Kürdistan’ın kuzeyinde yeni bir hikâyeye/fikre ihtiyaç var…

Kurd24

Kürdistan, 17’nci Yüzyıl’ın ortalarında Osmanlı ve Fars İmparatorluğu; 20’nci Yüzyıl’ın başlarında da dört Devlet (Türk, Fars, Irak, Suriye) arasında bölündü, sömürgeleştirildi. Kürt milletinin bütün milli hakları gasp edildi, iktidar ve egemenlik hakkına son verildi.

Bu nedenle Kürdistan ve Kürt millet sorunu, bağımsızlık, özgürlük, devlet kurma, sömürgeciliğin ve işgalin son bulması sorunu olarak tarih sahnesine çıktı.

Bu amaçlar için, Kürt milleti de milli devlet kurma mücadelesi içinde oldu. 19’uncu Yüzyıl’ın başlarında  Şeyh Ubeydullah Nehri ve toplumsal aristokrasi öncülüğünde Kürt milli devleti için iki imparatorluk bünyesinden milli ayaklanma kitlesel ve büyük bir destekle yürümüştür.

20’nci Yüzyıl’ın başlarında, Şeyh Abdulselam Barzani öncülüğündeki kitlesel bir milli ayaklanma hareketiyle Osmanlı İmparatorluğu yönetimiyle özerklik anlaşması sağlayan bir hareket gelişmiştir.

Şeyh Abdulselam Barzani öncülüğündeki milli hareketin bastırılması ve Şeyh Abdulselam Barzani’nin idam edilmesinden sonra, Osman İmparatorluğu bünyesinde bütün Kürdistan’daki toplumsal kesimleri kapsayan siyasi, örgütsel, kültürel çalışmalar yapılmıştır.

Bu örgütlenme aşamasında iki ana akım belirlenmiştir. Birinci ana akım, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde Kürdistan özerkliğini savunan Kürt akımı. İkinci ana akım, bağımsız Kürdistan Devletini savunan ana akım. 

Kürdistan’ın Lozan Antlaşması ile dörde bölünmesinden sonra, Kürdistan’daki milli kurtuluş hareketi farklı merkezi sömürgeci devletlere karşı gelişmiştir.

Kürdistan’ın kuzeyi, Türk devletinin sömürgeci egemenliği ve işgali altında kaldı. Türk devletinin kuruluşundan sonra Kürtlere verilen sözler unutuldu. Kürdistan’ın özerkliği sözü buhar oldu. Kürt milletinin varlığı inkâr edildi, Kürtlerin Türk olduğu ileri sürüldü. Kürt milletinin tüm milli hakları gasp edildi. Milli hak talepleri, Kürtçe konuşmak bile büyük cezalarla karşılaştı.

Kürt milletinin, onun öncüleri dini ve toplumsal aristokrasisinin Türk devletinin bu siyasetini benimsenmesi beklenilemezdi. Türk Devletinin bu ırkçı, inkârcı, sömürgeci siyasetine karşı hak taleplerinin şiddetle yanıtlanması üzerine, milli direnme hareketleri kitlesel bir nitelikle 1919’da başlamak üzere 1938 yılına kadar devam etti.

Kürdistan’ın kuzeyinde milli ayaklanma hareketlerinin bastırılmasıyla, kitlesel milli hareketin tüm dinamikleri yok edildi. Liderliği idamlarla yok edildi. Kürdistan’ın kuzeyi derin sessizliğe büründü.

Bu sessizlik, 1959’ların başına kadar devam etti. Bu tarihte örgütlü olmayan kendiliğinde bir okumuş milli hareketi, 49’lar hareketi gelişti. Tutuklanmalarla bu hareket noktalandı.

1960’lardan sonra Türk Devleti bünyesinde ve dünyada önemli değişim rüzgârları esmeye başladı. Özellikle de Milli Lider Mustafa Barzani’nin Sovyetler Birliği’nden dönüşünden sonra Kürdistan’ın bütün parçalarında olduğu gibi, Kuzey parçasında da milli rüzgâr esmeye başladı.

Bu tarihten sonra, Kürdistan’ın kuzeyinde, Kürt aydınları milli taleplerini ifade etmek için, zor koşullarda kendilerine milli mücadele çalışma alanları ve platformları yaratmaya çalıştılar. Yeni bir milli hikâye yazmaya başladılar.

Bu milli hikâyenin tekâmül etmesi için yazılması zamana yayıldı. Kürt aydınları, TİP içinde kümelenerek, Kürdistan şehir derneklerinde örgütlenerek, değişik yayın organları etrafında birleşerek bu milli hikâyeyi yazmaya devam ettiler.

1965 yılında kurulan Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) ile birlikte, bu milli hikâye daha belirgin bir milli çerçeveye kavuştu. Derinlik kazandı.

1969 yılında Devrimci Doğu Kültür Ocaklarının (DDKO) kuruluşu ile Türkiye düzleminde bir karaktere kavuştu ve Türk Devleti ile doğrudan doğruya yasal anlamda karşı karşıya geldi. Kürt milli hareketi, yeniden kitleselleşmesinin güçlü verilerini ortaya çıkardı.

