Mehmet Kaya’dan arazi anlaşmazlıkları için komisyon önerisi

Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde arazi anlaşmazlığı dolayısıyla 2 aile arasında çıkan kavgada 9 kişi yaşamını yitirmiş, 2 kişi de yaralanmıştı.
Mehmet Kaya
Mehmet Kaya

DİYARBAKIR (K24)

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, arazi anlaşmazlıklarının çözülmesi için komisyon kurulması önerisinde bulundu.

Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde arazi anlaşmazlığı dolayısıyla 2 aile arasında çıkan kavgada 9 kişi yaşamını yitirmiş, 2 kişi de yaralanmıştı.

K24’e konuşan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, arazi anlaşmazlıklarını çözmek için kurulacak komisyonla onlarca yıldır devam eden sorunların çözülebileceğini belirtti.

Kaya’nın K24 muhabirinin sorularına verdiği cevaplar şöyle:

Bu son yaşanan olay bir daha toprak meselesini, özellikle tapulaştırma hazine arazisi meselesini gündeme getirdi. Sizin bu konuyla ilgili tespitleriniz nedir? Çözüm nasıl olabilir?

Doğrusu bölgenin en önemli sorunlarından bir tanesi de bu. Tabii yıllara sarih, bölgede hazine arazileri, meralar gibi araziler, tarım arazileri gibi arazilerin geçmişten gelen ailelerin paylaşımla ilgili sorunları yalnızca bu olay değil, birçok ilçemizde, merkezde olduğunu gayet iyi biliyoruz.

Bunların hukuksal süreci de maalesef 50 yıl, 60 yıl gibi çözülmeyecek şekilde devam ettiğini de biliyoruz.

Yani çözülse bile hukuksal anlamda çözülse bile bölgenin kendine has özelliklerinden kaynaklanan mahkemelerin verdiği çözümün de vicdani anlamda tam olarak her iki tarafı da mutlu etmediğini, yeterli görmediklerini de biliyoruz. Şimdi bunların zaman zaman bu tür katliamlara kadar giden çatışmalar da ister istemez önlenemiyor. Bunların kesinlikle birkaç adımla birlikte bunun çözülmesi gerekiyor. Bu aynı zamanda bölgenin tarımı verimliliğini de azaltıyor. Yani insanlar küçük küçük parçaları, kavgalarla bir şekilde alarak ekmeye çalışıyorlar.

Bir tapulaştırma yapıldı bölgede dönüp onun da sonuçlarına baktığımızda halen aynı sorunun tapulaştırma da devam ettiğini görebiliyoruz. Şimdi bunların çözümüyle ilgili özel çalışma gerekiyor. Tabii bu tek bir ayakta olabilecek bir çalışma değil. Çünkü hangisini koyarsanız koyun yine de bir ayağı eksik olacaktır. Yani hem gerçek anlamda adaleti sağlayacaksınız hem de vicdanlara hitap edecek şekilde bir doğruyu da bulmak zorundasınız.

Doğrusu öncelikle bunun hukuksal sürecinin çok kısa bir şekilde çözülecek hukuk ayağını, adalet ayağını oluşturmak lazım. Yeterli mi? Değil. İkinci aayağı da bunun bir vicdani boyutunu da çözmek lazım. Burada da bölgede geçmişten gelen yani bu bugünün değil, cumhuriyet öncesinden de gelen bu sorunların çözümünde izlenen, doğru bir yöntem var. Nedir? İşte bölgedeki Rûsipî dediğimiz bölgenin geçmişini yaşayan bilen insanların da içinde olduğu heyetlerin bu sürece bu travmalar yaşanmadan, bu katliamlar yaşanmadan müdahale ederek çözülmesi. Bu adaletle de birleştirilebilinir aynı zamanda. Yani işin hem hukuksal boyutu adalet boyutu hem de vicdani ikna boyutuyla birlikte çözülebilir. Bunu yapmadığımız sürece mahkemeler karar vermiş olsa bile yine bu iş bir şekilde çatışmalarla işte veya kaba kuvvet kullanılarak başka bir yöntemle çözülmeye çalışıyor.

Burada iki ayağı doğru bir şekilde oluşturmak gerekiyor ki bu süreç doğru bitsin. Tabii bunun önünde gerçekten bölgedeki bu insanların silahlanma boyutu da rahatsızlık verici. Şimdi çatışmaya baktığınızda yani bu kadar güvenlik önlemlerinin yüksek olduğu bir bölgede herkesin evinde ağır diyebileceğimiz silahların olması bu çatışmaları körükleyen etkenler yani bunları çözmediğimiz sürece doğrusu bu sorun hep vardır ve bu sorun her zaman maalesef bu tür katliamlara gidecek çatışmaları da beraberinde getirecektir.

Biz Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası olarak aynı ikinci gün meclis toplantımız olması münasebetiyle de mecliste zaten daha önce bir barış, yasal bir barış heyetimiz vardı.

