Barzaniler soykırımı, Konya’daki Kürt aile katliamı...

Kurd24

Bundan 38 yıl önce faşist ve ırkçı Baas rejimi tarafından 8 bin Barzani soykırıma tabi tutuldu. Bu acı olayımızı hatırlayacağımız ve katledilen kardeşlerimizi anacağımız günden bir gün önce, Konya’da bir ailemiz, bir Kürt ailesi katledildi. Bunun yanında Kürtler değişik parçalarda ve bölgelerde de öldürülmeye devam ediliyorlar. Kürtler Güney Kürdistan’da DAEŞ, Haşdi Şabi, PKK tarafından katlediliyorlar.

Kürdistan’ın batısında bir yandan DAEŞ’le savaş stratejisi içinde Kürdistan gençleri katlediliyor, diğer yandan faşist ve ırkçı Baas rejimi ve PKK/PYD tarafından Kürt siyasileri kaçırılıyor, işkence ediliyor, öldürülüyorlar.

Sözün özü Kürdistan tam anlamıyla bir ölüm tarlası konumundadır. Kürtler olarak her gün acı çekiyoruz. Bir acıyı unutmadan yeni acıları yaşıyoruz.

Türkiye’de Kürtlerin dışındaki birçok millet ve ulusal topluluk kendilerini Türk kabul ettiler, sosyal, siyasal, ekonomik yaşamlarını bu kabule göre düzenlediler. Biz Kürtler millet olarak bunu kabul etmedik. Millet olarak ayakta kalmaya, milli haklarımıza sahip çıktık. Milli haklarımızız kazanmak için 100 yıldır milli mücadele veriyoruz. Ama ne yazık ki Türk devletinin üstesinden gelemedik, haklarımızı alamadık, mevcut karanlık statümüzü değiştiremedik. Ölüm bizim kaderimiz oldu. Bu kader 21. Yüzyılda halen de devam ediyor.

Günlerdir Kürtlere yönelik ırkçı saldırıları konuşuyoruz. Bu duruma çare arıyoruz. Ne yazık ki bu duruma çare bulmadan yeni acı olaylarla ve katliamlarla karşılaşıyoruz.

SÖZÜN BİTTİĞİ YER Mİ?

Konya’da Kürtlere yönelik korkunç ve barbar bir vahşet yaşatıldı. Karslı bir Kürt ailesinin tüm fertleri 7 kişi kurşuna dizilerek infaz edildiler ve katledildiler. İnfazların gizlenmesi için ev ateşe verildi.

Katliam, önceki gün saat 18.50 sıralarında Konya’nın merkez Meram ilçesi Hasanköy Mahallesi'nde yaşandı. Kürt Dedeoğulları ailesinin yaşadığı eve düzenlenen saldırıda, ailenin 7 ferdi katledildi, ardından ev ateşe verildi.

Konya’da ikamet eden Kürt aile 12 Mayıs’ta, "Biz ülkücüyüz sizi burada yaşatmayacağız" diyen 60 kişilik ırkçı grubun saldırısına uğramıştı. Saldırıda 7 ferdi ağır yaralanan aile "Canımızdan endişe duyuyoruz" demişti. Ailenin fertlerin ölümünün tam da bu saldırı arkasında gerçekleşmesi ölüm anından kendilerini ülkücü olarak tanımlayan grubun üzerinde şüpheleri yoğunlaştırıyor.

Bu olaya aynı zamanda tam anlamıyla ırkçı bir saldırı ve bir provokasyondur. Kürtleri tahrik etme, rencide etme, galeyana getirip onları yeni katliamlarla karşı karşıya getirmektir. Buna karşılık Kürtler olarak sağduyulu olmalı, hissi davranmamalı, meşru savunma çizgisini korumalıyız.

Şunu kabul etmek gerekir ki, bu tür katliamlar şu veya bu grubun, şu veya bu partinin, şu veya bu ideolojiden öteye, devlet sorunudur. Toplumsal ve devletçi ırkçılık sorunudur. Bundan dolayıdır ki sürekli bir olaydır. Konya’da katledilen aile, katliamlar zincirinin son halkasıdır.

Olayın oluş biçimine ve sonucuna baktığımız zaman, bazı devletçi siyasilerin bile sözün bittiği yer. Olayı tanımlamaya kavram bulmak zordur sözlerinde, haklılık payı var. Ama ne yazık ki sözün bittiği yer kopuş noktasıdır. Ne yazık ki Türk devleti içinde Kürtler için öyle olmuyor. Zorla kendisini katleden devletin hegemonyasından yaşamaya devam ediyor. Kaderine razı olur hali yaşıyor.

Bu kaderin değişmesi gerekir. Bunun için Kürt dava damlarının, Kürt yurtseverlerinin, Kürdistan siyasi grup, parti ve örgütlerinin kendi stratejilerini, programlarını her açıdan gözden geçirmeleri, değiştirmeleri, yeni bir mücadele yol haritası ve çerçeve anlayışı benimsemeleri gerekir.

