölçüde destek istediler. Kürdistan Başkanı Mesud Barzani de bu konuda kendisine düşeni fazlasıyla yaptı. Kürdistan Bölgesi Başkanı ve Başbakanı da bu konuda kendisine düşeni yaptı. Kürdistan Bölgesi Irak’taki Arap tarafların Hewlêr’de toplantı yapmaları için kapılarını açık tuttu.

Uluslararası güçler, değişik ülkelerin elçileri, konsolosları, diğer yetkili insanları da Kürt yetkililerinin Irak’ta karmaşanın ve çatışmanın derinleşmemesi, genişlememesi; iç savaşın çıkmaması için önemli bir etkiye sahip olabileceklerini ifade ettiler. Bununla ilgili olarak Kürt yetkilileriyle sürekli temas halinde oldular.

Arap Halkı ve sivil tolum kuruluşları, kanaat önderleri, aydınlar, yabancı misyonerler,  Kürt liderlerinin bu tutumunu çok önemsedikleri gibi, bu tutumlarından dolayı sevinç de duydular.

KÜRDİSTAN BAŞKANI VE DİĞER YETKİLİLERİN BU TUTUMUNDAN DOLAYI ELEŞTİRİLMELERİ HAKLI DEĞİLDİR

Kürdistan Başkanı, Kürdistan Bölgesi Başkanı ve Başbakanı’nın Irak’taki gelişmelere yaptıkları olumlu müdahalelerden dolayı, bazı Kürt kesimleri ve aydınları tarafından eleştirildiler. Hem de bu konuda topuzun ucunu kaçıranlar bile oldu. Deniliyor ki: “Kürdistan yetkilileri Irak’taki iç kargaşaya, çatışmalara müdahale etmemeli. Araplar arasındaki çatışma derinleşmeli. Araplar ne kadar birbirlerini ‘yerler’ ve zayıflarlarsa Kürtler için bu kadar iyi olur.”

Bu yaklaşım, sığ, geçmiş Soğuk Savaş döneminden kalan, rasyonel olmayan oldukça duygusal bir yaklaşımdır. Bu çatışmaların derinleşmesi, zannedildiği gibi Kürtler ve Kürdistan için illa da bağımsızlık olanaklarını yaratmaz. Kürdistan devlet ve bağımsızlığı için başka kapsamlı nedenlerin oluşması, şartların olgunlaşması gerekir.

Kürdistan yetkililerinin yaptıkları, birincisi insani ve vicdani bir olaydır. Bunu yapmazlık edemezlerdi. İnsanların birbirini boğazlamasını izleyemezlerdi. Onların dünya görüşleri de bunu yapmayı onlara emrediyor. Üstelik çatışanlar aynı zamanda Kürtlerin federal sistemdeki ortaklarıdır. Bir kesimi de oldukça Kürtlere yakın müttefikleridirler. Kürdistan’daki durumun iyileşmesinden, Kerkük sorununun çözümünden yanalar. Federal sistemin güçlenmesini istiyorlar. Zıt konumda olanlar da var. Bu nedenle, Irak’taki durum tek bilinmeyenli bir denklem değildir. Çok bilinmeyenli bir denklemdir. İç savaşın gelişmesi halinde Kürdistan’daki kazanımları kaybetmek de gündeme gelebilir.

Kürdistan yetkilileri bu dönemde federal sistemi korumanın gerekli olduğuna inandıkları için, federal sistemin yıkılmaması ve daha fazla yıpranmaması için gerekli müdahaleyi yapmışlardır. Bunu kendileri için bir görev kabul etmişlerdir. Onun için dışarıdan bakarak gelişmeleri, davranış biçimlerini, kişisel ve kurumsal politikaları okumak yanıltıcı olabilir. Bu konuda duyarlı olmak zorundayız.

KÜRDİSTAN EN GÜVENLİKLİ BÖLGE

Kürdistan her zaman olduğu gibi bu koşullarda da en fazla güvenlikli ve güvenli bir ülke-bölge olduğunu ortaya koydu. Kürdistan, hem Kürdistan vatandaşları, hem Araplar ve hem de yabancılar için güvenlikli bir ülke-bölge konumundadır. En zor ve çatışmalı ve terörün yoğun olduğu koşullarda herkes Kürdistan’a sığındı. Yabancı ülkelerin, elçiliklerini ve konsolosluklarını Hewlêr’de konumlandırmaları bunun içindir.

Kürdistan’daki güveli konumun devam etmesi için de Irak’ta çatışmaların derinleşmemesi ve genişlememesi gerekirdi. Kürdistan yetkilileri bunu sağlamak için de aktif çalıştılar.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir