Yeterli değiliz ama kimseden de geri değiliz

Fatih Mehmet Maçoğlu
kurdistan24.net

DERSİM (K24)

Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, Dersimliler yüzlerce yıldır zorluklarla karşı karşıya kalmış, bastırılmış, sindirilmiş, inkar edilmeye çalışılmış, şehirleri bombalanmış, dağlara sığınmış gibi her biri yaşamın biçimi… Artık bunu reddetmiyoruz. Bununla buradan dünyaya daha güzel bakmaya çalışıyoruz” diyor.

Maçoğlu, yönetim anlayışıyla ilgili, “Sosyalist bir program var. Bu program sanki yüzde 90 kapitalistlerden daha iyi. Biz daha iyi tutuyoruz” ifadelerini kullandı.

Yaptıkları çalışmaların yeterli olmadığını ancak diğer bölgelere kıyaslandığında kimseden de geri olmadıklarını belirten Maçoğlu, 2023’te daha çok kültürel projelere ağırlık vereceklerini söyledi.

Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu K24’ün sorularını yanıtladı.

Zaman zaman engellerle karşılaştığını görebiliyoruz. Belediyenin kültürel etkinlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?

Bu toplumun yaşadığı toprak, kendisini bina ettiği kültür ve onun üzerinde bütün sosyal şeyler topluma ait olduğunu düşünüyoruz. Bu Gağan, Ovacık’ta göreve başladığımdan beri başladı. Çünkü Gağan aynı zamanda bu toplumun kültürüdür. Esas mesele fazla olandan alıp olmayana verip dayanışmadır. Esas mesele bu. Bunu yeni yılda yapmak önemli. Bunu yaparken de eğlenebilmek, neşelenebilmektir, bunu yaparken de yaşamı bütünlüklü görüp acısından ağlamak, neşesinden gülmek gibi bir meseledir. Biz bunları yapmaya çalışıyorum. Bu toplumun bunu hak ettiğini düşünüyoruz. Dersimliler yüzlerce yıldır zorluklarla karşı karşıya kalmış, bastırılmış, sindirilmiş, inkar edilmeye çalışılmış, şehirleri bombalanmış, dağlara sığınmış gibi her biri yaşamın biçimi… Artık bunu reddetmiyoruz. Bununla buradan dünyaya daha güzel bakmaya çalışıyoruz.

Engeller dediğinizde sadece bir iktidarı suçlamakla alakalı değil bu. Evet, bu iktidar olduğu için bunu suçlayabiliriz ama burjuvazi emperyalist kapitalist sistemin insanın yaşamına nerelere kadar girdiğini hepimiz görüyoruz. Sadece ölümler değil, onu yok etme biçimine, yöntemine ve acımasızlığına kadar acıya terk etmekten, bombalamaktan tutun sürgünler, satışlar, ticarileştirmelerden tutun her şeyi doğayı zarara sokan bir anlayış. Şimdi bu anlayışa karşı toplu bir şekilde durmak ya da dayanışma ile dünyadaki bütün kültürlerin ortaklaştırılması kapitalizmi reddederek sosyalist bir yaşamı sürdürmesi bunları rahatsız ediyor. Biz, bunun bir parçasıyız. Bizleri istememelerini doğal görüyorum. Bunun için kimseyi de şikâyet etmiyorum. Ancak yaptıklarımızı halka göstermek ve bunların yaptıklarını halka anlatmak, halkta bu farkındalığı yaratmaktır. Bir konser vermek istediğimizde bakanlıkların ve valiliklerin yerleri bizlere verilmiyor. Yakınmıyorum, alternatifini buluyoruz.

Fatih Maçoğlu’nun ‘Komünist Başkan’ olarak anılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz, bu size nasıl bir duygu hissettiriyor?

Bu ülkeye dair bir kaygın varsa, zulme karşı bir şeylerin yapılmasını istiyorsan birey olarak bunun bir parçasıydım. Yani siyasette örgütlüydüm, ülkenin genel durumunun kötüye gittiğini görüyordum. Bundan sonra daha kötüye gideceğini biliyoruz. Bu biraz yetki alanlarıyla ilgili de bir meseledir. Böyle olunca da toplumlar yapılan şeylerde iyiye iyi kötüye kötü diyor. Ben bu toplumu seven biriyim. Ben Türkiye’nin birçok yerine gittim ve bu toplumdaki vicdan meselesini gördüm. Bizler komünistler, sosyalistler, kapitalistler, emperyalistler dünyadaki bütün ideolojiler hepimizin birlikte yaşadığı meseledir. Şimdi iki farklı düşünce var. Biri diyor ki ‘Para kazanalım, bunun için her şey mübah.’ Biri de diyor ki ‘Para değil, temel ihtiyaçlar ya da temel sorunlarla ilgilenelim.’ Bundan kaynaklı daha sorumluluk sahibiyiz. Sizler bizi daha iyi tanıyorsunuz. Ben iyi işler yaptım demeyi ayıp olarak görüyorum. Ama sosyalist bir program var. Bu program sanki yüzde 90 kapitalistlerden daha iyi. Biz daha iyi tutuyoruz. Sorumluluk var omuzlarımızda. Bunun altından da çıkabilecek kapasitemiz var.

En çok eleştiri aldığınız alanlar nelerdir, özellikle size yol gösteren eleştiriler var mı?

Saldırıları eleştiri olarak görmüyoruz. Kendimizi eleştirecek şeylerimiz bizim dışımızdaki şeyler. Mesela Ovacık’tayken onları yaşayamıyordum. Çünkü Ovacık küçük… Şehre çıktığımda şehrin yarsıyla merhabalaşabiliyordum. Burası öyle değil. 24 saat yetmiyor, bazen 36 saat yetmiyor, bazen 40 saat yetmiyor. Bu süreç içerisinde fazla vakit bulup toplumla çok bir araya gelemiyoruz.  Bu bir özeleştiridir.

2022 nasıl geçti, 2023’te nasıl hedefleriniz var?

Öncelikle düşündüğümüzü yapamıyoruz. Yani kafamızdakini yapamıyoruz. Sebepleri var. Birisi kamusal alanda çarptığımız duvarlar. Bu duvar öyle işgal edeceğin bir yer değil. Diyelim ki kamuda bir şey yapmak istiyorsunuz ama sizin dışınızda kadastro lazım, tapu lazım, nüfus gibi şeyler lazım. Bunların engellenmesi söz konusu olursa, imarı bir çalışma yaptığınızda 5 ayda yapmanız gereken şeyi bir buçuk veya iki yılı bulmaya başladığında planlarınız gerilemeye başlıyor. İkinci bir durum bütçe meselesi…

Bütçe sorunundan şimdiye kadar hiç bahsetmemiştiniz…

Belediyeler kolektif bir iş yapmak istediğinde onlarca yüzlerce insanı toplayıp yol, su getirebilirsiniz. Ama bir ürün almak istediğinizde üretemiyorsanız, asfalt, yol taşları, elektrik, işçi maaşları, SGK gibi şeyler kafanızdaki şeyleri hayata geçirmenizi engelliyor. Bunlar fiziki şeyler. Bu tür durumlar al gülüm ver gülüm meseledir. Bir faturayla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Ama bunlara rağmen şöyle 2022’ye bakıyorum, kendimden önceki dönemlere bakıyorum, başka bölgelerdeki çalışmalara da bakıyorum, yapılanları kıyasladığımda hiç kimseden geri değiliz. Yeterli miyiz değiliz ama kimseden de geri değiliz. Diyelim bizden önceki dönemde yüz sorunun elli beşini yapmış, biz ise yetmişini yapıyoruz. Yetiyor mu, yetmiyor tabi. 2022 ile 2023 yılında en çok üzerinde durmak isteğimiz şeyler kültürel şeylerdir. Atıyorum kültür sanat yerleri, hafıza merkezleri, sanat vb. şeyler bir şehrin prestijidir, duygusudur, tarihidir, kendisini yasladığı duvardır, kendisini bina ettiği alandır. Bunlarla ilgili çalışmalara başladık. Mesela bir kütüphane açtık, bir kütüphane daha açıyoruz. Bellek ve hafıza merkezi, bir müze açma çalışmamız var. Ayrıca işçilerle yapılan protokolleri çok değerli buluyorum. Asgari ücretin değil, emek üretenin sahip olduğu, kendi emeğinin karşısında rahat yaşayabileceği bir hayatı çok değerli buluyorum. Yine temel ihtiyaçlar mesela… Ulaşım, su, eğitim ve benzeri lojistik destekler, halk ekmeği, halk mutfağı gibi şeyler bizden sonra kim gelirse gelsin yapmak zorunda kalacağı şeylerdir.