Kürdistan’ın güneyinde Mustafa Barzani ve Irak KDP öncülüğünde devam eden milli kurtuluş hareketi, Kürdistan’ın Kuzeyinde yazılan hikâyenin rengini ciddi bir şekilde etkiledi. Yazılan milli hikâye daha bir kapsam kazandı, hikâyenin nereye varacağı ve nasıl sonuçlanacağıyla ilgili kuvvetli renkler ortaya çıktı.

Tam da hikâye varması gereken yere varmak için yazılırken, bu hikâyenin yazılması 12 Mart 1971 Askeri darbesiyle kesintiye uğradı. Kitlesel tutuklamalar oldu. O tutuklanmalar aşamasında, şairin dediği gibi “çözülmenin başladığı yerde yeniden direnme” başladı. Milli hikâye bırakıldığı yerden, daha güçlü bir birikimle yazılmaya başlandı. Bu milli hikâyenin en önemli perdesini ve rengini, askeri cezaevlerindeki direnişler, milli siyasi savunmalar oluşturdu.

Askeri cezaevlerinde yazımı daha renklenen ve içerik kazanan milli hikâye, 1974 yılından sonra genel afla birlikte yeni bir mecraya girdi. Kürdistan’ın kuzeyinde siyasi, örgütsel, ideolojik, kültürel rönesans başladı.

Milli hikâye kapsam ve içerik olarak çok zengin bir içerik kazandı. Kısa sürede kitlesel ve halkın desteklediği, öncülerinin güven verdiği, geçmiş geleneksel milli hareketlerden farklı yeni bir örgütsel, ideolojik, siyasi bir durum ortaya çıktı.

O güne kadar yazılan hikâyenin netleşmesi ve hikâyenin yeni karakteri kitlesel milli bir hareket yarattı.

Bu aynı zamanda Kürdistan’ın kuzeyindeki milli harekette, yeni bir dönemi, yeni bir baharı ifade ediyordu.  Bu yeni bir paradigmaya işaret ediyordu.

Özcesi yeni bir hikâye ve yeni bir fikir,  yeni bir kitlesel milli hareket yarattı. O zaman bu yeni hikâyeyi ve fikri ana renkleriyle ifade etmek gerekir.

-Türk devletinin inkâr, asimilasyon, Kürtlerin Türkleştirilmesi yıkıcı ve sömürgeci siyasetine karşı kararlı mücadele yürütülmesidir.

-Kürt milli değerlerine kararlılıkla sahip çıkılması, Kürt milli değerlerinin açığa çıkarılması için tarih, kültür, dil, ideoloji, fikir alanında kararlı ve planlı çalışılmasıdır.

-Türk devletinin sömürgeci, Kürdistan’ın sömürge, işgal, ilhak edilen bir ülke olduğunun cesaretle savunulması ve ifade edilmesiydi.

-Bu sömürgeci sömürge ilişkileri zorla, katliamla, inkârla kurulan bir ilişki olduğuna göre, bu ilişkinin değişmesinin zorla ve yaratılacak silahlı güçle olacağı inancı ve kararlılığıdır.

-Sömürge Kürdistan’da hedefin, bağımsız Kürdistan’ın kurulması olduğu, bunun için mücadelenin zorlu aşamalardan geçeceği, kararlı bir milli mücadele sürecinin yaratılması gerektiğidir.

-Bağımsız Kürdistan devleti için mutlak anlamda bağımsız örgütlenmeyi savunmak ve gerçekleştirmektir.

-Bölünmüş Kürdistan’ın birliğini savunmak. Birleşik Bağımsız Kürdistan’ı varılacak uzun vadede hedef olarak saptamaktır.

-Kısa vadede Kürdistan’ın kuzeyindeki milli güçler arasından bir milli cephe, uzun vadede Kürdistan’ın genelinde milli güçler arasında milli ittifak ve cephe oluşturmaktır.

-Kürdistan’ın her parçasından ve bütün parçalarından aynı ideolojik görüşlere sahip olanlar arasında örgütsel birliği savunmaktır.

-Uluslararası ittifaklara önem vermektir.

-Demokrasiyi bir kültür ve iç örgütsel çalışma anlayışı olarak benimsemektir.

Bulunduğumuz aşamada:

Kürdistan’ın kuzeyinde PKK hareketi var. PKK hareketi, milli bir Kürt hareketi değil. Güdümlü, Kürtlerin kendi kaderini kendi iradesiyle tayin etmesine, Kürtlerin devlet olmasına karşıdır. Kendisi için bir egemenlik ve diktatörlük alanı yaratmaya çalışmaktadır. Kürdistan milli hareketini temsil etmemektir.

Kürdistan’ın kuzeyinde var olan siyasi gruplar ve partiler, milli karakter taşımlarına rağmen, milli kitlesel bir hareket özelliğini taşımadıkları gibi, milli kitlesel bir hareketi yaratacak yapısal özelliklere, programa, vizyona, perspektiflere, çalışma tarzına da sahip değiller.

Döneme ve Kürdistan koşullarına uygun yeni bir hikâyeye ve milli fikir demetinin sentezine sahip değiller.

Yeni bir hikaye ve milli fikir demetinin sentezi olmadan da kitlesel, sosyolojik, toplumla kucaklaşan, bütün ulusal dinamikler temsil eden bir milli hareket olamaz.

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.