ABD İran’ın kalbini vurdu, dengeler değişti

Kurd24

İran devleti, şah döneminde ABD’nin Ortadoğu’daki ileri karakollarından biriydi. İran’da dini ve ruhban sınıfı ayetullahların öncülüğündeki halk ayaklanması ve çılgın isyan, doğal olarak hem şah diktatörlüğüne ve hem de onun hamisi ABD’ye karşı gerçekleşti. Şah gittikten sonra büyük öfke, kin ve nefret ABD üzerinde toplandı.

Böylece, İran’da rejimi değişikliğinin olması ve ayetullahlar oligarşisinin oluşması sonrasında ABD ile İran arasında sürekli bir savaş ve kavga ortamı oluştu. Her iki devlet de birbirlerine zarar vermeyi ve hatta yok etmeyi strateji haline getirdiler. Her iki devlet arasından mevzi çatışmaları oldu. Özellikle de İran nükleer silah üretimine başlayınca ABD çok bastırmaya, İran’ı köşeye sıkıştırmak için ekonomik, teknolojik, silah ambargosu uygulamaya başladı. Ambargo zaman içinde daha boyutlu ve şiddetli bir hal aldı. Bunun yanında ABD iç muhalefetin rejimi değiştirmesi ve dini oligarşiyi yıkması için de çabalar gösterdi.

Son zamanlarda da iki devlet arasında olaylar daha da büyümeye ve tehditler artmaya başladı. İran’ın, Suudi Arabistan’da Aramco petrol tesislerini vurması, ABD’nin insansız hava aracını düşürmesi, özellikle de Bağdat’ta ABD Büyükelçiliğini kuşatması ve işgal etmeye başlaması, bardağı taşıran son damla olduğu görüldü.

                                                         *****

ABD, 3 Ocak’ta Bağdat Havaalanı yakınında İran’ın ikinci adamı sayılan Kasım Süleymani’yi, Haşdi Şabi’nin Başkan Yardımcısını ve korumalarını insansız hava aracıyla vurdu. Kasım Süleymani’nin ölümünden sonra İran’da ortaya çıkan infial, dünyadaki yansıması, İran’ın kalbinden vurulduğunu ortaya serdi.

Kasım Süleymani’nin ölümünden sonraki dakikalarda İran dini oligarşik devletinin intikam naraları yükselmeye başladı. Kitleler Irak’ta ve Bağdat’ta sokaklara döküldü. İran, Kasım Süleymani daha defnedilmeden, Irak’taki iki ABD üssüne füzelerle saldırdı. ABD Başkanı Trump, füze saldırısında insan kaybının olmadığını açıkladı. Trump basın toplantısında oldukça yumuşak bir konuşma yaptı. ABD bir gün sonra da BM’ne yazdığı mektubunda, İran’la şartsız karşı karşıya gelmeye hazır olduklarını, Kasım Süleymani’yi BM Sözleşmesinin meşru müdafaa ilkesinin gereği öldürdüğünü ifade etti. İran’da BM’ye yazdığı mektupta meşru müdafaa ve BM Sözleşmesi çerçevesinde ABD üslerini vurduğunu açıkladı.

Bu gelişmeler bölgede tansiyonu düşürdü. Ama Irak Meclisi’nin alelacele toplanıp ABD askerlerinin Irak’tan çıkarılmasına karar vermesi, ABD’nin sert tepkisi ile karşılaştı. ABD, Irak’tan çekilmeyeceğini açıkça ifade etti. Çıkmasının Irak için büyük bir mali külfete yol açacağını, Irak’ta çekilmesinin, Irak’ı İran’ın nüfuzuna terk etmek olacağını dünya kamuoyuna açıkladı.

Meclis toplantısına Kürt ve Sünni milletvekilleri katılmayarak, açıkça İran nüfuzuna karşı çıktılar. Bu karşı çıkış dengeleri Irak’ta değiştiren bir önemli neden oldu. Kürtlerin, ABD ve İsrail, Batı Avrupa ülkeleri için öneminin stratejik olduğunu görünür hale getirdi. Irak’taki ırkçı ve Kürt karşıtı güçler, Türkiye’deki klasik Kürt düşmanları ve ırkçılar, bundan böyle ABD ve koalisyon güçlerinin Kürtlere daha fazla güveneceğini, 2017 Eylül’ünde yapılan bağımsızlık referandumunda yarıda kalan ya da kesintiye uğrayan devletleşme sürecinin güçleneceğini, korku ve panikle ifade ediyorlar.

Hiç şüphe yok ki Ortadoğu’daki gelişmeler ve olayların niteliği, ABD ve koalisyon güçlerinin stratejik doğrultusu ve çatışma ortamının yeni saflaşmayı sağladığı bu ortamda, Kürtlerin önemini arttırdığına bütün siyasi yorumcular ve analistler kabul eder konumdalar. Kürtlerin popülist karar ve hareketlerden uzak durmaları, ulusal çıkarlarının olmazsa olmaz şartı olarak öne çıkmaktadır.

Irak Meclisi’nin kararı, üç önemli siyasi ve hayati sonucu belirledi.

Birinci sonuç, Irak’ta İran nüfuzu kavramının ötesinden bir eyalet konumunun olduğunu, Irak bağımsızlığının olmadığını, İran oligarşik dini totaliterizminin halkın iradesinin yerine geçtiğini, İran’ın büyük bir tehdit olduğunu gösterdi.  

İkinci sonuç, Irak’ın ve özellikle Şiaların nankörlüğünü ortaya koydu. Bilindiği gibi ABD’nin 2003 yılında Baas rejimini yıkması, federal anayasanın, demokrasinin, çoğulculuğun kabulü sonucu Şialar Irak’ta iktidar oldu. Baas rejimi döneminde kutsal ibadet mekânlarını bile ziyaret edecek durumda değillerdi. Rahatlıkla ibadet yapar duruma geldiler.

Üçüncü sonuç: Eskiye özlem duymak, eskiden kopuşun sağlanmamasıdır. Bu yaklaşım ve mantık özellikle Kürtler için bir felaketi, halk kitleleri için büyük bir trajediyi ifade eder durumdadır.

İran, demir ve barbar bir el olan Kasım Süleymani ve yönettiği barbar silahlı güçler (Devrim Muhafızları, Kudüs Ordusu, Haşdi Şabi) eliyle oligarşik bir yapı oluşturdu. Bu yapı, içerde Kürtlerin, Arapların, Belucilerin, Azerilerin, Fars halk kitlelerinin muhalefetini bastıran barbar bir yapı oldu. Kürtlere yönelik katliamlar yaptı. Kürt milli kurtuluş hareketini acımasızca bastırdı. Kürdistan Bölgesi’nde, Doğu Kürdistanlılara karşı füzelerle saldırdı, katliamlar yaptı. İçerdeki sivil halk ayaklanmalarını kanla bastırdı. Bunlar da Kasım Süleymani’nin İran için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. ABD’nin ne kadar isabetli bir hedef seçtiğini ortaya koyuyor.

Kasım Süleymani’nin ölümünün iç muhalefeti rahatlattığını düşünüyorum.

                                                  *****

İran’da,1979 yılında İslam rejimine geçilmesi ve dini ayetullahist oligarşinin yapılanmaya başlanması ile birlikte, İslam İmparatorluğunu amaç haline getirildi. Bu sömürgeci bir yayılmacılıktı. Bütün Müslüman ülkeleri hedef alan bir projeydi. Ama bu imparatorluk, Şiaların egemenliğindeki bir imparatorluğu, sonuçta da ayetullah elitinin ve onların hükmettiği güçlerin imparatorluğu tasarlıyordu.

İran bu tasarısıyla aynını zamanda ABD ve Batı Avrupa’nın Müslüman ülkelerindeki egemenliğini ve nüfuzunu yok etmeyi amaçlıyordu.

Böyle olunca bu mega proje, hem Müslüman ülkelerle İran arasında, hem de ABD ve Batı ile İran arasındaki çelişki ve mücadeleyi kaçınılmaz hale getirdi.

İran bu proje sonucu, Irak, Lübnan, Yemen, Afganistan, Filistin, Yemen, Suriye’de yeni eyaletler ve sömürgeler elde etti. Bunun vekalet savaşlarıyla gerçekleştirdi. Bunun mucidi de Kasım Süleymani’ydi.

Bu nedenle de, Kasım Süleymani ABD tarafından çok iyi seçilmiş bir hedef.

Hiç şüphe yok ki ABD de bölgede İran yayılmacılığını engellemek için plan ve proje yapan bir ülke. Hem de daha güçlü, kat kat üstün bir güce sahip süper bir devlet. Bundan dolayı, İran’ın ayaklarını uzattığı yerde o ayakları kesmek onun çıkarlarının bir gereği. Bundan dolayı, Kasım Süleymani’yi öldürdü.

Olaylar, bölgedeki anlaşmalar, İran’ın nüfuz bölgelerini, eyaletlerini, sömürgelerini kaybetmesi için çanlar çalıyor. Ortadoğu’da ABD ve Rusya arasından bir nüfuz paylaşımı antlaşmasının olduğu verileri var. Bu antlaşmanın ana hedefi de İran.

Nasıl mı?

ABD’nin Suriye’yi Rusya’ya bırakma karşılığında, İran eyaletlerini, kolonilerini ortadan kaldırmayı, İran’ın Ortadoğu’daki nüfuzunu kırmayı benimseniş görünmekteler.

Bütün bu gelişmeler, alt alta ve üst üste konulup sentezleştilirse ortaya bölgede yeni hem de hassas dengelerin oluşacağı, ateşten gömleklerin giyildiği döneme girildiği görülecektir.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.