Ama bunu biraz daha sivil toplum eksenli, dar çalışmalar içinde götürüyorduk. Biz şimdi bir çağrı yaptık. Kentin tamamına. Bir uzlaşma komisyonu kurulmalı. Biraz evvel ifade ettiğim hem içinde sivil toplumun, hem siyasilerin olabileceği, hem idari, mülki idari yöneticilerin olacağı hem de biraz el ifade ettiğim Rûsipî diye o tarihi bilen ve oradaki uzlaşmaları yaratan uzlaşma geçmişi olan, insanların içinde olduğu yapılar böyle bir resmi hale getirerek, resmi derken bilinir, insanların başvurabileceği veya üçüncü şahısların başvurup, o sorunun bilebilen insanların getirip o sorunu taşıdığı yapı olursa biz bunu minimize ederiz ilk aşamada ve güven unsuru oluşur bir şekilde. Bu bir an önce bu bölgede kurulmalı. Bu Diyarbakır'a özgü bir sorun değil. Bakın bölgede dönem dönem yılda bir defa, iki defa bazen farklı farklı illerimize, ilçelerimizde bu tür katliamları görebiliyoruz. Başka bir nedenle ortaya çıkmış olsa bile dönüp o işi kazıdığımız zaman en sonunda dayandığı yöntemin aslında işte meradır, hazine arazisidir. Arada bir arsayla ilgili bir geçmiş çatışmanın olduğunu görebiliriz. Burada da aynı. Yani yıllara gelen, yıllarca gelen bir karşı karşıya geliş var. Uzun süreli bir mahkeme süreci var. Ve maalesef çıkan tablo ortada. Bu kentin bu önemli sorunla ilgili doğru bir yapıyı kurup diğer illerde, diğer ilçelerimizde diğer aileler arasında yaşanmadan buna müdahale etmemiz gerekiyor.

Evet. Aslında bu kadar kapsamlı olmasa da buna benzer uygulamalar bölgede zaman zaman yapılıyor. Ama buna rağmen sonuç alınamıyor. Yaptırım ne olacak, bu bahsettiğiniz yeni yapı kurulduğu zaman?

Burada biraz önce ifade ettiğim gibi yapının hukuksal ve vicdani boyutunu bir eş güdümlü götürmek gerekiyor. Bu yapılar dediğim kamu kurumu yöneticileri, sivil toplumu o rûsipîlerin içinde güçlü bir oluşum bunu sağlar.

Evet. Dönem dönem bu tür vakalara müdahale eden bizler de bizim bazı yapılar da oluyor ama o yapıyı güçlendirmek gerekiyor. Yani yapının güçlülüğü sorunun çözümünde o kadar çok etkili olmaya başlıyor. Bu yapıyı güçlendirmek ve bu yapının bir bilinirliğini, bu yapının gücünü, bu yapının adaletle birlikte gerekirse çalışmasını sağlayacak bir mekanizmayı oluşturmak gerekiyor. Ama ayrıca da özellikle bu tür sorunların ivedilikle çözümünü sağlayacak adli mekanizmanın da birlikte geliştirilmesi gerekiyor.

Yani hem adli mekanizmayı geliştireceksiniz hem de bu yapıyı güçlü tutacaksınız. Yoksa gerçekten biraz önce ifade ettim. Evet insanlarımız da ölüyor. Mal kaybı da oluyor. Üretim kaybı da oluyor. Bunların hepsi birden aynı anda hayata geçiyor. Bismil'de iki tane ikisi de üretici. İkisinin de ticarette olsun, birçok alanda kentte katma değer yaratan iki aile şimdi her iki ailenin de hem can kayıpları, hem mal kayıpları, hem gelecekle ilgili yaşam endişeleri oluşmaya başladı. Bizim bunlara bir an önce müdahale etmemiz gerekiyor.

Daha önce bir toprak reformundan bahsedildi. Türkiye'de belli bir kısmı da hayata da geçirildi. Bu konuda reformun tamamlanamaması ya da devletin tam anlamıyla bu mekanizmayı iyi çalıştıramamasından kaynaklı birçok olay oluyor. Bunun hızlandırılması, toprak reformunun hızlandırılmasını ya da tamamlanmasını ne ölçüde etkiler?

Tapulaştırma dediğimiz doğrusu dünyada da gelişmiş ülkelerde özellikle yapılan ve doğru bir şey. Yani arazilerde üretim yerine ortaklaştırmak büyük arazilere dönüştürerek üretim verimliliğini arttırmaya dayanan bu yöntem Ankara'dan cetvelle çizilerek oluşabilecek bir durum değil burada o böldüğünüz veya birleştirdiğiniz arsaların tarım arazilerinin, sahiplerinin durumlarını kendi arasındaki ilişkilerini hesaplamadan, görüşmeden yani işin sosyolojisini koymadan sadece toprak verimliliği üzerinden giderseniz hangi toplulaştırmayı yaparsanız yapın, uygulanabilirliği olmayacağı gibi aynı zamanda bu tür çatışmaları da tetikler. Tam da bunu söylüyoruz. Yani o toplulaştırma evet yapılmalı. Doğru ama yaparken kesinlikle kentin sosyolojisini, o bölgenin, o köyün sosyolojisini ve yapısını bilmeden sadece ben seni seninle birleştirdim, sizleri ayırdım diyerek yaparsanız bu tür vakaları biz sürekli yaşarız.