Bilmek gerekir ki Türk devleti kurulduktan sonra Kürtleri yok saydı, Kürtleri inkar etti, Kürtlerin Türk olduğunu ileri sürdü. Bu anlayışı stratejik anlamda Kürtleri Türkleştirmek için 100 yıldır sürdürüyor. Bu devletin ırkçılığı, sömürgeciliği yanında, halkta toplumsal anlamda ırkçı ve sömürgeci zihniyeti içselleştirdi. Toplum ve halk ırkçılıkla zehirlendi. Irkçılıkla zehirlenen Türk halkı, Türklüğü kabul etmeyen, Kürt olduğunu söyleyen, özellikle Kürt olarak haklarına sahip çıktıkları zaman da bireysel, ailesel, toplu olarak saldırıyla karşı karşıya kalıyorlar.

Bu durumun değişmesi gerekir.

Kürtleri birlikte yaşamaya zorlayan, Kürtlerin iradesini hiçe sayan, milli haklarını gasp eden, sömürgeci ve ırkçı devletin hiç olmazsa bireysel saldırı ve ailesel katliam yapanları yargılayıp cezalandırmaları gerekir. Bunu yapmadığı için bireysel ve kısmi toplu ırkçı saldırlar olmaya devam ediyor.  

BU SALDIRI DEMOKRASİYE VE DEMOKRATLARA BİR SALDIRI DEĞİLDİR

Her olayın özgünlüğüne göre teşhis,  tarif ve tanımlar yapılmalıdır. O zaman olaya ilişkin doğru çözümler bulunur ve önerilir. Konya olayından sonra HDP ve birçok çevre olayı, demokratlara ve demokrasiye yapılan bir saldırı olarak değerlendirdiler. Bu yaklaşım kökten yanlıştır. Diyebilirim ki bilinçli bir çarpıtmadır. Konya’da katledilen aile demokrat değildir, demokrat oldukları için de katledilmediler. Onlar Kürt oldukları için katledildiler. Bu demokrat olmayan sahte demokratların demokrasi oyunu devleti yaptıklarını doğru göstermeye engeldir.

38 YIL ÖNCE 8 BİN BARZANİ SOYKIRIMA UĞRADI

Kürdistan’ın güneyinde Enfal (soykırım) süreci 1983 Temmuz’unun sonunda 8 bin Barzani erkeğinin katledilmesiyle başladı. Faşist ve ırkçı Baas rejimi, Barzani aşiretinden 10 ile 85 yaş arası 8 bin erkeği aynı gün evlerinden alıp Irak’ın güneyindeki Musenna kentine götürerek insanlık dışı metotlarla katletti. Bu olay tarihe “Kürt Enfali”nin ilk başlangıcı ve aşaması olarak geçti.

Söz konusu katliamdan sonra faşist ve ırkçı Baas rejimi, 8 aşamada Germiyan’dan Behdinan bölgesine kadar yaklaşık 182 bin Kürt’ü katletti. Ayrıca 1975'ten sonra Kürdistan Otonomisinin tasfiye edilmesinden sonra binlerce Kürt, Irak'ın güneyindeki çöllere sürgün edildi, aç ve susuz yaşamaya mahkûm edildiler. Bundan dolayı da çocuk, yaşlı ve kadın binlerce Kürt açlık ve hastalıktan şehit düştü. Sürgün edilen Kürtlerin mal ve mülklerine el konuldu. Ekili tarlaları ateşe verildi.

Enfal’den önce de faşist ve ırkçı Baas rejimi 1970’te Barzan bölgesindeki vatandaşları Irak’ın güneyine sürgün etmişti.

1978’de Barzanilerin bir bölümü Kürdistan’ın güneyindeki Diyana, Herir, Bahirke ve Goreto toplama kamplarına yerleştirilirken, 1980’in başında da Kuds ve Kuştepe toplama kamplarına yerleştirildi. Barzaniler, söz konusu bölgelerde baskı ve zulüm altında yaşamak zorunda bırakıldı.

Kürdistan’daki 1991 Ayaklanması (Raperin) sonrasında, Bağdat hükümeti Barzanilerin akıbeti konusunda herhangi bir açıklama yapmazken, dönemin Baas lideri Saddam Hüseyin’e ait belgelerde “Onları cehenneme gönderdik” ifadelerinin yer aldığı ortaya çıkmıştı. Soykırımın üzerinden 38 yıl geçti. Baas rejiminin devrilmesinin ardından Barzanilere ait bazı toplu mezarların ortaya çıkmasıyla şehitlerin cenazelerinin kalıntıları Kürdistan’a getirildiler. Halen çok sayıda Kürt’ün akıbeti bilinmiyor.

Kürdistan Bölgesi Hükümeti olarak kurbanların yakınlarına taziye dileklerinde bulunan Başbakan, saldırının faillerinin hesap vermesi gerektiğini vurguladı.

Bu acıya ancak ve ancak Kürtler dayanabilirler. Kürtlerin acı ve ağrı eşiği yaşadıklarının sonucunda çok yüksek oldu.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir