“Trump, Kürdistan’la stratejik ittifakını güçlendirecek”

Prof. Dr. Bilal Sambur’un gündeme dair ön plana çıkan konuları Kürdistan24’e değerlendirdi.
kurdistan24.net

Azad Altun

Kürdistan 24/Ankara- ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın yardımcısı Michael Richard "Mike" Pence’in, Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’yi arayarak DAİŞ'e karşı savaşan Peşmerge’ye desteğini yinelemesini yorumlayan Prof. Dr. Bilal Sambur, ABD’nin Kürdistan politikasında radikal bir değişikliğe gitmeyeceğini ifade etti. Kürdistan ile Irak Hükümeti arasında başlayan bağımsızlık görüşmelerine ilişkin olarak açıklamalarda bulunan Sambur, Yüksek rütbeli Peşmerge Komutanı Mesud Barzani’nin yeğeni Sirwan Barzani’nin açıklamalarını önemli bulduğunu fakat Bağdat’ın bağımsızlığa yeşil ışık yaktığı şeklinde bir yorum yapmak için erken olduğunu dile getirdi. Bilal Sambur, Kürdistan Bölgesi Güvenlik Ajansı Müsteşarı Mesrur Barzani’nin,  ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump’ın ekibi ile Kürdistan Bölgesi’nin geleceği ve Peşmerge Güçleri’ne destek konularında yapacağı bir dizi görüşmenin manidar olduğunu ve ABD’nin, Kürdistan yönetimi ile kurduğu stratejik ortaklığın daha da güçlenerek devam edeceğine işaret ettiğini dile getirdi.

Türkiye’deki iç politika ile ilgili olarak MHP ve AK Parti’nin Ortadoğu ve dünya okumasının ortaklaştığını ifade eden Sambur, her iki partinin de devletin bekası konusunda endişeye kapıldığını ve onlar açısından Kürt sorunu gibi bir olgunun olmadığı, sorunu terör sorunu olarak gördüklerini dile getirdi. Buna bağlı olarak her iki tarafında bugünden itibaren HDP’yi çözümün değil sorun bir parçası olarak gördüklerini ifade eden Sambur, bundan dolayı HDP’nin çözüm ile ilgili itiraz ve direnişinin devlet tarafından dikkate alınmadığı gibi siyasette fiilen yok sayıldığını dile getirdi.

İşte Prof. Dr. Bilal Sambur’un gündeme dair ön plana çıkan konularla ilgili Kürdistan 24’e yaptığı o çarpıcı açıklamalar:

“Trump yönetimi, Kürdistan’la stratejik ittifakını güçlendirecek”

Amerika Kürdistan ilişkileri konjonktüre göre ya da Amerika’daki yönetimlere göre değişen bir ilişki tarzı değil. Amerika Kürdistan ilişkileri Orta Doğu bağlamında stratejik olan bir ilişki bugünkü deklare edilen Amerika’nın Kürdistan’a olan desteğinin devam etmesi aslında Amerika’nın Orta Doğu politikasında ve Kürdistan politikasında radikal bir değişikliğin olmayacağı Kürdistan yönetimi ile kurduğu stratejik ortaklığın güçlenerek devam edeceğini söyleyebiliriz. Bir noktada Amerika aslında Orta Doğu’daki varlığını İsrail’in nasıl stratejik bir ortaklığına bağlıyorsa aynı şekilde İran gibi Rusya gibi rakip görülen stratejik ittifaklara karşı Kürdistan’la kurulacak daha güçlü bağlarla bunu dengeleme yoluna gideceğini öngörmek mümkündür.

“Türkiye, Kürdistan’ın bağımsızlığı ile ilgili politikasını Musul Operasyonu sonrası İran ve Rusya’nın tutumuna göre değiştirecek”

Şimdi Kürdistan'ın bağımsızlık girişimleri bazen Irak Hükümeti temsilcileri tarafından sempatik gelen bazı mesajlarla daha önce de karşılandı. Bağımsızlık neden olmasın* Acaba bu ifadenin içi dolu mu, arkası dolu mu? Yoksa Musul operasyonundan dolayı Kürt tarafının memnun edilmesi için söylenen taktiksel bir ifade mi bunu bilmiyoruz ama Irak hükümetinin ekonomik ve siyasal açıdan Erbil’i sürekli kuşatma altında tutmak istediği, boğazını sıkmak istediği Kerkük petrolü üzerindeki kısıtlamalarını da dikkate aldığımızda Irak Hükümeti'nin, Kürdistan’ın bağımsızlığı konusunda net, ikna edici, uluslararası toplum için bir tez ortaya koyduğunu söylemek erken şu anda neden olmasın sözünün ne anlama geldiğini üzerine yapılacak spekülasyonların ya da Bağdat’ın bağımsızlığa yeşil ışık yaktığını şeklinde yorumlamanın ben erken olduğunun kanaatindeyim. Türkiye her şeyden önce Musul operasyonu sonrasında İran’ın durumuna Rusya’nın durumuna, bölgedeki değişimlere bağlı olarak Kürdistan’ın bağımsızlığı konusunda tutum değiştirecektir, geliştirecektir. Eğer Rusya ve Amerika iki büyük devlet bağımsızlık konusunda çok net bir tutum ortaya koyarlarsa İran da buna çok radikal bir direnç göstermezse ben Türkiye’nin daha bu sürece itirazları olmakla beraber daha ılımlı bir tutum takınacağını düşünüyorum.

“MHP ve AK Parti cephesinde devletin yaşadığı beka sorunu krizinin, başkanlık sistemi ile giderilebileceği öngörülüyor”

1 Kasım seçimlerinden sonra AK Parti yüzde 50 oy aldı, MHP yüzde 10 üzeri bir oy aldı, ikisinin oy oranının yüzde 60’ı geçtiğini düşünüyoruz. İki partinin Türkiye, Ortadoğu ve Dünya okuması ortaklaştı. İkisinin de okumasından anladığımız kadarıyla, hem MHP hem de AK Parti;devletin varlığının tehlikede olduğu yönünde. FETÖ gibi, DAİŞ gibi, PKK gibi, Avrupa Birliği ve Amerika gibi bütün olarak küresel bir kuşatma altında olduğunu görüyorlar. Devletin bekasını ve milletin beka sorununu aşmak için de AK Parti ve MHP arasında kutsal bir ittifak, bir ulusal birlik koalisyonu kurulması; fiilen böyle bir durumun oluşması şeklinde bir ittifak gelişti. AK Parti ve MHP açısından Türkiye’nin yeni anayasası zaten yüzde 60 gibi bir oy çoğunluğuna ulaştığı için yeterince kapsayıcı bir durum. İki parti zaten Kürt sorunu gibi bir olgunun olmadığını düşünüyorlar. Çünkü ortada bir terör sorunun olduğunu düşünüyorlar. Burada Türkiye’nin beka sorunu olarak bakıldığı için iç ve dış güvenliğin sağlanması sorunu olarak bakıldığı için yeni bir anayasa, yeni bir anayasanın merkezinde de güçlü bir başkanlık sistemi. Yani bunun da özü partili Cumhurbaşkanı ve yasama, yürütmeye hâkim başkan şeklindeki daha etkin daha kontrol eden bir başkanlık sistemiyle ancak bu beka sorunun aşılabileceği ifade ediliyor. İki partinin beklentisi bu. ittifakın zaten bir beka krizi var, bu beka krizini aşacağı için diğer krizler ya da muhtemel krizler çok öngörülmüyor. AK Parti ve MHP için işte temel olan kriz devletin ve milletin beka krizi olarak görülen varlık ve yokluk krizinin aşılması. Bunun da çözümü güçlü bir liderliğe, güçlü bir başkanlık sistemine dayanan bir anayasa değişikliğiyle bu sorunun, bu beka krizinin, bu radikal krizin aşılabileceği öngörülüyor.

“Devlet, HDP’yi çözümün tarafı değil sorunun bir parçası olarak görüyor”

Tabii HDP başından beri kendisinin muhatap alınmamasından rahatsız. Zaten AK Parti ve MHP, HDP’ye bakış açılarında HDP’yi meşru siyasal bir parti olarak değil, bilakis devletin bekasını tehlikeye düşüren bir şiddet örgütünün yasal uzantısı olarak görüyorlar. Yani HDP burada çözümün bir parçası değil sorunun bir parçası olarak görülüyor. HDP’nin bu konudaki itirazları, direnişleri dikkate alınmıyor yani aslında şu anda HDP fiilen siyasette yok hükmünde sayılıyor.

“Yeni Anayasa sürecinde CHP belirleyici bir aktör konumunda değil”

CHP tabii AK Parti'nin anayasa önerisine birtakım itirazları var başkanlık sistemine itirazları var. Ancak bu itirazlar bir kamuoyu oluşturacak kadar güçlü değil, alternatif bir önerisi yok. Daha çok Sayın Cumhurbaşkanı’nın kişiliğine yönelik birtakım kişisel itirazlar kamuoyunda değerlendiriliyor. Bu süreçte CHP’nin de yeni anayasa değişikliği sürecini belirleyecek bir aktör konumunda olmadığını söylemek mümkün.